Geçen bölüm bahsettiğim zaman atlamaları, tarihler bir kaç bölüm daha karşımıza çıkacak, bundan dolayı bir önceki bölümü okuduğunuzdan emin olun
30.bölümde final yapmayı düşünüyorum, henüz konuşmak için erken fakat tadında bitirelim istiyorum. Tabii sizinde fikrinizi almak istiyorum, final için 30.bölüm iyidir değil mi? Yorumlarda belirtin lütfen.
Hayalet okuyucularımız artmaya devam ediyor, en azından bir kez beğenseler bende okurken keyif aldığınızı bilsem değil mi? Her neyse...
Uzunca bir bölümle geldim, uzunca da yorum yaparsanız umarım. Azıcık ama azıcık mutlu olayım bari djsggdgd
Yorum-oyla yapan parmak uçlarınızdan öpüyorum
Okuyan gözlerinize sağlık
SİZİ SEVİYORUM
***
KIBRIS
Yorucu uçak yolculuğu, bir kaç kez kusmamı sağlayan mide bulantım, uykusuzluk, titreyen ellerim ve sonunda vardığımız Kıbrıs...
Min Soon'un burada olduğunu öğrendikten sonra apar topar Kıbrıs'a gelmiştik. Asıl sorununun benimle mi yoksa Taehyung ile mi olduğunu öğrenmek için en iyi fırsat yanına, yakınına gelmekti. Hoseok öncesinde her şeyi ayarlamış, burada kalmamız için bir ev tutmuştu. Genel anlamda uçak yolculuklarını sevmezdim, bundan dolayı uçağa bindiğimiz andan, indiğimiz ana kadar tetiklenen safram bulantımı arttırıyordu. Taehyung'un gözü sürekli üzerimdeydi, hatta indiğimiz gibi ilaç aramaya başlamıştı. Her ne kadar "Gerek yok, biraz dinlensem geçer." Desem bile umursamamış, Hoseok'u Kıbrıs sokaklarında bana ilaç bulması için yollamıştı. Biz havaalanından çıkmış, bizim için gelen araca binerek eve doğru gitmeye başlamıştık.
Merkezde bir evdi. İki katlıydı. Dışarıdan villayı andırıyordu görüntüsü. İçinde kocaman bir havuz ve oldukça fazla odası olan bir evdi. Taehyung evi gördüğü anda, "Burayı almalıyız bence Jungkook, ne dersin?" Demişti. Evi en fazla beğenenlerden birisiydi Taehyung. Fakat ben pek umursamadan yalnızca omuz silkmiş ve "Sen bilirsin." Demiştim. Aklım oldukça fazla doluydu. Midem rahatsız edecek şekilde bulanıyordu. Yorgun hissediyordum, bir o kadar da stresliydim. Tamamen allak bullaktım. Tek istediğim bir an önce duşa girmek ve bir süre uyumak. Belki hiç uyanmamak...
Taehyung iyi hissetmediğimi bildiği için, eşyaları yerleştirmeye başlarken, benimde duşa girmemi söylemişti. Anlayışlıydı. Her zaman olduğu gibi, önceliği benim iyi hissetmemdi. Balkonlu bir odaydı. Evin ikinci katındaki bir odayı seçmiştik. Burada olduğumuz sürece, bize aitti bu ev. Ne kadar süre Kıbrıs'ta kalırdık bilmiyordum fakat şimdiden içime sinmeye başlamıştı burası. Bütün stresten uzak gibi hissediyordum. Evin aurası insana huzur veriyordu. Belki de Kore'den uzaklaşmış olmak huzurlu hissettiriyordu. Emin değildim.
Taehyung eşyaları yerleştirirken, duşa girmiştim. Bedenimden aşağı akan ılık su, bütün yorgunluğumu tetikliyordu. Küvetin içinde bile uyuyakalabilecek kadar yorgun ve halsiz hissediyordum. Son zamanlarda pek uyuduğum söylenemezdi. Belki bir kaç saatlik uykuyla gün bitiriyordum. Yoongi'yi ararken, Jimin'i düşünürken, kendi hayatımı değerlendirirken fazla yıpranıyordum. Farkındaydım bunun. Fakat yapacak bir şeyim yoktu. Her ne kadar düşünmek istemesem bile, kendimi bir şekilde bir anda değişen hayatımı düşünürken buluyordum. Bütün olumsuzluklar arasında tek bir olumlu nokta Taehyung vardı. Onun varlığı vardı. Daima yanımda hissettiğim ruhu, bedeni, kolları. Bir yerlerde bir şeylerin eksik olduğunu bilsem bile, eksik tarafımı doldurmaya çalıştığını biliyordum. En azından çabalıyordu. Yalnızca sevgilim değil, ailem olmaya çalışıyordu. Oluyordu da, bunu asla inkar edemem. Yalnızca Jimin'den dolayı eksiktim işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BIG BOSS | TAEKOOK
Fanfiction"Yanımda mısın, karşımda mısın Jeon Jeongguk?" "Yanındayım Kim Taehyung." O gün bir saniye bile düşünmeden "Yanındayım." dememin ardından asla karşısına geçmedim, geçemedim. Çünkü benim yanım onun soluydu, soluğumdu; her defasında nefesimi kesmesine...