Öpülecek ellerini kimler yordu.
Kahkahalaarı kalbinin acıtsada bu köpek onun yalnızlığını gideriyodu. elindeki ıslak toplu esen rüzgara aldanmadan çimlere doğru attı. Sütlü toplu almaya giderken Lavin yorulmuş bacaklarıyla yere oturdu. İki gündür hiç olmadığı kadar mutluydu. Aldattığı ilaçlarına geri dönmüş günlerdir konuşmadığı Fundayla konuşmuştu. Alya her aklına geldiğinde hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ediyordu. Dün Emre'nin yanına gitmiş tepkisiz haline fazlasıyla üzülmüştü. O tepki vermesede kendini suçlamamasını kaderin önüne geçemiyeceğini söylemişti. Gitmeden önce korksada Emre'ye sarılmış ve odadan çıkmıştı. Çıkarken dayanamayıp göz yaşlarını bırakmıştı. Burak o evde yokken telefonu getirip eve bırakmıştı. Telefonunu görür görmez Fundayı arayıp nasıl olduğu sormuş buluşmak istemişti. Funda İstanbul'da olmadığını İzmir'e ananesine gittiğini söyleyince üzülsede orda mutlu olcaksa üzülmesinin bı anlamı yoktu. Burak fundaya gitmemesi için yalvarsada funda umursamamıştı. Zaten başına ne geldiyse onlar yüzünden gelmişti. Lavin arkadaşının ölümüne ne kadar üzülsede hiç kimseye suçlamıyordu.
sütlü yorulmuş olcak ki kendini yere atınca Lavin gülmeden edemedi. yanına gidip kucağına aldı ve eve doğru götürdü.
koca evde iki gündür tek başına kalıyordu. Geceleri korksada sütlü yanına gelip yatınca korkusu geçiyordu. Aylin iki gün önce annelerinin yanına gitmişti. Anne ve babası geri dönsede Aylin okul açılana kadar orda kalmaya kararlıydı. dün gece anne ve babasıyla konuştuğunda yarın için bilet aldıklarını söylemişlerdi.Eve girip sütlüyü kucağından aşağıya indirdi. Mutfağa gidip kabına süt ve mama koydu. Sütlü keyifle yemeğini yerken Lavin üst kata çıkıp banyoya girdi.
--
Saçlarını örüp üstüne giydiği pijamalarla merdivendenden indi. saat aksam 20:42 olmuş anne ve babası hala gelmemişti.
Merakla anne ve babasının gelmesini beklerken telefonu çaldı. Arayan annesiydi tebessüm edip "nerde kaldınız" dedi.aslı hanım "geliyoruz kuzum anahtarı Almanya da unutmuşuz uyuyormusun diye kontrol edelim dedik" dedi.
Lavin annesine gülüp "hayır şimdi duştan çıktım sizi bekliyorum" dedi.
Aslı hanım"taksideyiz bebeğim bir saatte evde oluruz" dedi ve telefonu kapattı.
Lavin mutfağa gidip sütlüyü kontrol etti. Ardından salona geçip koltuğa oturdu ve televizyonu açtı.
Hanzar geldi aklına.onu gördüğü ilk an. Nasıl da heycanlanmıştı tanımadığı çocuk için. Nasıl da sevmişti bıkmadan. Aramıştı 2 yıl boyunca durmadan. seviyordu çünkü. Dudaklarının ablasına değdi gün vazgeçmişti ondan. olmazlardı zaten biliyordu. Ama seviyordu işte. Onla uğraşmak istemediğini söylemişti. Ama bitmiyordu yine sevgisi. her gece sessiz sessiz ağlasada bitemiyodu sevgisi.
Sonra düşüncelerine bir yenisini eklendi.
Hanzarın ona karşı duygularını öğrendiği ilk gün. nasıl da utanmıştı. onu sevdiği için değilde hanzarın onu aşağılamasından ve istemesinden korkmuştu. Utanmıştı. Funda olmasa söylemiyecekti asla sevgisini söyleyemiyecekti.Derin bir nefes alıp düşüncelerinden sıyrıldı. Zil sesiyle başını kaldırıp salon kapısına baktı. Ardından ayağı kalkıp dış kapıya doğru yürüdü ve kapıyı açtı. Anne ve babası elinde bavullarla kapıda kıza bakıyorlardı.
Lavin tebessüm edip kapıyı araladı ve anne ve babasının geçmesini bekledi. Aslı hanım montunu çıkarırken Tibet bey bavulları içeri taşıyordu. montunu çıkaran aslı hanım kıza dönüp sarıldı ve "1 hafta da olsa özledik seni ilaçlarını aksatmıyorsun demi"
Dedi. Lavin başını sallayıp annesine yüzündeki tebessümle cevap verdi."hayır merak etme. Aslım ilacım bitmiş sadece onu da alırım yarın" annesi başını sallayıp salona geçerken babası tebessüm edip Lavine kollarını açtı. Lavin babasına aynı tebessümle karşılık verip sıkı sıkı sarıldı. İkili aslı hanım peşinden salona girip koltuklara oturdu.--
Yatağında huysuzca kıpırdanıp gözlerini araladı. Komidinin üstündeki saate baktığında saatin 11:41 olduğu gördü. Akşam anne ve babasıyla iki saat vakit geçirmiş uykusu gelince izin alıp odasına çıkmıştı. Şimdi suzuluğu uykusundan uyandırmıştı.
