15

2.4K 223 305
                                    

Hep geç saatlerde bölüm yayınlıyorum diye kızmıyorsunuz değil mi :( Aslında erken yazıyorum yayınlaması hep bu saatleri buluyor. Daha erken gelmesini isterseniz artık daha erken yayınlarım size göre hareket ederim. 

Çokça yorum ve çokça beğeni istiyorum, bu sefer uzun bir bölümle geldim karşınıza.  Bir sonraki bölüm bunun devamı niteliğinde olacak, ayrı part açmadım. Buradan söyleyim dedim. 

 Her birinizin parmak uçlarından öpüyorum 

Okuyan gözlerinize sağlık

SİZİ SEVİYORUM

***

"V bak gerçekten çok kalabalıklardı, bu benim tek başıma karşı koyabileceğim bir şey değildi." Hoseok kolyeyi nasıl yakalattığını anlatırken, Taehyung yalnızca gözlerini kısmış tepkisizce dinliyordu. "Senin evinden çıktıktan sonra hiç oyalanmadım direk araca bindim ve buraya geliyordum fakat çok uzun sürmeden önümü kestiler. Üç arabadan bahsediyorum Taehyung, kaç kişi olduklarını bile sayamadım o kadar çoklardı. Yalnızca benden kolyeyi istediler ve vermek zorunda kaldım. Bak yemin ederim yalan söylemiyorum." Hoseok'un sesi sonlara doğru suçluluk duygusundan dolayı kısılmaya başlamış, gözleri yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Taehyung oturduğu koltuktan ağırca kalkarken, eli kısa süreli belini yoklamış yerinde olduğuna emin olduğu silahına dokunmuştu. İki elini göğsünde birleştirirken, sırtını duvara yaslamıştı. Başını ağırca sallıyordu. Tek kelime bile konuşmadan yalnızca Hoseok'a bakıyordu. Derin bir nefes alıp boğazını temizlemek amacıyla öksürmüştü. "Peki-" Dudaklarını ağırca ıslatıp, kafasında kelimeleri kısa sürede toparlamıştı. "Yoongi neredeydi bu esnada?" Sinirden kasılan çenesi ve sıktığı dişlerinin ardından konuşuyordu Taehyung. Öfkeliydi. İrisleri koyulaşmaya başlamıştı. 

"Bilmiyorum yoktu ama bir not bıraktılar." Derken Hoseok elini cebine atmış ve ceketin cebinden bir kağıt parçası çıkarmıştı. Taehyung kağıdı almaya bile tenezzül etmemiş, yerinden tek adım dahi atmamıştı. Hoseok suçluluk duygusuyla belki de daha çok korkuyla sürekli yutkunuyor, ağlamamak için dudaklarını birbirine bastırıyordu. Üst dişlerimle alt dudağımı ısırırken Hoseok'un hareketlerini izliyordum. Yalan değildi. Mimikleri geldiğinden beri bir kez olsun değişmemişti. Sabitti yüz ifadesi. Sesi titrememişti. "Yalan konuşmuyor." Dedim, sessizliğimi bozarken. Salondaki herkesin, Taehyung'da dahil dikkatini çekmeye başarmıştım. 

"Nereden biliyorsun?" Taehyung'un sesi sorgular tonda çıkıyordu. 

"Beden dilinden." 

"Beden dili?" Taehyung sonunda yerinden bir kaç adım kadar uzaklaşmış, bir kolunu koltuğun sırt yaslama kısmına koyarken, bedenini hafifçe eğerek yüzüme bakmaya başlamıştı. 

"Evet beden dili. Konuşmasını başından sonuna takip ettim, bir kez olsun sesi titremedi. Mimikleri bir kez bile oynamadı. Yalan konuşuyor olsaydı eğer, sesi titrerdi. Gözlerindeki ifade korku, panik değil. Yalan konuşsa paniklerdi. Fakat Taehyung, Hoseok geldiği andan itibaren göz bebekleri bir kez bile büyümedi. Yalan konuştuğunu sanmıyorum." 

"Emin misin Jungkook?" Adımlarını benim tarafıma doğru atmaya başlamıştı. Gözlerini kırpmadan, gözlerime bakıyordu. Şüpheci yaklaşıyordu bana. Farkındaydım. 

"Eminim." Dedim, hiç düşünmeden. Emindim. Hoseok yalan konuşmuyordu. Taehyung'un adımları önümde durduğu zaman, nefesini yüzüme vermişti. Dudaklarını kulağıma yanaştırdığı esnada, fısıltısı ürkütmüştü. Çünkü söylediği kelime, belki de aldığım en büyük risklerden biriydi. "Eğer bu işin sorumlusu Hoseok çıkarsa, sana her ne kadar aşık olsam bile bunu canınla ödersin." 

BIG BOSS | TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin