Jaehyun ve Taeyong eve geleli bir saat olmuştu ve Jaehyun Winwin'in dediklerini düşünüyordu.
Taeyong'un ona gerçekten iyi davranmadığı bir gün bile hatırlamıyordu. Oda arkadaşı oldukları günden beri ona yardım etmişti. Örneğin, çamaşırlarını bile katlamıştı. Sonuçta kim birinin dağınık ve kırışmış kıyafetlerini katlamak ister ki? Tabi boxer olayını es geçersek bu Jaehyun için güzel bir anıydı.
Fakat bir yandan da ona yük olduğunu düşünüyordu. Derslerine yardım ederek ona kendini iyi hissettirmek görevi değildi sonuçta, ya da ona her gün güzel yemekler hazırlamak ve ona her gün çilekli süt getirmek zorunda değildi. Jaehyun ona her gün borçluymuş gibi hissediyordu kendini.
Jaehyun odası tıklanınca refleksle eli pembe saçlarına gitti ve onları düzeltti. Buna nerden bakılırsa bakılsın gay panic denilebilirdi.
Taeyong içeri girdiğinde kaşlarını kaldırdı. "Seni yarım saattir bekliyorum fakat geleceğin yok, hm?"
Jaehyun yutkunduktan sonra mırıldandı. "Hyung bunun iyi bir fikir olduğundan pek emin değil-"
Jaehyun lafını tamamlasa belki onun vazgeçmesini sağlayabilirdi ama şu an dünyayı ters görmeye başlamıştı.
Aynı kendi dünyası gibi nesneler de ters döndüğünde Jaehyun büyüğün onu omzuna attığını sonradan anlamıştı.
Taeyong yaklaşık altmış kiloluk bebeği kaldırırken biraz zorlanmıştı. "Kilo mu aldın sen? İki ayda sana gerçekten iyi bakıcılık yapmışım." histerik bir gülüş verdiğinde Jaehyun ise bambaşka bir yere bakmakla meşguldu.
"Senin popon yok mu hyung?" dedi Jae safça. "Burası dümdüz bir arazi..."
Taeyong onu banyoya getirip indirdi ve küçüğün dediğine aldırmadı. "Soyun."
Jaehyun kulaklarının bir anda kızardığını hissetti. Önünde soyunmak mı? Jae baştan aşağı titrerken yutkunmuş ve ondan biraz uzaklaşmıştı.
"Ama hyung..."
"Ya da dur." Taeyong aklına gelen şeyle dudaklarını yavaşça dişledi. "Oda arkadaşı olduğumuz ilk hafta birbirimizi tanımak için sorular sormuştuk, hatırlıyor musun?"
Jaehyun hatırlamakta hiç zorluk çekmemişti, o günü çok iyi hatırlıyordu. Jae utanmanın sınırlarını zorlasa da onunla oyun oynamayı kabul etmiş ve az da olsa birbirleri hakkında bilgi sahibi olmuşlardı. Fakat iyi tarafın aksine kötü hatırladığı bir tarafı da vardı.
Taeyong'un sadece sorduğu bir soruyla nasıl güçsüz hissettiğini, büyüğün boynunda nasıl çaresizce ağladığını, ne kadar yalnız hissetse de o boyunda ne kadar güvende hissettiğini de hatırlıyordu. Jaehyun içi hüzün dolarken Taeyong ekledi.
"Sana tümü cesaret olan oyunu sonra oynayacağımızı söylemiştim. Bence şu an bunun tam sırası, hm?"
Jaehyun Taeyong'un dediğiyle kalbi hızla atması gerekirken onun aksine omuzları düşmüş ve yüzü solmuştu.
Taeyong küçükteki değişimi gördüğünde hafif kaşları çatılmıştı. "Sorun ne bebeğim?"
Taeyong bu sefer uğraşırcasına küçüğe yaklaşmış ve yanağına dokunmuştu.
"Hm? Benden utanmana gerek yok güzelim. Çünkü ilerde gerçekten daha fazlasını yapıyor olacağım."
"Hyung bana iyi davranmak zorunda değilsin." Jaehyun bir anda konuyu değiştirince Taeyong afallamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eighteen // jaeyong
FanfictionJaehyun gideceği üniversite için gece gündüz çalışan sevimli bir öğrenciydi, Lee Taeyong ise Jaehyun'un bir gün yaptığı hatadan dolayı onun peşini bırakmayan baş belası bir tip. [tamamlandı.] #1 nct127 ➖side ships; yuwin, johnten ➖highschool au!