12 ❥ More than sex

2.2K 183 140
                                    

Ten aldığı nota bakarak kahkaha atıyordu. Tam olarak en kötü notu almış ve sinirleri bozulmuştu. Kendinden bunu gerçekten beklememişti. Çalıştığı doğruydu, fakat fazla verememişti kendini.

Oda arkadaşı klasik her gün okuduğu dergisinden ayrılıp sordu. "F mi aldın?"

Ten ilk önce cevap vermedi. Uzun boylu olan dergisini bırakıp yanına doğru adımlarını attı.

Johnny notun gerçekten F olduğunu gördüğünde sırıttı.

   "Mükemmel bir not." amerikan çocuk dalga geçmişti. Kısa olanı sinirlendirmek istediği belliydi. Onunla uğraşmak ilgi alanındaydı sonuçta.

"Eğer benimle seks yapmayıp; yani eğlenceli vakitlerinden kısıp, biraz çalışmaya vakit ayırsaydın en azından bir B alabilirdin ama sen benimle yiyişmeyi tercih ettin, ne diyeyim, güzel tercih. Yatakta çok iyiyim değil mi?"

Ten sinirlerine engel olamadı, evet, önündeki amerikan çocuktan zevk harici bir şey beklemiyordu ama bu duydukları canını bir miktar acıtmıştı. Artı olarak çok hızlı sinirlenen bir yapıya sahip olduğu için kan beynine sıçramıştı.

"Öyle mi?" dedi Ten uzun boya gözlerini kısarak bakarken.

Elindeki kağıdı fırlattı ve Johnny'nin yakasına erişti. Johnny beklemediği hareket karşısında afallamıştı. Şu an göz gözelerdi ve Johnny kısa olanın gözlerinde ateş olduğunu net bir şekilde görmüştü.

"Sevgilin olduğunu biliyorum Johnny Suh. Ve eğer telefonunun şifresini nasıl bulduğumu soruyorsan, desen kilidini L yapacak kadar aptalsın." Ten sertçe söyledi.

Johnny yutkundu, bunu hiç beklememişti. Ten öfke saçarak devam etti.

"Sevgilin biniştiğimizi biliyor mu? Ah, onu haberdar etsem iyi olur!"

Yakasını bıraktığı gibi çalışma masasındaki telefona yöneldi ve telefonu hızlıca kaptı.

Johnny bir süre bekledi, fakat kısa olan telefonun kilidini açtığında gerçekten bunu yapabileceğini anlamıştı. Dalga geçmiyor veya şaka yapmıyordu.

Uzun olan gelip kolundan tuttu. "Bekle, tamam," Johnny ekledi.

"Ne istiyorsun?"

Ten duraksadı. Bunu hiç düşünmemişti fakat bulması hiç zaman almadı.

"Seksten daha fazlasını."









































Yuta Taeyong ile konuştuğundan beri düşünceliydi. Dersleri yarım dinlemiş ve hiç not tutmamıştı bugün. Bu ona aykırıydı, çok çalışkan bir öğrenciydi. Genelde notları B'nin aşağısına inmezdi. Fakat bugün Taeyong planın son aşamasını değiştirerek Yuta'nın kafasını allak bullak etmişti.

Paraya zaafı olduğu doğruydu fakat son aşamanın aşırıya kaçtığını düşünüyordu.

Evet, Taeyong ile birlikte büyüdüğü için onun düşünce yapısını birebir almasa da ondan etkilenmiş ve onu lideri olacak kadar güçlü görmüştü fakat bu fazla acımasızcaydı.

Taeyong acımasız derecede güçlüydü, acı dolu bir çocukluk geçirmiş ve çok ders almıştı. Aldığı her ders ruhuna bir kesik, bir yara olarak ilişmişti. Yaralarını kendi sarmış ve kendi dikmişti. Bu sırada gerçek sevginin olmadığı düşüncesini aşılamıştı kendine.

Yuta'nın ailesi onun aksine mutlu ve bir o kadar sakindi, fakat sorun şu ki Yuta'nın ailesinin paraları o çocukken kısıtlıydı. Yuta bu yüzden şimdi paraya zaaf duyuyordu. Çocukluğunu başa sarmak istemiyordu. Bu yüzden parayla hep iç içeydi.

Yuta koltuktan kalktı ve yanında TV izleyen kahverengi saçlara döndü.

"Winwin atıştırmalık alacağım, sen de ister misin?" dedi yumuşak bir tonla.

Winwin kafasını salladı. TV'de pandaları seyrediyordu. Şu an hayal dünyasındaydı ve gerçeklikten kopmuştu. Gözleri bir hipnoza kapılmış gibiydi.

Yuta Winwin'in en sevdiği meyve olan üzümleri içeri getirdiğinde Winwin ona dönüp bakamadı bile, çok dalmıştı.

Yuta fırsat bildi ve Winwin'in çenesinden yavaşça tutup bir üzümü Winwin'in ağzına attı.

Winwin bu hareketle gözlerini kırpıştırmış ve olduğu yerde kalakalmıştı. Yuta gülümsedi. Bu sefer avı girdiği hipnozdan dolayı hiçbir tepki verememişti temasına.

Yuta ilk defa o gün pandaların varlığına şükretti.


🌷🌷🌷

🌷🌷🌷

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
eighteen // jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin