Üç arkadaş kafede oturalı bir saat olmuş ve şu an Jaehyun'un karnı zil çalıyordu.
Sabahtan beri hiçbir şey yememişti sonuçta. Ve hiçbir şey de alamazdı, cüzdanını Taeyong'dan utançla kaçarken almayı unutmuştu. Şu an beş parasızdı, hem bir yandan genel durumu da çok iyi sayılmazdı.
Ailesi ona aylık harçlık gönderiyordu, fakat Jaehyun için soru bankaları ve ders kitapları için anca yetiyordu bu para. İhtiyaçlarını hep ertelemek zorunda kalıyordu, bu biraz canını sıkıyordu. Kendi parasını kazanmak ve ailesinin yükünü azaltmak istediği bir gerçekti.
Winwin ile Ten'in konuşmaları bittiğinde Jaehyun söyledi. "Acaba etrafınızda güvendiğiniz bir işveren var mı? Para kazanmaya başlasam iyi olur, hem gideceğim üniversite için para biriktirmiş olurum"
Ten bir süre sonra konuştu. "Bu konuyu konuşmuştuk Jae...üzgünüm ama tek bir güvendiğim yer vardı. Onda da çok fazla istek var, biraz sana gelmesi zor. Ama hâlâ araştırdığıma emin olabilirsin"
Jaehyun omuzlarını istemeden düşürdü. En iyisi gazeteden ilanlara bakmaktı. "Sağ ol Ten"
Üç arkadaş biraz daha konuştuktan sonra havanın karardığını görmüş, yurdun yolunu tutmuşlardı.
Jaehyun odasına geldiğinde içerde hiç ışık yoktu. Işıkların hepsini tek tek açarken rahatlamış bir nefes verdi. Taeyong içerde olmamalıydı. En azından bu sırada yemek yiyebilir ve hemen yatağına girebilirdi.
Jaehyun pembe kuzulu pijamalarını giydiğinde kapının açılması bir oldu. İçeri giren Taeyong'dan başkası değildi.
Kulaklıkları takılıydı ve elinde telefon tutuyordu. Bakışları Jaehyun'a kaydığında Jaehyun gözlerini ondan kaçırmış ve istemeden yutkunmuştu.
Siyah saçları önünde hafif dalgalı olmuştu, siyah ceket ve kapüşonu ise lacivert renkti.
Koyu renkler ona o kadar uyuyor ve yakışıyordu ki sanki onun için yaratılmış gibiydi.
Taeyong siyah kulaklığını boynuna indirdiğinde sordu. Sesi biraz kırgın çıkarken dudakları büzülmüştü.
"Hoş geldin yok mu? Ya da merhaba?"
Jaehyun zor olsada konuşabilmişti. "Şey..."
Tabi karın gurultusu izin verirse.
Taeyong çıkan sesle beraber kaşlarını havaya kaldırdı. "Karnın mı guruldadı senin?"
Jaehyun yerin dibine utançla girerken refleksle karnını tuttu.
"Y-Yo...h-hayır"
Bir ses daha.
Jaehyun kıpkırmızı olurken Taeyong küçüğün yanında bitip aralarındaki mesafeyi koruduktan sonra guruldayan minik karna eğilip baktı. "Sana bir şeyler hazırlayayım mı ufaklık?"
Jaehyun biraz gerilerken söyledi. "Ne yap-"
Taeyong koyu çekik gözlerini Jaehyun'a değdirdi. "Şşş, ona sordum, sana değil güzelim."
Jaehyun karnına yakın yüzle beraber kasılırken gözlerini kapatmış karnının guruldamamasını diliyordu.
Jaehyun gözlerini sımsıkı kapattığında bir ses daha gelmişti. Jaehyun o kadar utanmıştı ki hayatında bu kadar utanamazdı.
Taeyong muzipçe sırıttı.
"Oh, evet o acıkmış."
Jaehyun önündeki yemeklere yutkunarak baktığında az kalsın ağzının suyu akacaktı ki kendini durdurdu. Taeyong bu kader şeyi on dakikada yapmış ve bu bir nevi Jaehyun'un şaşkınlık dolmasına sebep olmuştu.
Fakat etkilenmeden de edemiyordu.
Taeyong ise kollarını göğsünde birleştirmiş yer masasında sessizce oturan pembe yanaklı Jaehyun'a bakıyordu. "Yesene."
Jaehyun dudaklarını ıslattı. Onun yanında nasıl yemek yiyebilirdi ki? Bu çok utanç vericiydi. Jaehyun rahatsızca kıpırdanıp durduğunda Taeyong gözlerini devirdi.
"Sana ben mi yedirmeliyim?"
Jaehyun duyduğu cümleyle pembeleşirken gözlerini ondan kaçırdı. Zaten zar zor yapabildiği göz temasından kaçması onu biraz rahatlatmıştı.
Fakat çenesinde hissettiği hafif baskıyla tekrar Taeyong'un koyu irislerine geri dönmüştü.
Ağzına ittirilen lokmayla ise gözlerini iri iri açmıştı.
Ona yemek yediriyordu.
"Aish, cidden mi? Neyim ben bakıcı falan mı?" Jaehyun'un ağzına büyük lokmayı yerleştirdiğinde söyledi. Jaehyun ise şişik yanaklarıyla Taeyong'a kızarık bir şekilde bakıyordu.
"Neyse, en azından güzel bir bebeğe sahibim."
Jaehyun utancından ne yapcağını şaşırmış vaziyete gelmişti. Taeyong gülümsedi, Jaehyun'un lokmayı çiğnemesi için gamzelerine hafifçe baskı uyguladı.
"Hadi çiğne ufaklık."
Jaehyun pijamasının kumaşını öyle sıkı sıkmıştı ki elleri bembeyaz olmuştu. Avuç içleri ise terlemişti. Utancından ne yapacağını bilemiyordu şu an.
Jaehyun lokmasını yutabildiğinde tam konuşacaktı ki Taeyong tehlikeli tonuyla onu durdurdu. "Cık, cık, cık. Hayır güzelim, yemek bitmeden konuşmak yok."
Ardından Jaehyun'un kalbini tekleten sözü eklemişti.
"Bakıcıyı öfkelendirmek hiç istemezsin, öyle değil mi?"
🌷🌷🌷
güya bunların başına bir şey gelcekti püü
gerçi gelecek ama sırayla, şu an jaehyun'a geldi mesela ehem ehem ehem *öksürür*
diğer bölüm johnten ve yuwin olur heralde
sizi seviyom arkadaşlar ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eighteen // jaeyong
FanfictionJaehyun gideceği üniversite için gece gündüz çalışan sevimli bir öğrenciydi, Lee Taeyong ise Jaehyun'un bir gün yaptığı hatadan dolayı onun peşini bırakmayan baş belası bir tip. [tamamlandı.] #1 nct127 ➖side ships; yuwin, johnten ➖highschool au!