V-5: Neler oluyor hayatta

525 92 180
                                    

KORİDOR

V. Köşe

5. Gün


Gökyüzü. Batı'nın -kurban olduğum- yüzü. Yeryüzü.

Havada olduğum bir anda sızlandım. "Aç kalacağız orada. Bir şeyler mi götürsek giderken?"

Batı da havalandı. "Pizza ya da makarna yeriz ya."

Hayır, alışveriş merkezinden bahsetmiyoruz. Gideceğimiz yer, Venedik.

Eski Kapı olacak kişi Venedikli imiş ve biz de sorularımızı sormak için onun yanına gidecekmişiz. Oysa ben bir Denizli'yi bir de İstanbul'u biliyorum, hatta daha Yerebatan Sarnıcı'na bile gitmişliğim yok. Gezi konularında biraz vasatımdır. Üşengeçliğim devreye girerse merak unsuru hayatımda barınamaz ve bana göre insan sevdikleriyle olunca her yerde mutlu olabilir.

"Aman, içine ne katıyorlar belli değil. Gavur değil mi, hepsi aynı bunların."

Müthiş kültürlü konuşmam üzerine bizim gibi trambolin (ben hala bu şeyin adının zıp zıp olduğu konusunda inatçıyım) üzerinde tepinmeyen Merih bahçenin ötesinden bağırdı.

"Hedefimiz İtalya Leyla. Akdeniz insanıyız biz de, kardeş sayılırız."

Batı ağzını açmıştı ama ben atıldım. "Trablusgarp savaşında öyle demedik ama? Ağızlarını burunlarını kırdık bi' güzel."

Toprağına göz dikeni ez oğlum demişler! Yine gaza gelmiştim bak. Neyse, Eski Kapı iyi biridir belki. John dayı yüzünden bir şehit mezarına gidip hüngür hüngür ağlayasım vardı iki gündür.

"Bu kızın ilkel bir meczupluğu var, farkında mısınız?"

Batı birden durdu. "Oğlum o senin yengen yengen. Düzgün konuş."

Hı? Refleks olarak "Sensin be yenge." dedim. Ne diyor bu? Onu kaçırdığımızdan beri epey garip davranıyor, çocuğun kafasını bir yere mi çarptık acaba.

"Teknik olarak, ben enişte oluyorum."

Zıplamaya devam ederken aklım allak bullaktı. Bu yaştan sonra yenge mi olacaktım yani? Altın bileziklerimi şangırdatıp "buyur yengem" mi diyecektim? Benimle konuşan her yaşıt kıza sanki level atlamış gibi "canım, tatlım, kuzum" diye mi hitap edecektim artık? Hayattaki en önemli şeyi başarmış gibi mi davranacaktım?

"Kendimden midem bulandı."

Batı ile senkronize zıplıyorduk, ellerimi tutup durdurdu beni. "Leyla."

"Hı?"

Bu Batı Atalay yüzünden düşünme yetilerim pasif duruma geçti. En sevdiğim yerim olan beynim içeride sinek avlıyor. Oysa hep aklı başında bir aşık olurum sanmıştım... Tat kaçırıcı bir gelişme.

Bir şey demedi. Gözleri bitkin bakıyordu, elleri ateş gibiydi. Fazla sıcak... Panikle elimi alnına götürdüm.

"Batı, yanıyorsun sen."

Ateşi vardı, cayır cayırdı alnı, boynu. Hemen aşağıya inip onu da çekiştirdim. Merih telefondaki sahte pasaport görüşmelerinden sadece bir an kafasını çevirdi bize. "Durumu ciddileşiyor olmalı."

Eyvah. Şakağındaki yara izi zaten derinleşmişti oldukça ve şimdi de soğuk almış gibi bir hali vardı. Çünkü Kaju bu evrenin insanı değildi. Resmen ayrı dünyaların insanlarıyız...

Böyle gitgide hasta mı olacaktı? Önce yara izi, şimdi bu. Acilen bu işin bir çaresini bulmalıydık. Tamam, artık Venedik konusunda ben de Merih kadar hazır ve aceleci hissediyorum.

Koridor (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin