I-1: Batı'dır yapar

938 115 30
                                    

[medya: Batı Atalay]

KORİDOR

I. Köşe

1. Gün: Batı'dır yapar


Ne zamandı hatırlamıyorum, bir tanıdığım (yoksa tanımadığım mıydı), bana demişti ki, "Bu hayatta ne olursa olsun, ne yaparsan yap, hiçbir şey için kendini zorunlu hissetme."
Yoksa rüyamda mı görmüştüm? Belki de kendi düşüncelerimden biridir. Emin değilim. Ama bu tavsiyeye daima uyarım.

Elimdeki kıpkırmızı elmadan büyükçe bir ısırık alırken eski binayı sokağın sonundan gözetliyordum. Bana ismi verilen adamı araştırmıştım ve elde ettiğim bilgiler Selim Bey'in söylediğine göre doğruydu. Nedense hiçbir yerde bir fotoğrafını görmemiştim.

Batı Atalay

Yaş: 26

Meslek: Sürekli değişiyor (Bu ne demekti acaba?)

Korunması gereken: HERKES

Uzaktan şöyle bir bakınca, Batı Atalay hakkında düşündüğüm tek şey, elbette, serserinin biri olduğuydu. Hiçbir işte tutunamayan, belki bunun için zerrece uğraşmayan, ailesinden kopuk, gerçek hayatla alakasız bir karakter...

İsim analizi yaparsak zengin bir züppe olmalıydı ama beş parasının olmadığını biliyordum. Adam eski bir binanın köhne garajında yaşıyordu bir kere. Neden böyle işe yaramaz birini bu kadar büyük bir önem göstererek korumam gerekiyordu? Bunu yakında öğrenecektim.

Pek memnun edici bir cevap olmasa da.

Binanın garaj kapısı açılıp tarife uyan biri dışarıya çıkınca yaslandığım duvardan çekilip doğruldum ve çöp konteynerinin arkasından izlemeye başladım. Güneş gözlüğünü takıp etrafına öylesine göz gezdirdi Batı Atalay. Siyah bir tişört ve siyah kot pantolon giymişti.

Elinde ince bir zincir ve ucunda da ufak, siyah bir... Kedi vardı? Kedilere tasma takılıyor muydu ki?
Sonradan öğreneceğim gibi... Beşerdir şaşar, Batı'dır yapar.

Uzun adımlarla yürümeye başladığında ben de onu yavaşça takibe başladım. Hava gayet güzel, nem son derece az, yürüdüğümüz varoş sokaklar sakindi.

Garip şey. Neden bilmem, içeriden çıktığı andan beri, onu çok iyi tanıyormuş gibi hissediyordum. Öyle kırk yıllık arkadaşımmış gibi de değil ve daha önce görsem kesinlikle hatırlardım ama... Garip.

Kedi ilginç bir itaat içinde takip ediyordu sahibini. Bildiğime göre kediler yaşlı bir teyze kadar huysuz, bebekler kadar hırçın ve prensesler kadar nazlı olurlardı. Dolayısıyla insanlar ve onların istekleri umurlarında olmazdı pek. Fakat bu siyah kedi, Batı Atalay'ın yanında onun gibi hızlı hızlı yürüyordu.

"Hadi Karabaş!"

Ne? Karabaş mı demişti o?

Küçük bir çocuk parkına girmiştik ve dikkat çekmemeye çalışarak yakınlarındaki bir salıncağa binmiştim. Adam kedisini gezdiriyor ve ona bir köpekmiş gibi muamele etme inadından vazgeçmiyordu. Ama Karabaş ismi de biraz -çok az- abartı olmamış mıydı artık?

"Gel bakayım." diyerek bir dizini yere koydu. "Şimdi seni serbest bırakacağım ama kimseyi ısırmak yok, tamam mı?"

Tasmasını çözüp geri çekildiğinde kedi biraz bekleyip ardından özgürlüğüne koştu büyük bir mutlulukla. Yani en azından, ismim Karabaş olsa, ben öyle yapardım.

Adam gözlüğünü çıkarıp kedisinin kayboluşunu geniş bir sırıtışla izledi. Bu duruma üzülmesi gerekmiyor muydu?
Dedektif bakış açımla hızlıca not aldım kafama bu görüntüyü.

Batı denen adam buydu, öyle mi? Hiç de beklediğim gibi biri değildi. Gördüğüm çoğu erkekten, hem de hepsi polis olduğu halde, enerjik ve güçlü görünüyordu.

Yüzü tahminlerimden oldukça uzaktı. Onu kibirli, ince dudaklı, rahatsız edici mavi gözleri olan, cılız biri olarak hayal etmiştim. Kibir kısmı doğru olabilirdi belki. Çünkü o grimsi gözlerde dehşetli bir özgüven ve dikkat vardı. Kısık bakışları tavizsizdi.

Köşeli çenesi gergin olmasına rağmen son derece rahat ve eğlenen bir ifade vardı yüzünde. Kısacık kesilmiş saçlarının altında, sağ kaşının üzerinde çapraz bir yara izi vardı.

Bir dakika!

Ben bu anı önceden yaşamıştım. Emindim bundan. Tam böyle, hafif gülümseyen bir Batı, onu izleyen bir Leyla.

Yaşanmıştı bu!

Gözleri beni bulunca çabucak kafamı çevirdim. Nefes nefese kalmıştım. Kafamdaki kapüşon sayesinde yüzüm artık görünmezdi. Tamam, başarısız bir dedektif olabilirim ama... Polis Akademisi mezunuyum, kırmızı kuşak tekvandocuyum, ilk günden ifşa olacak kadar da değiliz.

Sadece, şu anlamsız deja vu hissi aklımı karıştırdı, o kadar.

Batı evine dönüp, ben de onu -teknik olarak- centilmence evine bıraktıktan sonra, arabamın içinde ilk günün notlarını maddeledim.

1. Garip biri.
2. Gözleri gri renk - ki bu da çok garip.
3. Güneş gözlüğü markalı -bu gariplik hepsinden önemli, bunu kesinlikle çözeceğim.

Ön yargılı mıyım? Şunu unutmayın ki ön yargılar hayat kurtarır.

Arabamın içine yan gelip yattım ve güzel bir şarkı eşliğinde -Teoman- garaj kapısını izlemeye başladım.

Kimileri ölmeye, uzanmak der. Ben demem.

Koridor (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin