Bismillah...
Türk askerleri yine sürünüyordu Ağrı'nın dağlarında, teröristlerin peşinde...
Onlar bordobereliydiler...!
Hayatını vatana feda edenlerdi.
Aileyi, sevdayı gözden çıkartıp bu dağlara düşenlerdi.
Her birinin sevdası bu vazifeydi.Vazife-i Kudsiyye
...
"ASKER EĞİL, DİKAATTT!!" deyip kendısını askere siper ederek itti öteye.
Her ikisde onlara atılan el bombasının patlama sesiyle arkalarına baktılar.
Bıraz daha geç kalsaydı o bomba askere denk gelecekti.Sinirle ona döndü;
"Sen şu yenı asker mısın?"
"Evet komutanım dedi hafif tedirginlikle
" Şuan çatışma ortasındayız. Aklında dıkkatını dağıtacak ne düşünce varsa sil! Senin düşünmeye vaktin yok!"
" Emredersiniz komutanım."
Son bır kez ona bakıp döndü yerineBiliyordu oda ailesini, yurdunu bırakıp kendısını buraya feda eden askerlerden yalnız bırıydı.
Hergün yeni bir çatışma, yenı bır umut yada yıkılış vardı bu Ağrı'nın eteklerinde.
Ama onların lügatinde umutsuzluk, pes etmek yoktu. Kitaplarında bile ümitsizlik haramdı!
Onlar Türk Askeriyidi.
Herşeyı bırakıp buraya feda etmişlerdi kendilerini vatanları uğruna.......
"Durum bildirin!" dedi Ömer elinde kı telsize
"Komutanım ellerinde kı el bombası tükendi sanırım. Ateş eden sayısı da 8'e indi.
Cephaneleri bitiyor."
"Güzeell. Etraflarını sardınız mı?"
"İki tarafı sardık. Şuan 10 kişide 3.tarafı sarıyor."
"Göreyim sizi yiğitlerim. Bu sefer elimizden kaçırmayalım. Cihan?!"
"Emredin!"
"Gökhan ve Alihan gelsın yanıma. Onlarla doğrudan saldırı yapacağım. Sizde o sıra ateşi başlatın 3 taraftan, koruyun bizi"
"Komutanım yardım çağırdılar mı bilgimiz yok. Emın mıyız?"
"Onlar sona kadar savaşmaz. Şuan Cephaneleri bitmek üzere olduğu için sıvışmaya çalıştıklarına eminim. Siz dediğimi yapın."
"Başüstüne"Çok geçmeden Gökhan ve Alihan komutanlarının yanında yerlerini almışlardı.
Ömer 3 tarafa bakıp işaret verdikten sonra, yoğun ateş ve saldırı başladı.
Kurşun yağmuruna tutulan teröristler neye uğradıklarını şaşırmışlardı.
Siper almaya çalışırken karşıdan gelen 3 Türk Askerini, sağdan soldan onları iyice sıkıştıran askerleri fark edemiyorlardı bile.......
Kapıyı üzerinde kı yorgunluğun aksine, yüzünde ki sakinlik ifadesiyle açtı Ömer. Beresını masaya koyup koltuğuna oturdu.
Cihanda onun ardından gelerek karşısına oturdu.
"Şimdi güzel bi acı kahve içerim."
"Valla kardeşim ben çay alırım."
"Hay hay"
Ömer telefondan çay ve kahveyi istedikten sonra ona bakan Cihan'a ne var şeklinde baktı
"Bakıyorum pek mutlusun."
"Tabi. Şimdi kahvemi içeyim o yakaladığımız 4 teröristin sorgusuna gireceğim. O zaman keyfimi gör."
"Dördünede sen mı gireceksin Ömer?"
"Evet?"
"Bızede bırak"
Ömer gülerek cevapladı;
"Kardeşim kusura bakma, bırakamıyorum. Ama yanımda gelebilirsin."
"Sağol ya"...
"Baş yönetiniz kım?!" dıye sertçe masaya vurdu Ömer
Karşıda kı adam korkudan tir tir titriyor ama ağzı kilitlenmiş gibi konusmuyorda.
Ömer sakinleşmek için gözlerını yumup başını kaldırdı, derin nefes alıp adama döndü;
"Bak koçum, sen eğer konuşursan biz senı koruruz. Birşey yapamazlar. Kimden korkuyorsun. Sadece isim soyle. Kımse bilmeyecek."Hala ses yok...
Ömer ellerinı havaya kaldırarak konuştu ;
"İyi konuşma. İçeri gir müebbet ye. Biz senı korumayız haberin olsun. İçer de sana naparlar bir ömür bilemem. Belkı o ömrüde göstermezler. Orası muamma. Çünkü koruyanın yok." deyip sorgu odasından çıkışa yeltenmişti ki o cılız korkak ses duyuldu ;
"Bugün saldırı yaptığınız yerin 500 kilometre ilerisinde toplanma olacak yarın. Önemli biride var o toplanmanın içinde.
Bu kadar soyleyebilirim. Ama yalvarırım benı onlara bırakmayın, koruyun."Ömer zaferin verdiği sırıtmayla yerine geri döndü oturdu.
Şimdi başlıyoruz herşeye....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖZ VERİYORUM
Teen Fiction"Dilan!" diye seslendi Ömer ardından. Dilan ismini Ömer'den duymasıyla ilkte afalladı. Sonra ise hemen toparlanarak güler yüzüyle ona döndü; "Efendim Komutan?" Ömer önce kalbine sonra aklına işaret ederek konuştu; "Unutma şu fani dünya da ölsek te...