Yavaşca yatağından kalkıp odasından çıktı merdivenlere yöneldi ağır adımlarla aşağıya inip mutfağa doğru yürüdü. Işığı açık görünce kaşlarını çatıp zaten yavaş olan adımlarını daha da yavaşlattı.
Korkudan hızlanan kalbini dinlemeden kapıya doğru yaklaştı."Konuşurum bebeğim dikkat et kendine"
"....."
"bilmiyor biliyorsun konuşcam"
"......"
"Konuştuktan sonra ararım uyuyor şimdi. Sen de uyu artık"
İçerden annesinin sesini duymasıyla rahatlayan Lavin içeri girdi masada oturan annesine tebessüm edip buzdolabına yönelip soğuk su çıkardı.
Aslı hanım Lavini görmesiyle Aylini iyi geceler diyip telefonu kapattı. Lavine dönüp
"Uykun yoksa konuşalım mı biraz kızım" dedi.Uykusu olan Lavin başını sallayıp annesinin oturduğu masaya doğru yürüyüp karşısına oturdu.
"Nerden başlasam bilemiyorum.... biliyorsun ki ablanla aranda iki yaş var.
Tibetle ilk çocuğumuz olduğu için çok heyecanlıydık,mutluyduk, huzurluyduk.
Ablam doğdu eve neşe geldi huzur geldi.
Uzun sürmedi bitanem. Ablam doğduktan bı yıl sonra kalbindeki delik ortaya çıktı. Dünyamız başımıza yıkıldı. Mutluluğumuz tozla buhar oldu. Üstelik ek sorun delik değildi. Aritmiler vardı. Daha 3 yaşındayken konuşurken nefes nefese kalıyor sık sık yutkunuyordu. Oyun oynamak haram olmuştu ona. Git gide asi bir çocuk oluyordu. Gitmediğimiz doktor çalmadığımız kapı kalmadı. En sonda baban Amerikaya gitti. Orda dalında en iyi doktorlardan birini buldu. O doktor da tek çare aynı kandan bir kalp olması gerektiğini söyledi. Koşulsuz baban ve ben kalplerimizi vermeye hazırdık. Testler yaptılar sonuçları aylar sürdü. Ablan her geçen gün daha da asi bir çocuk oluyordu. Sabırla bekledik sonuçları. Sonuçlar aylar sonra çıktı. Beklediğimiz umutlar suya düştü.babanın ve benim ki olumsuz yöndeydi. Doktor umudumuzu kaybetmemizi söyledi.
Eğer bir kardeşi olursa sonuçların yüzde altmışı olumlu yönde olabilirmiş. Babanla itiraz edicek yada düşüncek vaktimiz yoktu. Ablan her geçen gün kötüye gidiyordu.
Saçmaydı. Fazlasıyla saçmaydı.sonuçta böbrek paylaşmıyosunuz ama bunu düşünmedik kızım. Sen doğdun ablana umut oldun sen 3 yaşına gelene kadar bekledik o sıra ablan kendine kapanmış ilaçlarını içmek istemiyor sürekli ağlıyordu.
Ablan altı yaşına geldi ikinizi ameliyata aldılar. Babanla saatlerce bekledik.
Siz ameliyata girmeden doktor ayline uygun pilli kalp olmadığını ama sana pilli bir kalp bulduklarını söyledi. bundan da şüphelenmedik. Aklımız sizdeydi. İkinizde narkozun etkisiyle minik bedenlerinizle sedyede yatıyordunuz. Önümüzden geçip ameliyat haneye girdiniz. korkudan bin ölüp bin dirensemde sabırla çıkmanızı bekledik. 7 saat sürdü. Siz çıktınız biz rahatladık. Gidip ayline baktık ağızında maske kalbinin orasında büyük bir sargıyla yatıyordu. Sana bakmaya gittim seninde ağızında maske kalbinin orda büyük bir sargı vardı. Kollarında iğneler sürekli başında öten bı alet. O zaman anladım ki bı kızımı kurtarırken diğer kızımı ateşe atmışım. Aylini kurtarma derdine o kadar düşmüştük ki seni görmedi gözümüz. Kandırılmış dolandırılmıştık. Senin temiz kalbini alıp yerine ablanın hasta kalbini takmışlardı. Ablanın kalbine pilli bir kalp koymuşlardı.doktor ortalarda yoktu.O günden sonra pişmanlıkla uyudum her gece. Birinizi kurtarmak isterken ikinizi de atmıştım ateşe. özür dilerim bitanem. Aylin bunları hatırlayacak kadar büyüktü ama sen üç yaşındaydın ameliyat olduğunda. Göz yaşlarıyla senin nefes nefese konuşmaya çalışmana, ellerinin titremesine, kalbinin acısına ağlamana ağladım. İkinizde hak etmiyordunuz. senden beni affetmeni isteyemem, bekleyemem. Anla beni. İsteyerek atmadım seni,sizi ateşe. Ama senden son birşey istiyeceğim. Ablan kalbinin pilini değiştirmeye gitti almanyaya. Test yaptılar ama ona uygun kan bulamadılar. Nadir. Tıpkı seninki gibi. ablana kanını da verir misin bebeğim?"