IV-2: Busecik

521 102 60
                                    

KORİDOR

IV. Köşe

2. Gün: Busecik


"Ben yaparım! Benim göbek adım Arda Türkmen'miş zaten. Ben ben ben!"

Selinciğimiz dükkanını açmıştı, çalışıyordu alt katımızda ve akşam yemeği yapılması gerekiyordu. Kesinlikle ben yapmalıydım. Son günlerdeki anormalliklerden o kadar bıkmıştım ki gündelik bir meşgale için her şeyi yapardım.

İnsan ütü yapmayı özler mi? Vallahi burnumda tütüyor. Bulaşıkları yıkadıktan sonra çayını alıp televizyon karşısına geçmek. Hele çamaşır makinesini çalışırken izlemek... Ah ah.

Elbette Batı Atalay bu heyecanımı anlayamadı, "Ben de yardım edeyim, dur."

Kafamı şiddetle iki yana salladım. "Sen dışarı."

"Büyü mü yapacaksın yoksa? Kalmamda ne mahzur var?"

"İyi, o zaman şurada otur uslu uslu. Hiçbir şeye karışma." diyerek sandalyeyi gösterdim.

Bu benim için meditasyon gibi bir şey olacaktı ama Kaju'nun varlığından çok da rahatsız olmadığımdan ellemedim ona.

Sebzeleri doğramaya başlarken iç çektim. Bugün de hayatımın en tuhaf günleri içerisine rahatlıkla girerdi. Hiçbir fantastik gelişme olmadı, merak etmeyin. Ama beni sevmeyen bir ikiliyle zaruretten aynı evdeyim ve oğlan kıza aşık. Üstelik mevzu bahis oğlan benim ruh ikizim oluyor. Dış kapının mandalı olmak biraz onur kırıcı doğrusu.

"O kediyi Selin'i tavlamak için mi tedavi etmiştin?"

Birden çıkmıştı ağzımdan bu soru. Canım kendim, ne alakası var şimdi? Ayrıca bize ne? Neyse, iş işten geçti artık. Bakalım ne diyecek.

"Ne kedisi?"

Hah, ne bekliyorsam? Elimde bıçakla döndüm.
"Kül! Kül kedisi nerede diyordum!"

Kaşlarını çattı. "Ben parktayken takipteydin değil mi sen, doğru... Karabaş'ı mı diyorsun?"

"Evet cicim. Sahi nasıl unutmuşum o müthiş ismi?"

Bir yandan ocağı çalıştırıp tencereye yağ koyuyordum. Asgari seviyede her şeyi bildiğime de dikkatinizi çekerim, yemek yapmak ne ki? Yağ, salça, malzemeler. Adam dövmeye benziyor.

Batı Atalay ayağa kalkıp tezgaha yaslandı.
"Karabaş'la Selin'in ne ilgisi var anlayamadım."

"Selin'in veteriner ya hani?"

Sinir bozucu bir kahkaha çıktı dudaklarından. Ona hiç bakmadan işimi sürdürdüm. Çaydanlıkla sıcak su koydum ocağa pilav için. Yağın içine küp şekliyle alakası olmayan ama yine de öyle denen soğanlarımı koydum. Hayır neden küp? Gayet de kareler, bazen de dikdörtgen. Bu adeta şekilcilik... Bu sırada kahkaha hâlâ devam ediyordu.

"Kızcağızın mesleği bu kadar da komik değildi bence. Tamam, biraz esnaf işi, kabul ediyorum. Sabahtan dükkan açmak, zenginlerin cins hayvanlarıyla ilgilenmek... Pet shoplardan tek farkı doktorculuk gibi olması ve..."

"Konu o değildi de..." diye araya girdi. "Kesmesem iki paragraf daha devam edecektin, değil mi?"

"Şahsen paragraf saymıyorum ama söyleyeceğim şeyler varsa neden olmasın?"

Hâlâ gülüyordu. Ne dedik ki? Ya sabır. Islak odun Batı.

"Ömrümde senin gibi birini tanımadım ben Leyla."

Koridor (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin