Johnny sıkıntılı bir nefes verip kısa olana sordu. "Aklından ne geçiyor?"
Ten gülümsediğinde John daha da çok endişeye kapılmıştı. "Hey, aptalca bir şey yapmayacağına söz verdin sakın unutma."
Ten ofladı. "Merak etme, aptalca bir şey yapmayacağım."
John o kafada neler döndüğünü bilseydi kesinlikle bu restorandan kaçmak isterdi. Ten tekrar Johnny'e ne yapacağını hatırlattı.
"Onu buluşmaya çağırdın, bense yakın arkadaşın olarak tesadüfen yoldan geçmişim ve beni masaya davet etmişsin. O geldiğinde ise beni yakın arkadaşın olarak tanıtıyorsun ve sohbet etmeye başlıyoruz. Kun'a bazı sorular soracağım, çünkü merak ettiğim şeyler var."
"Neden merak ediyorsun?" dedi Johnny masada ellerini birleştirirken. "İşte tam olarak sorum bu, neden onunla alakalı şeyleri merak ediyorsun? Bak Ten, seni anlayamıyorum. İki kez birlikte olduk. Her şey zevk içindi, bana kapılmadın öyle değil mi?"
Johnny bunu söylediğine inanamamıştı çünkü kapılmak fiili tam olarak kendisine uyuyordu. Johnny söylediklerinden sonra pişman hissetse de duruşunu bozmadı ve gözlerini ondan çekmeyen Ten'e döndü.
"Sana kapılmadım." dedi Ten düz bir tonla. Lamba ışığına kaçırdığı gözleri bir süre sonra Johnny'i bulmuştu. "Merak ettiğim bir şey varsa bunu öğrenmek benim idealim, sadece bu."
Johnny istemeden kalbi sızlarken uzun bir nefes verdi. Ten'in gözlerinde hiçbir duygu görmediğinde kötü hisseden kendi olmuştu.
John ve Ten bir süre oturup Kun'un gelmesini beklerken Ten sessizliği böldü.
"Sevgiline söyle süslenmesini bitirip bir zahmet gelsin." Johnny'e bakmamıştı. Gözleri restoranı çevreleyen ağaçlara dönüktü.
John eğer sevgili olsalardı bunun kıskançlık olduğunu söyleyebilirdi fakat değildi.
"John?" dedi tanıdık kibar bir ses. Johnny ayağa kalkmış ve Kun'u gördüğü gibi sahteden bir gülümseme vermişti.
Ten gördüğü üstünden zenginlik akan kişiyle dudaklarını birbirine bastırdı. John'a kıyasla kısa olan bedenin buz mavisi bir takımı vardı ve takıştırdığı kolyeler altındı. Baştan aşağıya özenle giyinmişti.
Kun sevgilisine sarıldığında Johnny Ten'i gösterdi. "Yakın arkadaşım Ten. Ten, sevgilim Kun." robot gibi konuşmuştu istemeden. Ten birinci açığı yakalamıştı bile. Kun'un yanında rahat olamıyordu Johnny.
Kun memnun oldum derken Ten'de ona benzer bir cümle söylemiş ve özenli masaya oturmuşlardı. Ten tek başına otururken sevgililerin yan yana oturmuş ve bir süre sonra havadan sudan sohbet etmeye başlamışlardı. On beş dakika geçtikten sonra Ten rol icabı kalkar gibi yaptı.
"Ben sizi hiç bölmeyeyim" Ten gözlerini Johnny'de ve Kun'da gezdirirken kibarca söyledi. Masasından kalkmış ve toparlanıyordu ki Kun hemen itiraz etti.
"Ah, lütfen otur." ince sesi Ten'e oldukça batmıştı. "Johnny'nin yakın arkadaşını tanımak isterim, malum o hiçbir şey anlatmıyor da." Kun yanında oturan sevgilisinin gözleriyle buluşup gülümsedi.
Ten sahteden gülümseme verirken bir yandan düşündü. Birbiri hakkında çok bir şey biliyor gibi değildiler, bunu anlamıştı.
"Siparişleriniz?" garson sorduğunda Kun menüyü inceleyip ilk söyleyen oldu. Menüyü tutan parmaklarındaki altın yüzükleri fark etmişti böylece Ten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eighteen // jaeyong
FanfictionJaehyun gideceği üniversite için gece gündüz çalışan sevimli bir öğrenciydi, Lee Taeyong ise Jaehyun'un bir gün yaptığı hatadan dolayı onun peşini bırakmayan baş belası bir tip. [tamamlandı.] #1 nct127 ➖side ships; yuwin, johnten ➖highschool au!