IV-0: Biz

528 99 30
                                    


KORİDOR

IV. Köşe

0. Gün: Biz


Düşüncelerim ikide bir yön değiştiriyordu. Batı Atalay'ı bulunca telefonu açmadığı için direkt olarak kızmalı mıydım yoksa sağ salim kavuştuğumuz için sevinmekle mi meşgul olmalıydım? Yeşilçam sevgilileri gibi koşarak sarılmalı mıydık yoksa şiddetli geçinmeye kaldığımız yerden devam mı etmeliydik?

Belki de en güzeli mantıklı bir şekilde sorguya çekmekti. Evet evet, beni bilirsiniz ki makul davranmakta son derece iyiyimdir. Mesela silahı topuklarına doğrulttuktan sonra sakince nerede olduğunu sorabilirdim.

Ama onu bulduğumda bu seçeneklerin hiçbiri aklıma gelmedi.

Konum çok uzakta değildi ama karmakarışık bir güzergahı vardı. Defalarca yuvarlaklar çizilmişti sanki. Telefonumda görüntüleyebildiğim haritaya uygun ilerliyordum ki çoğu dükkanın arka tarafına gelen dar bir çıkmaz sokakta yere çökmüş, hızlı hızlı sallanan siyahlı birini gördüm. Sanki uyuşturucu krizine girmiş bir keş gibi. İlk bakışta görüntü bundan ibaretti.

"Batı?"

Cevap olarak sadece kafasını yana yatırdı, yüzünü sıkıca sarıldığı dizlerine gömmüştü. Yaklaştıkça fark ettim ki ateşli bir hastalığa tutulmuş gibi titreyen birinden çok, ışınlanmaya çalışıp da becerememiş bir bilim kurgu karakteri gibi görünüyordu. Sürekli titreşen pikseller.

Bu kesinlikle Batı Atalay olmalıydı.
İki evren arasındaki gidişlerini kontrol edemeyeceğini söylemişti Merih. Yanında ben yokken bunun hızlanacağını ve işin sonunda ya aklını kaybedeceğini ya da...

Yanına varınca bir dizimi yere koyarak çömeldim önünde. Bulanık yüzü yakınımdaydı, acısını duyumsuyor gibiydim. Bir nefes aldım ve içimden gelen tek şeyi söyledim. "Buradayım."

Bu kez kafasını tam anlamıyla kaldırdı. Hangi Batı olduğunu sayesinde ayırt edebildiğim yara izi bir görünüp bir kayboluyordu ve yüzü ter içinde kalmıştı. Gözleri beni bulunca karanlığın içinde bir anlığına parladı.

"Leyla?"

Sesi bile titrek dalgalarla kulağıma vardığında bir elimi koluna koydum.
"Buradayım. Buradayım Kaju."

Bundan başka söyleyebileceğim bir şey yoktu. Hemen şimdi Kaju'nun burada olmasını istedim. Şu git gellerinin bir an önce bitmesini. Buradaydım işte, daha ne yapabilirdim?

Bir yağmur damlası burnuma düştüğünde içimi çektim. Bir bu eksikti. Gidebileceğimiz bir yer yok, gece yarısı olmuş ve yağmurda ıslanacağız. Bu tür güzellikler başlayınca bitmez zaten.

"Geldin?" dedi Batı, ıslak yüzü yavaşça netleşirken.

Yara izini görüp güldüm. "Tabii gelirim. Hayırsever bir kişiliğim var."

Titremesinin durduğundan emin olunca yanına geçerek sırtımı soğuk duvara yasladım. İkimiz de bitap haldeydik. Yeni nefes almaya başlıyormuş gibi sefil bir halimiz vardı. Kaçırıldığımız günlerdeki bitkin halimiz bile şu durumumuzun dokuz katı daha enerjikti doğrusu.

Birkaç dakika sonra, "Ne zamandır bu haldesin?" diye sordum karşımızdaki duvara bakarak.

"Koptuğumuzdan beri." Tuhaf cümlesinden sonra boğazını temizledi, "Yani... Baban beni kovduktan sonra... Beş dakika bile dolmadan gidip gelmeye başladım. Herhalde Koridor'da sıkıştım. Ne oraya geçebildim, ne buraya."

Kafamı salladım. Tam da Merih'in dediği gibiydi. Maalesef.
"Sonra da kimse görmesin diye burada gizlendin."

"Sen ne yaptın? Gelmene şaşırdım."

Koridor (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin