Ten kitabına dikkatini vermeye çalışsa da dev bir amerika ayısı dikkatini oldukça dağıtıyordu.
Evet amerika ayısı diyordu çünkü o gerçekten bir ayıydı.
İlk gün yerleşmek için ne ona yardım etmiş ne de ona küçük bir şey söylemişti. Ten anlaşılan şansızın tekiydi.
Johnny gitar çalabiliyor ve bazen odasında kendi yaptığı besteleri sergiliyordu. Fakat işin kötü kısmı bunu genelde gece yapıyordu ve Ten'in küfürlerine maruz kalıyordu.
Ten dişlerini yükselen gitar sesleriyle sinirle ısırdı. Yetmişti artık, amerika ayısına haddini bildirecekti.
Sandalyesinden kalktı ve uzun boylunun önüne dikildi.
"Sen kendini ne sanıyorsun be?"
Johnny gitarıyla uğraşmaya devam etti.
"Bana bak" dedi Ten biraz daha adımlayıp Johnny'nin yatağa oturmuş yapılı bedeninin üstüne giderken.
"Amerikan ayılığını burda yapamazsın anladın mı, eğer çok yapmak istiyorsan siktirip gidersin burdan, amerikada ya da nerede istiyorsan orda yaparsın!"
Johnny sallamadı bile. Gitarın akorlarıyla oynayıp bestesini tekrar çalmaya başlamıştı.
Küçük beden uzun olanın gözünün önünde dikilip bu sefer ağzına ne gelirse saymaya başladı. Küfürler havada uçuşuyor ve bazen bu uzun olanın gülmesine sebep oluyordu.
Ten çemkirirken tam kızgın bir sincabı andırıyordu. Uzun olan birkaç kez ona sincap diye seslendiğinde ise küfür yemiş ve omzuna yumruk yemişti. Uzun olan yeniden güldü.
Ten nefes nefese saydırırken söyledi. "Bir amerikan ayısıyla aynı odaya düşmek, evet bu benim kaderim olabilir ama ben buna boyun eğmek yerine bunu değiştireceği-"
Johnny kalkmış ve küçük bedenin iflah olmaz çenesini dudaklarıyla susturmuştu.
Ten iri iri açtığı gözleriyle elleri havada kalmıştı. İsteği dışındaki gerçekleşen şeylerden nefret ederdi, ama bu gerçekten hoşuna gitmişti, çünkü uzun boylu çocuk çok güzel öpüşüyordu.
Eh, Ten'de biraz yaramaz yapılı olduğu için direkt karşıdaki çocuğa karşılık vermiş ve onu kucağına almasına izin vermişti. Ten ne olacağını bildiği için onu uyarır bir şekilde bulmuştu kendini.
"C-Canımı çok yakma."
Fakat amerikalı çocuk söz tutma konusunda hiç iyi değildi.
🌷🌷🌷
Yuta kütüphanesini düzelten Winwin'e bakıp iç çekti. Şu an o kadar tatlı gözüküyordu ki.
Güzel kahverengi saçları anlına düşmüş ve masum gözleri kısılmıştı. Yuta gülümsedi. Onun ilgisini nasıl çekeceğini çok iyi biliyordu.
"Winwin-ah." dedi Yuta kibar bir tonla. "Yeni dergiler aldım, birlikte okumak ister misin? İçinde tatlı pandalar da var."
Winwin panda kelimesini duyduğunda gözleri ışıldadı. Hipnotize olmuş gibiydi.
"Pandalar mı?"
Yuta gülümsedi, Winwin biraz kızardı. Oda arkadaşı güzel gülümsüyordu, sanki içi ısınıyordu bir anda. "Evet pandalar."
Yuta koltuğa oturduğunda Winwin tatlı küçük adımlarıyla Yuta'nın yanına yerleşti. Yuta ona beyaz bir battaniye uzatırken hâlâ güzel gülüşünü koruyordu. Masum çocuğa hiç pot kırmak istemiyordu.
Winwin heyecanla söyledi.
"Biliyor musun Yuta hyung? Onlar bence dünyadaki en tatlı canlılar, gerçekten."
Yuta sırıttı ve yanı başındaki Winwin'e döndü. Winwin ikisinin gözleri birleştiğinde o masum gülüşü biraz silindi ama gözleri hâlâ ışıl ışıl parlıyordu. Yuta bir süre sonra ona bakan tatlılığa gülümsedi ve Winwin'in anlındaki yumuşak saçlarını düzeltti.
"En tatlı canlının yanı başımda olduğuna eminim, Winwin-ah."
Winwin kızarırken Yuta ise dergiyi açmış
ve Winwin'i hızla atan kalbiyle baş başa bırakmıştı.🌷🌷🌷
jaeyong'da ilk on veya on beşe girme duası enter amin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eighteen // jaeyong
FanfictionJaehyun gideceği üniversite için gece gündüz çalışan sevimli bir öğrenciydi, Lee Taeyong ise Jaehyun'un bir gün yaptığı hatadan dolayı onun peşini bırakmayan baş belası bir tip. [tamamlandı.] #1 nct127 ➖side ships; yuwin, johnten ➖highschool au!