Yine geldi bu yazar dediğinizi duyar gibiyim asdfdghdj Geldim evet
Bölümler nasıl ilerliyor? Beğeniyor musunuz? Şöyle olsa daha güzel olabilirdi gibi yorumlarınız varsa dikkate alırım. Bildirin bana mutlaka
Çok fazla bekletmeden bölüm atmak istiyorum. Beklemekten ben de nefret ediyorum çünkü. Her neyse her bölüm olduğu gibi yorum-oyla yapın dememe gerek var mı?
Yoksa, başlayalım fazla bekletmeden.
Okuyan gözlerinize sağlık.
SİZİ SEVİYORUM.
***
Kendinizi hiç ikilemde hissettiğiniz zamanlar oldu mu? Gitmek veya kalmak gibi. Savaşmak, pes etmek? Sonunu düşünmeden adım atmak veya atmamak? Sevmek ya da sevilmemek...
Kim Taehyung'u gördüğüm ilk andan itibaren, kalbim sürekli beynimle savaşıyordu. Bir yanım onu delicesine sevmek, ona dokunmak isterken diğer yanım ondan nefret etmem belki de uzaklaşmam için her yolu deniyordu. Kim Taehyung benim en büyük kafa karışıklığım olmasının yanısıra, benim en büyük ilklerimin de sahibiydi. İlk defa hiç dokunmadığım birine dokunursam yanacakmış gibi hissediyordum.
Dokunmazsam öleceğim fakat dokunursam yanacağım.
Bütün bedenim arzuluyordu onu. Gözlerinin içine baktığım zaman bile, bütün bedenim harekete geçiyordu. Parmak uçlarım yanıyordu. Ona dokunmak için bedenim harekete geçmek istiyordu. Dudaklarım kuruyordu mesela, onun dudakları ıslatsın diye. Bedenim yanıyordu, onun elleri söndürsün diye. Sızlıyordu her bir zerrem. Ona bu kadar yakınken dokunmamak, bunun için direnmek acıtıyordu bedenimi. Şehvete düşüyordum bir adamla, bundan pişman değildim. Daha çok dibe batmak istiyordum. En derinlerimde onu hissetmek, en derinlere birlikte batmak istiyordum. Kim Taehyung'u her bakımdan istiyordum. Her yönden ona ait olmak, ona dokunmak. Belki bir kere dokunursam soğurdum. Hayır hayır. Kimi kandırıyorum ki, dokunursam kopamazdım. Bağlanırdım. Çok daha fazla isterdim. Onu hissetmeyi tüm benliğimle daha fazla isterdim.
...
Namlunun ucunda, yüzündeki sinsi gülüşüyle bana bakıyordu. Korkmuyordu. Belki de vurmam sanıyordu ama vurabilirdim. Çok zor bile olsa bunu yapabilirdim. Canını acıtabilirdim. Ayaklarıma görünmez adamlar beton dökmüşler gibiydi. Adım atamıyordum. "Selam Jk." Dedikten sonra, tek kelime edememiştim. İlk karşılaştığımız zaman olan baloda giriş kartım buydu. Fakat ters bir şeyler vardı. Beynimde ki puzzle hala bir kaç parçasını arıyordu. Oturmuyordu yerine düşüncelerim. Tamamlanmıyordu puzzle. Tamamlayacak tek kişi ise şimdi karşımda, elindeki silahı yere atmış bana gülüyordu. Oynuyordu benimle. En iyi yaptığı şeyi yapmaya devam ediyordu. Bedenimin onu arzuladığını bilerek oynuyordu benimle. Yanalım istiyordu. Yanacaktık.
"Biliyorsun demek." Dedim, adımlarım ona doğru giderken. Elimde değildi işte. Kendimi her zaman onun yanında, yakınında istiyordum. Belki bencildeydi ama umrumda değildi. O düştüğüm şehvet, içinde yanmak istediğim ateş yalnızca ona aitti. Ben o ateşe adım atıyordum. Şimdiyse belki bir kaç metre uzağımdaydı. Gözlerime bakıyordu. Elimde silah olmasına rağmen zerre korkmuyordu, tam tersi gülüyordu. Vuramayacağımı biliyor gibiydi veya bir planı var gibiydi. "Taehyung mu demeliyim V mi?" Güldü. Hemde o kadar içten güldü ki melekler kıskanmıştı. Buna emindim. O düzgün bir sırayla dizilmiş dişleri, bütün benliğimi götürürcesine yüzüme çarptı. Gülümsemesi kalbime kahkaha attırıyordu. Yüzümün ne durumda olduğu umrumda değildi, öfkeli bakıyordum. Her an onu vuracak kadar öfkeli ama kalbim? O değildi. O kahkaha atıyordu. Gülüşünün tınısında boğuluyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BIG BOSS | TAEKOOK
Fanfiction"Yanımda mısın, karşımda mısın Jeon Jeongguk?" "Yanındayım Kim Taehyung." O gün bir saniye bile düşünmeden "Yanındayım." dememin ardından asla karşısına geçmedim, geçemedim. Çünkü benim yanım onun soluydu, soluğumdu; her defasında nefesimi kesmesine...