Jaehyun beyaz atın üzerinde tam olarak yirmi dokuzuncu turunu tamamlıyordu. Büyük olan ise dönen aleti bankta oturup izlerken şakaklarını ovuşturuyordu.
"Jae," dedi Taeyong bıkmış bir sesle. Küçük olan ise hâlâ heyecanlı bir şekilde atın üzerinde kıpır kıpır hareket ediyordu. Şu an Jaehyun'un bebekten hiçbir farkı yoktu, sadece boyu uzun bir bebekti o kadar.
Taeyong en sonunda banktan kalkıp atlı karıncaya bindi ve küçüğün yanına erişti. "İn artık amına koyayım."
Evet istemeden küfür etmişti, sonuçta oyun için rolden role bürünsede o özünde okulun asi ve belalı çocuğuydu; huy asla değişmezdi.
Jaehyun onu duysa da pek aldırmadı. Şu an eğleniyordu ve hayat tam olarak ona güzeldi. Atın üstünde hayallerine açılmıştı. Pembe saçları sıçrarken dağılıyor ve atıyla bir ülkeyi fethetiyordu sanki.
Attan çatır çutur ses gelişi hariç her şey onun için çok güzeldi. Taeyong nefesini verip sertçe söyledi.
"Jae şu beyaz attan in yoksa çok kötü şeyler olacak. Zaten beyaz at seçmişsin, renk körü müsün sen? Siyah seçmen gerekirdi." Taeyong sondakini bilinçsizce söylemişti.
Jaehyun pembe dudaklarını büzdü. "Son bir tur hyung lütfen, lütfen!"
Taeyong dişlerini sıktı. "Şu an tam bir şımarık bebekleri andırıyorsun. Seni buraya uslu bir bebek olduğun için getirmiştim. Bu şımarıklığı yapacağını bilseydim seni buraya getirmezdim, ki böyle yapmaya devam edersen asla bir daha getirmeyeceğim. Şimdi beni dinle ve o siktiğiminin beyaz atından in. Yoksa şımarık bebeklere nasıl davrandığımı mı görmek istiyorsun? İnan bana babacığını kızdırmak hiç istemezsin."
Jaehyun dudakları büzülü bir şekilde Taeyong'a baktığında Taeyong mimik oynatmadı. "Beni kandıramazsın şımarık bebek. İn şu attan."
Jaehyun yenildiği için yanaklarını şişirdi ve atın kemerini söktü. Taeyong ona kollarını uzattığında beklemeden ona sarılmıştı. Şu an dışardan baba ve oğul gibi gözüktükleri kesindi. Taeyong fırsattan istifade ellerini dolgun kalçalara yerleştirmiş ve kucağındaki büyük bebeği tutmuştu.
Jaehyun büyüğün boyun girintisine saklandığında Taeyong sırıttı. Jaehyun'un bedeniyle arasındaki mesafe sıfırdı ve onun kasılan karnını hissediyordu. Küçüğün kokusu ise ne şekerli ne de çok yoğundu, hafif ve güzeldi.
Taeyong aklına gelen şeyle dudaklarını dişledi. "Bebeğim artık eve gitsek mi? Uykun gelmiş olmalı, hm?"
Jaehyun mırıldandı. "Hyung ben çok yoruldum..."
Taeyong kucağındaki bebeğin saçlarına öpücük kondurdu. "Seni güzelce uyutacağım söz bebeğim. Önce güzel bir duş alacaksın. Hatta seni ben yıkayacağım, tamam mı?"
Jaehyun tamam dediğinde birini görmesi bir olmuştu. Kahverengi saçlı arkadaşı elinde dondurmayla ve diğer eli Yuta'ya kenetli bir şekilde geliyordu.
Taeyong yürürken Jaehyun onu durdurmak için kucağında kıpırdandı. "Hyung dur, beni yere indir,"
Taeyong uğraştı. "Neden? Yoksa babacığının kucağını sevmedin mi?"
Jaehyun oldukları durumu aslında şimdi fark ediyordu. Büyüğün nefesleri boynunu yalıyor ve kulağı ısınıyordu. Arkadaşı ise onları böyle gördüğü için ağzı şokla açılmıştı. Yanlış anlaşılmıştı anlaşılan.
Taeyong sonunda Yuta'nın ona selam vermesiyle durdu ve Jaehyun'u kucağından indirdi.
"Bizde tam sizi arıyorduk," Taeyong göz ucuya Jaehyun'a baktı. "Değil mi bebeğim?"
Yuta o sırada anladı ki Taeyong işi baya ilerletmişti. Yuta yutkundu, bu bir yandan kötü hissetmesine neden olmuştu. Winwin'e göz ucuyla baktığında kalbi sızlamıştı.
Jaehyun ise arkadaşı onu gördüğü için utanırken Winwin onu bileğinden kapmış ve ortamdan uzak bir yere götürmüştü.
"Onun kucağında ne arıyordun tanrı aşkına?" dedi Winwin. Bir yandan arkada kalan ikiliye bakıyordu.
"B-Bilmiyorum," Jaehyun masumca devam etti. "Atlı karıncada yirmi dokuzuncu turumu tamamlayacakken bir anda beni kucağına ald-" Winwin kaşlarını çattı.
"Atlı karıncaya mı bindin?" Winwin gözlerini kırpıştırdı, gözleri Jaehyun'un bedenini dolaşmıştı. "Seni nasıl aldılar ki?"
Jaehyun yavaşça ekledi. "En son Taeyong hyung ben at seçerken görevliyle konuşuyordu. Sonra görevliyi titrerken gördüm, bu havada gerçekten o sıcak kulübeden çıktığı için çok üşümüş olmalı..." Winwin kaşını kaldırdı.
"Titremesinin nedeni başka bir şey olmasın?" Winwin nefesini verirken ekledi. "Bak Jae, ben Taeyong'a bilmiyorum ama güvenmiyorum, içimde kötü bir his var."
"Neden? O çok iyi biri, bana hep yardım ediyor! Geçen hafta E aldığım dersi bana öğretmenimden daha iyi anlattı, bugünde dolabımı düzelttik," Jaehyun düz olan saçını tuttuğunda ekledi. "Hatta bak, saçımı bile düzleştirdi, bana hiç kötü davranmadı. Bir kez olsun bile."
Jaehyun öpücüğü hatırladığında yanaklarında ısı hissetti. Büyüğün dudakları ona değdiğinde tarifini bilmediği hislerle dolup taşmıştı. Jaehyun kafasını iki yana salladı.
Winwin arkadaşının yüzünü incelerken sordu. "Onunla başka bir şey yaptın mı?"
Jaehyun kızarmasına engel olamadı. Aklı fesat şeylere istemeden gitmişti.
"Hayır," Jaehyun mırıldandı. "Hem sen niye beni sorguluyorsun? Asıl sana sormak lazım, Yuta ile elleriniz birbirine resmen kenetliydi, sevgili misiniz? Bana hiçbir şey anlatmadın"
Winwin hemen itiraz etti. "Hayır, hayır sevgili falan değiliz! Ben asla çıkmam onunla!"
Jaehyun kaşlarını kaldırdı. "Neden, sana kötü mü davranıyor? Yoksa sana bir şey mi yaptı?"
Winwin kafasını iki yana sallarken Yuta'nın sesiyle ikisi de konuşmayı kesmişti. "Winwin, gidiyoruz!"
Jaehyun cevap beklerken Taeyong yanına erişmiş ve küçüğün bileğini tutmuştu.
Jaehyun Winwin'in duyabileceği şekilde fısıldadı. "Sonra konuşuruz"
Yuta'da Winwin'in yanına geçtiğinde Winwin ona bakmamaya özen göstermiş ve yurdun yolunu tutarken hiç konuşmamışlardı.
Winwin biliyordu ki Yuta ona iyi davranıyor ve ona yardım ediyordu, iyi kalpli sahip birisiydi. Elleri naifti ve sanki Winwin'in ruhuna dokunuyordu. Yakışıklıydı da.
Winwin bunun tam olarak ne olduğunu biliyordu ama kabullenmek çok zor gelmişti.
🌷🌷🌷
şunun uwuluğuna bakar mısınız?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eighteen // jaeyong
FanfictionJaehyun gideceği üniversite için gece gündüz çalışan sevimli bir öğrenciydi, Lee Taeyong ise Jaehyun'un bir gün yaptığı hatadan dolayı onun peşini bırakmayan baş belası bir tip. [tamamlandı.] #1 nct127 ➖side ships; yuwin, johnten ➖highschool au!