eighteen // jaeyong

9 ❥ Pink underwear

Günlerden çarşamba olup, dönemin ilk sınavı kapıya gelip çatmıştı. Lise sonun sınavlarını birazdan üç arkadaşta deneyimleyecekti. Ne kadar zor olduğundan ise habersizlerdi.

Jaehyun oturduğu yerden mırıldandı. "Ya kötü geçerse?"

Ten bunun üzerine gözlerini devirdi.

"Takma bu kadar. Sadece bir sınav!" Ten Jaehyun'un elindeki notları alıp masaya koydu. Arkadaşını daha fazla bunaltmasını istemiyordu notların.

Winwin ise Ten'e döndü. "Ama hyung son senemiz, takmamız gerekli..."

"Bak Winwin, tabii ki çalışacaksın. Fakat abartırsan, elindekileri de kaybedersin, çünkü bu sefer beynindeki nöronlara daha çok enerji yükleyeceksin ve onlar da bu ekstra enerji çokluğundan dolayı diğer nöronlarla çatışacak, bu da demektir ki bazı nöronların ölecek ve sende-"

Jaehyun Ten'in hayat dersine içten stres yapmaya başlamıştı, en küçük sınavda bile stres olabiliyor, avuç içleri terliyordu. Elinde değildi.

"B-ben bir lavaboya gitsem iyi olacak" dedi titreyerek ayağa kalkabildiğinde.

Jaehyun arkadaşlarını sohbetin ortasında bırakıp lavabonun yolunu tuttu.

Kampüslerinde hem lise hem üniversite mevcuttu ve bu birçok avantaj sağlıyordu; lise ve üniversite ortamının kaynaşması da sosyal anlamdan önemli bir avantajdı, fakat Jaehyun için dezavantajdı çünkü o fazla utangaçtı. Herhangi biriyle konuşsa kızarıp duruyor, elleriyle oynuyordu.

Büyük olana karşı da bu böyleydi. En çok utandığı kişi şu an oydu.

Fakat Jaehyun biliyordu ki o birçok kişiden farklıydı. Kalbi ona böyle söylüyordu, sanki güvenebileceği biriymiş gibi geliyordu ona.

Jaehyun lavaboya vardığında hiçkimsenin etrafta olmadığından emin oldu ve musluğu açtı. Soğuk suyla biraz olsun rahatlarken kendini sakinleştirmeye çalıştı. Dönemin ilk sınavında böyle yapmamalıyım, diye geçirdi içinden.

Stresten çişi gelmişti şimdi.

Jaehyun ofladı ve tuvaletini yapmak için kabine girdi. Bir süre sonra işini halledip dışarı çıktı ve aynaya baktığında simsiyah birini gördü. Siyah saçlar ve altında duran koyu çekik gözler çok tanıdık gelmişti Jaehyun'a.

Kalbi güm güm atarken kendini refleksle arkaya attı ve şokla bağırdı. "Ç-Çok korkuttun beni h-hyung!"

Taeyong pembe saçlara gülümsedi. Siyah saçlarını arkaya attı.

"Öyle mi yaptım? Ah, yüce tanrı cezamı kesinlikle vermeli. Çünkü bu minicik bedeni ve şeftali suratı korkutmak gerçekten günah olmalı."

Jaehyun iltifatla kızardığında Taeyong ise kaşlarını çatmış bir yere bakıyordu. "Bir dakika," dedi Jaehyun'a yaklaşırken.

"Tanrım..." Taeyong sırıttı, elleri Jaehyun'un beline yaklaşıyordu şimdi.

Jaehyun panik olurken o çoktan Jaehyun'un ince belini kollarıyla sarmış, ve Jaehyun'un kalbinin teklemesine neden olmuştu. Şu an büyüğü onun belini kavramıştı ve bedenleri arasında hiçbir boşluk yoktu. Büyük olan küçüğün boynuna çenesini koyduğunda Jaehyun yere serilecekmiş gibi oldu.

Taeyong'un elleri küçük olanın şortunun düğmesini uzanırken söyledi.

"Açık unutmuşsun, güzelim."

Jaehyun utancından yerin dibine girerken sızlandı. "B-Bekle, ben yaparım h-hyung"

Taeyong dinlemedi ve dudaklarını dişleyip küçüğün çırpınan bedenini daha sıkı tuttu.

"Yapmama izin ver." dedi Taeyong küçüğün yakın boynuna nefesini verirken.

Jaehyun boynuna aldığı nefesle kendini kaybederken vücudu istemsizce gevşedi ve Taeyong'un şortunu tutmasına ve düğmesini kapatmasına izin verdi. Aldığı kesik nefesleri ise büyük olan hissediyor ve bu daha da tatmin olmasına neden oluyordu.

Taeyong en son fermuarı yukarı yavaşça çekti ve küçüğün kulağına fısıldadı. "İşte bu kadar."

Taeyong küçük bedeni yavaşça bıraktığında Jaehyun büyükten gözlerini kaçırdı. Şu an yüzü bir domatesi andırıyordu. Çok şirin bir domates.

"Sınavına geç kalacaksın," dedi Taeyong bileğindeki saati göstererek. "Bir an önce gitsen iyi olur, güzellik."

Jaehyun utancından dolayı koşar adımlarla lavabodan çıkarken Taeyong ise sırıtmıştı.

"Pembe renk iç çamaşırı, ha?"

🌷🌷🌷