Merhaba 🥰
Bir önceki bölümü okuduğunuzdan emin olun.
Artık olayların başladığı bölümlere geçiş yapıyoruz, bu bölüm geçiş niteliğinde. Fazla ağırdan geliyormuş gibi hissettim, artık başlayalım dedim. Önceki bölüm de biraz buna geçiş niteliğindeydi, aklınızı karıştıran bir şey var mıydı? Varsa mutlaka söyleyin olur mu✌🏼💜
Yorum-oyla yapmayı unutmayın, en azından mutlu olayım :(
Okuyan gözlerinize sağlık
SİZİ SEVİYORUM
Medya* Kesha Cannibal
***
Mutlu olmamın her zamanki gibi kısa sürdüğü günlerden biriydi. Tabii ben bunu öncesinden göremediğim için, gözlerimi Taehyung ile açtığım sabahın mutluluğunu yaşıyordum. Sanki dünyada bir tek ikimiz vardık, diğer bütün insanlar hatta bütün canlılar dünyada bizi baş başa bırakıp gitmişler gibi hissediyordum. Taehyung'un yanında olduğum çoğu zaman böyle hissediyordum fakat bu farklıydı.
Bir gece öncesi bütün her şeyi konuşmuştuk. Ağlamıştık. Gülmüştük. Kendi kafamda oluşturduğum ölmeden önce yapılacak yüz maddemin belki de ilk on maddesini tamamlamıştık. Geri kalan doksan maddenin muhtemelen seksen beş tanesi de Taehyung ile alakalıydı. Yavaş yavaş tamamlanacaktı gerisi. Her bir madde eksildikçe ben bunların üstüne çizik atacaktım. En son maddeye geldiğimiz zaman ise, komple defteri yakıp atacaktım. Fakat gerek doğa, gerekse şartlar bu maddeleri yaparken beni oldukça zorlayacaktı. Bundan emindim. Ee tabii bunların ilk sırasında Jimin ile Yoongi vardı.
En başından beri ilişkimizi onaylamayıp, sırf ben mutluyum diye yorum yapmamak zorunda kalmışlardı. Dün gece Yoongi ile atıştıktan sonra evden gitmişler ve bu sabah muhtemelen beni Taehyung ile görmeyi beklemedikleri bir şekilde eve gelmişlerdi. Olaylar istedikleri gibi, daha doğrusu istediğimiz gibi gitmemişti. En azından şu anda sevgilisiyle evde basılan liseli çocuk gibi Taehyung ile birlikte koltukta oturuyorduk. Yoongi tam karşımızda ki koltukta muhtemelen sakinleşmek adına bacaklarını sallıyor ve gözlerini bir an olsun Taehyung'un üzerinden çekmiyordu. Jimin sakindi. Oldukça sakindi hem de. Öyle ki masanın üzerinde dağılmış içki şişelerini gördükten sonra muhtemelen baş ağrısıyla uyandığımızı tahmin etmiş ve içmemiz için bize birkaç bitkisel bir şeyler hazırlayıp getirmişti.
...
"Önce hanginiz açıklama yapacak?" Odanın sessizliğini kaşları çatık, derin derin soluyan Yoongi bozmuştu. İki dirseğini bacaklarının üzerine sabitlemiş, bedenini Taehyung ve bana doğru eğmişti. Taehyung bana göre çok rahattı. Öyle ki sigarasını yakmış, koltukta bedenini yayarak oturuyordu. Yoongi'nin sorusundan sonra çok hafif doğrulmuş, sigarasını masanın üzerinde ki kül tablasına bırakmıştı.
"Açıklama yapmak zorunda olduğumuzu düşünmüyorum." Taehyung'un sesi netti. Öyle ki Yoongi ters bir şey dese her an ona zarar verecek kadar net ve soğuktu. Derin ve sesli bir nefes aldı. İki elini yüzünü kaşırcasına yüzünde kısaca gezdirdikten sonra, dağılan saçlarını düzeltmiş ve Yoongi'ye doğru eğilmişti. "Jungkook reşit bir birey, tut ki ters bir durum yok ortada. Açıklama yapmak zorunda olacağımız bir durum söz konusu bile değil-" Dişlerini birbirine geçirmiş, kasılan çenesine yavaş yavaş kalkmaya başlayan sağ kaşı eşlik etmişti. "Min Yoongi." Vurgulayarak konuşmuştu. Yoongi'yi tanıyordu, bundan emindim artık. Fakat Taehyung'un ne şu anda kalkan kaşı, ne de kasılan çenesi Yoongi'nin umurunda gibi değildi. Aksine birbirleriyle inatlaşan iki keçi gibilerdi. Bir tanesi köprüden düşecekti fakat hangisi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BIG BOSS | TAEKOOK
Fanfiction"Yanımda mısın, karşımda mısın Jeon Jeongguk?" "Yanındayım Kim Taehyung." O gün bir saniye bile düşünmeden "Yanındayım." dememin ardından asla karşısına geçmedim, geçemedim. Çünkü benim yanım onun soluydu, soluğumdu; her defasında nefesimi kesmesine...