26

1.8K 158 170
                                    

Son '4' bölüm 

Her ne kadar bu geri sayımdan nefret etsem de, bitmesi gerekiyor.  Çünkü aslında en başından konuştuk bunu ve 30'da final yapmasına karar verdik. Muhtemel bir final düşünüyorum fakat hala düşünme aşamasındayım asdsfhgzgxshdg

Taslakta yazdığım ve yine kurgusu tamamen bana ait olan 'Taekook' ficini de bir kaç güne yayınlamış olurum diye düşünüyorum. Çünkü bir çoğunuzun bildiği üzere, bir fic bitmeye yakınsa bir sonraki mutlaka geliyor. Hem kendimi, hemde sizi boşlukta bırakmış olmuyorum çünkü ben yazmayı seviyorum. Gün geçtikçe kendimi geliştiriyorum, ilk ficimden gelenler farkındadır bunun. Big boss sayesinde beni tanıyıp, bir sonraki ficimi okuyanlarda kendimi geliştirmeye başladığımı anlayacaktır. Özetle yayınlayacağım fic, her şeyini ince detayına kadar düşünüp araştırıp öyle size sunacağım bir şey olacak. 

Ve son olarak;

Kendinizi bu ficte hangi karaktere benzetiyorsunuz?

Karakterlerde hoşunuza gitmeyen bir şey var mı? 

Hangi karakteri daha çok seviyorsunuz? 

Evet bunları yanıtlarsanız mutlu olurum. 

Okuyan gözlerinize sağlık 

Parmak uçlarınızdan öpüyorum

SİZİ SEVİYORUM

***

"Akşam Jimin ile bir şeyler yapmak istiyorum." Tabaktaki son salata parçasını da ağzıma atıp, tam yanımda duran sıcak çaydan bir yudum almıştım. Taehyung söylediğim söze sorgularcasına bakışlarını yollamış, dilini bir süre yanağında gezdirdikten sonra cevap vermeden kahvesinden bir yudum almıştı. "Önce okula uğrayacağım, uzun zamandır okula gitmiyorum. Akşamda bir şeyler içmeye gideceğiz." Cevap vermemesine rağmen ısrarla devam ediyordum. Mimiklerinin an an değişmesine şahit oluyordum. Bakışlarını gözlerime odaklamış, kahvesini içerken dinlemeye devam etmişti. "Muhtemelen bir bara gideriz, Hannam'da çok güzel bir bar var. Bir kaç bir şeyler içer döneriz." 

"Hayır." Dedi, kahvesini masaya bırakırken. Bir kaşımı sorgularcasına kaldırırken, tekrar dedi. "Hayır." 

"Neden?" 

"Çünkü istemiyorum." Derin bir nefes aldım. Gözlerimi kısa süreli kapatıp, ardından açtım. 

"İstiyor musun demedim, izin almadım farkındaysan." 

"Farkındayım. O yüzden hayır." Ellerini masanın üzerine koymuş, meydan okurcasına bakmaya başlamıştı. 

"Biliyor musun?" Oturduğum sandalyeden kalkarak, ellerimi masanın üzerine koydum. Yüzümü, yüzüne biraz yaklaştırdım. Nefesimi yüzüne üflercesine konuşuyordum. "Umurumda değil! Akşam geç geleceğim." Dedim. Onunla inatlaşmak belki de en son istediğim şeylerden biriydi fakat üzerimde kurduğu gereksiz baskı son zamanlarda oldukça sinirimi bozuyordu. Anlayış göstermesini beklemiyordum tabii ki. Aksine alacağım cevap tam da tahmin ettiğim gibiydi. Fakat bu sefer değildi. Bu sefer dinlemeyecektim. Çatılan kaşlarını dudaklarına yerleştirdiği alaycı bir gülüşle tamamlamıştı. Bu tavırlarım her ne kadar sinirini bozsa bile, memnundu. Ona karşı gelmemden, ona karşı baskınlık kurmamdan memnundu. Başını ağırca aşağı-yukarı sallarken, üst dişi alt dudağındaki yerini almıştı. "Peki." Dedi, sırtını sandalyesine yaslarken. "Peki, gidebilirsiniz." Bu kadar kolay olması şaşırmama sebep olmuştu. En azından tekrardan 'Hayır' der, kavga ederiz ve ben o bara giderim diye beklemiştim ama öyle olmamıştı. O çok çabuk evet demişti. "Şaşırmana gerek yok, seninde kafanı dağıtmana tabii ki ihtiyacın var. Hesabına para yollarım." Demişti, tekrardan. Başımı aynı hızda sağa-sola salladım. "Hayır, param var." 

BIG BOSS | TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin