Jaehyun'un sınavı dillere destan bir E'ydi.
Alfabetik olan not sistemine göre E, en kötünün bir üstü bir nottu. Ve Jaehyun bunu almayı hiç beklememişti. Gece gündüz çalışırken bu aldığı sonuç gerçekten hayal kırıklığı hissetmesine neden olmuştu. Morali bozuk bir şekilde sınavdan çıktığında bazı çocukların sınav hakkında konuştuklarını duydu. Hem sınavın iki saat oluşu kafasını kaynatmış olmasına yetmezmiş gibi şimdide bu konuşmaları duyuyordu.
"Fiziği Einstein gelse yapamaz lan."
"Felsefe neydi öyle? Sokrates öyle bir soktu ki çıkaramadım resmen."
Bir kız saçlarını arkaya attı. "Bence siz aptalsınız. Gayet kolaydı."
Jaehyun uzun bir nefes verip gözlerini kapattı. Bunları dinlemesi onu daha da kötüleştiriyordu. En iyisi odasına gidip ders çalışmaya başlamaktı. Çünkü geçmişi değiştiremezdi. Ama hayal kırıklığına uğramıştı, kendinden daha iyisini bekliyordu.
Morali bozuk bir şekilde odasına çıktığında şu an üzgün bir şeftaliyi andırdığı kesindi.
Pembe saçları önünde ve yüzünü kapatır vaziyetteydi. Dudakları sarkmış ve omuzları düşmüştü. Fakat üzgün hali bile sevimliydi.
Üstünü ördekli olan pijamalarına değişti ve çalışmak için masasına oturdu. Kalın soru bankalarını ve föylerini önüne aldı, önündeki yığına bakarak iç çekti ve umutsuz bir şekilde başladı.
Bir test, iki, üç, dört, beş ve otuzuncu test. Jaehyun bayılacakmış gibi hissediyordu fakat bırakmadı, her bırakmak isteyişinde kendine iyi bir geleceği olacağını fısıldadı. Ailesini hatırladı ve adını unutuna kadar devam etti. Hem bir yandan da iş bulabilmeyi diliyordu. Fakat onda da umutsuzdu, Ten hâlâ ona uygun olan işle ilgili mesaj atmamıştı.
Kapı açıldığında Taeyong gelmişti fakat Jaehyun'un onu görmesi için uykusundan kalkması gerekiyordu.
Çalışma masasında uyuyakalmıştı.
Taeyong siyah sırt çantasını ve beresini yatağa fırlattı ve saçlarını dağıttı. Küçük olanı daha net görmek için yaklaştı ve onu incelemeye başladı.
Pembe saçları dalga halinde anlındaydı ve şeftali rengi dudakları aralıydı. Bazen dudaklarından küçük mırıltılar veriyordu ve bu sevimli bir görüntü oluşturuyordu. Beyaz teni ise çok pürüzsüz ve sağlıklı görünüyordu. Taeyong bu sefer bedenini kesmeye başladığında küçüğün ördekli pijamasını gördüğünde sırıttı. İlkokul çocuklarını andırıyordu.
Taeyong yanına eğilip pembe dalgalı saçlara elini sürdü, bir telini alıp hafifçe çekiştirdi. Gülümsedi, dalga açılmamış, daha çok kıvrılmıştı. Taeyong bu sefer nefesi küçüğün yüzüne çarpacak yakınlığa geldi, gözleri tatlı kapanmış çekik gözlerde gezdirdi. Gerçekten doğal bir güzelliği vardı küçüğün.
Taeyong fısıldadı. "Jaehyun." küçük biraz daha mırıltılar çıkarttı.
Hafifçe gülümsemişti hatta bunu yaparken. Gamzesi belirmiş ve tekrar tatlı bir mırıltı vermişti. "Jae."
"Çilekli yoğurt..." dedi Jaehyun sızlanırken. "Çilekli süt, çilek...çilekli."
Taeyong sırıttı. "Acıktın mı?"
Jaehyun tanıdık sesle kıpırdandı. Rüyasındaki çileklerden ayrıldığı için tam mutsuzluğunu yaşayacaktı ki gözlerini araladığında gördüğü yakın yüz onun gerçekliğe dönmesini sağlamıştı. Büyük olanın nefes kesici yüzü gerçekten nefesini kesmişti. Bu kadar fazla yakışıklı olması bazen dehşet vericiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eighteen // jaeyong
FanfictionJaehyun gideceği üniversite için gece gündüz çalışan sevimli bir öğrenciydi, Lee Taeyong ise Jaehyun'un bir gün yaptığı hatadan dolayı onun peşini bırakmayan baş belası bir tip. [tamamlandı.] #1 nct127 ➖side ships; yuwin, johnten ➖highschool au!