23

2.1K 173 162
                                    


Finale son 7 

Düşündüm de ne çabuk zaman geçiyor, final için geri sayım falan yapıyorum. Hikayenin gidişatından memnun musunuz? Yorumlara baktığım zaman öyle görünüyor ama yine de pek emin olamadım tabii. Kafanızın karıştığı noktaları belirttiğiniz için teşekkür ederim ama az kaldı bütün hepsi gidecek. Bir önceki bölümlerde dediğim gibi, bilerek bazı kısımları yarıda bırakıyorum. Bir kaç bölüm sonra her şeyi öğreneceksiniz ve o zaman acaba hala belli karakterlere kızıyor olabilecek misiniz? Adskfdhfnj 

Yorum-oyla yapan parmak uçlarınızdan öpüyorum

Yazım hatalarım olduysa affola

Okuyan gözlerinize sağlık.

SİZİ SEVİYORUM 

***

 Çatık kaşlarının hedefi Jimin olduğu anda, tepki veremedim. Sertçe yutkundum.

"Jimin-" Dedim, dolan gözlerimi engellemeye çalışarak. "Yine mi?" 

Taehyung'un gözleri Jimin ile benim aramda kısa bir tura çıkmış, ardından elindeki silahı masanın üzerine bırakıp ayağa kalkmıştı. Sırtı bize dönüktü. Elini saçlarının arasına sokarak dağıtmış, ardından bir elini pantolonunun cebine sokmuştu. Dışarıyı izliyordu. Tek bir tepkisini göremiyordum. Ne düşündüğünü bilmiyordum. Aklım hala Jimin'in tekrar bizi kandırmış olmasındaydı. Bir kez daha bana, bize hata yapmıştı. Çalan telefondan sonra, Taehyung'un bakışları bunu doğrular nitelikteydi. Ya da ben öyle sanmıştım. Çünkü Taehyung'un sesi bütün düşüncelerden sıyrılmamı sağlamıştı. 

"Jimin'in bir suçu yok. Çalan telefon-" Dedi, sertçe yutkundu. Yüzü hala bana dönük değildi fakat derin nefes aldığını bir anlık yukarı kalkan omuzlarından anlamıştım. "Çalan telefon Hoseok'a verdiğim adresteki adamlara ait." Dedi, soğuk bir ses tonuyla. Çok nadirdir Taehyung'un ses tonunu böyle öfkeli duyduğum. Şu anda o nadir zamanlardan birindeydik. Dişlerini sıkarak konuştuğuna emindim. Yerimden hafifçe kalkarak, yanına camın kenarına geçtim. Yüzünü yandan görmeme rağmen, sinirden kasılan çenesi bütün sinirini anlatıyordu. Kaşları çatıktı her zaman olduğu gibi. Gözlerini kısmıştı yine. Bir şeyler düşünüyordu ve ben bu düşündüğü şeylerin ne olduğunu bilmiyordum. Bilmek isteyeceğimi de sanmıyordum. "Bir süre daha burada kalalım." Dedi, bakışlarını Jimin'e çevirirken. "Hoseok seni ararsa nerede olduğumuzu sakın söyleme. Hoş zaten bilmiyorsun ama konum falan atayım deme." Tehdit edercesine çıkıyordu sesi. Uyarır tondaydı, eğer buranın adresini söylerse yapacaklarını önceden söylüyordu. Açıkça olmasa bile, belli ediyordu. Jimin'in başını sallamasının ardından tekrar dışarıyı izlemeye başladı. Konuşmuyordu. Konuşmamak için yemin etmiş gibiydi. Elimi beline dolayarak, başımı omzuna yasladım. Pantolonunun cebinde olan elini çıkararak, tuttum. Sakinleşmesini istediğimi beden diliyle anlatmaya çalışıyor gibiydim ki oda bunu anlayarak, dudaklarını saçlarımın üstüne bastırmıştı. "Bunun bedelini ödeyecek." Dedi, tıslarcasına dişlerinin arasından konuşurken. "Jung Hoseok, bunun bedelini ödeyecek." 

...

Sabah uyandığım zaman Taehyung yanımda yoktu. Çok geç saatte uyumuştuk ama sabah kendiliğinden açılmıştı gözlerim. Bir kaç saat belki uyumuştum fakat onda da Taehyung çoktan evden çıkmış, gitmişti. Salona indiğim zaman, Jimin'i koltukta tek başına otururken buldum. Dalgındı, benim geldiğimi duyamayacak kadar dalgındı. Omzuna dokunmamla irkilmiş ve bir anda bana dönmüştü. "Sakin ol, benim." Dedim, hafif ve zoraki bir tebessüm atarak. Başını ağırca sallayıp, tekrar arkasını dönmüştü. Karşısında boş olan koltuğa oturduğum zaman, bakışları benim üzerimdeydi. 

BIG BOSS | TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin