22

825 63 23
                                    

Taehyung

"Taehyung ne demek "Jungkook adamı bayılttı, yardım et"?! Dalga mı geçiyorsun?!"

Yoongi hyungun yüksek sesine karşı telefonu kulağımdan biraz uzaklaştırdım. "Hyung-"

"Ayrıca Jungkook'u neden bu işe sok-"

"Hyung sadece gel tamam mı? Sen benim abimsin ve kardeşler birbirine yardım eder. Gelirsen her şeyi anlatacağım."

Jungkook hem çaktırmadan beni dinliyor hem de adamı sandalyeye bağlıyordu. Sanki 40 yıllık mafya. Vay be...hiç korkusu yok gerçekten.

"Nerdesin?"

"Evdeyim, depoda. Nerede olacağım?"

Suratıma kapattı.

Jungkook son olarak adamın ağzını bant ile kapattı. "Şimdi ne olacak?"

Ona döndüm. "Şimdi Yoongi hyungun gelmesini bekleyeceğiz. Sonra da Hoseok'un neden Yoongi hyunga bir şey yapmaya çalışıyor onu öğreneceğiz. Çünkü Yoongi hyung Hoseok'un adamı."

Koltuğa kendini attı ve bana çapkın bakışlar attı. "Jimin ile nasıl gidiyor?"

Güldüm. Nasıl bu kadar rahat olabiliyor? "Gitmiyor gibi. Ama halledeceğim." Yanına oturdum. "Sen?"

İstemsizce sırıttı. "Şuanlık güzel gidiyor."

Arkama yaslandım. "Yoongi hyungun tipisin. Güzel gideceğini tahmin ediyordum."

Bana yan yan baktı. "Onun için sadece yüz mü önemli yani?"

Zil çalınca son sözlerimi söyledim. "Hayır~ ancak hadi ama! 21. Yüzyılda herkes iç güzellikten önce dış güzelliğe bakıyor. Seni beğenmişki sıra iç güzelliğine gelmiş."

Kafasıyla onayladı. "Konumuzla alakası yok ama bir şey diyeceğim, hizmetliler adamı bulursa ne olacak?"

Yoongi hyungun ve hizmetlinin  sesleri geliyordu. "Hizmetliler ne olup bittiğini biliyor. Bu durumda olduklarını bile bile isteğiyle çalışıyorlar."

Dudağını büzdü. "Neden polise bir şey demiyorlar?"

"Polis hiçbir şey yapamaz. Mafyalar polislerden üstün."

Hayran olmuş gibi bana bakıyordu. "Ah bu çok havalı~ "

Tam o sırada Yoongi hyung içeri girmişti.

Jungkook bana fısıldadı. "Ama bu adam her şeyden havalı."

Onu duymazdan geldim.

Ancak ona katılıyordum, evet havalıydı. Üzerinde siyah gömlek ve siyah ceket, altında ise siyah pantolon vardı. Koyu kırmızı saçıyla Jungkook'un abarttığı kadar havalıydı.

"Yine ne bok yedin acaba Taehyung? "

Ayaklandım ve ona birkaç adım attım."Ben değil sen bir bok yemişsin."

Sinirle gözlerini yumdu ve Jungkook'u gösterdi. "Son kez soruyorum, onun bununla ne alakası var?"

Jungkook, Yoongi ona 'o' dediği için güldü.

"Olayı anlatacağım ve sende sözümü kesmeden dinleyeceksin."

Her şeyi anlatmıştım. Şimdi onun için her şey daha netti.

"Artık Hoseok için çalışmıyorum. Artık Namjoon ve ben bir şeyler yapıyoruz. "

"Benim neden haberim yok?"

Benimle dalga geçerek konuştu. "Şu sıralar birilerinin peşinde köpek gibi koştuğun için mafyalıklada pek işin olmadı tabii. Bende söylemedim. "

Jungkook ile göz göze gelmişlerdi. "Bana baktığına göre sanırım alınmalıyım."

Ona döndüm. "Ne?"

Omuz silkti. "Bende şu sıralar birinin peşinden köpek gibi koşuyorumda ondan. "

Köpeği bastırarak söylemişti.

Yoongi ona karşılık verdi. "Sadece ismini ve fotoğrafını gördüğün birine asılmakta komik aslında Jungkook."

Sanırım büyük bir tartışma olacak.

Sesli güldü. "Bazen bipolar veya alzheimer olup olmadığını düşünüyorum da ikisi de yok."

"Ne demek istiyorsun?"

Jungkook'un gülüşü şimdi düşmüştü. Daha ciddiydi. "Diyorumki benim asıldığım şahsın yaptıklarım hoşuna gidiyor ve bana yavşıyor."

Jungkook'a döndüm. "Konumuz bu değil. Tartışmanında sırası değil-"

Yoongi hyung alayla güldü. "Yavşamak mı? Senden hoşlandığımı mı söylüyorsun?"

Jungkook ayaklandı. "Ciddi misin? Bu söylediklerimden bunu mu anladın?" Sonra bana döndü. "Gidiyorum ben-"

Jungkook'un bileğinden tuttum. "Sadece şimdi kavga etmeyin! Adam birazdan ayılacak-"

Dişlerini sıkarak konuşuyordu. "Gerçekten sinirlendim hyung. Bırakta gideyim. "

Yoongi hyung hâlâ onun damarına basıyordu. "Taehyung bırakta yorganının altına girip ağlasın."

Şaka mısınız siz ya?!

Jungkook bileğindeki elimden hızlıca kurtuldu. "Korkak birinden ne beklenirki zaten?"

"Korkakmış? HAH!"

Jungkook sertçe kapıyı kapatmış ve gözden kaybolmuştu.

Depodan çıkmadan konuştum. "Of hyung! Bi sataşmadan durmuyorsun! Burada dur yoksa adam kalkacak!"

"Boşuna peşinden gitme."

Sinirle konuştum. "Jungkook tehlikede farkındasın değil mi?!"

Offlayıp depodan çıktım ve Jungkook'un peşinden gittim. "Jungkook, dur!"

Duymamazlıktan gelip yürümeye devam etmişti.

Saçını bağlamıştı, sanırım önüne gelmesin diye.

Ona yetiştiğimde bileğini kavradım ve kendime çevirdim. Gözleri dolmuş ve dudaklarını birbirine bastırmıştı.

Yoongi hyung gerçekten sert konuşmuştu.

Ona sarılıp elimle başını boyun girintime yaslandırttım. O ise anında gözyaşlarını boşaltmıştı.

"H-yung-" hıçkırıklarından konuşamıyordu bile.

Elimle saçlarını okşadım ve sakinleşmesi için elimden geleni yaptım.. "Tamam Jungkook sakin ol. Sakin ol, her şey geçti..."

Sonunda biraz sakinleştikten sonra onu kendimden uzaklaştırıp gülümsedim. "Hyung kötü gününde gibiydi. Normalde öyle şeyler demez biliyorsun. Eminim yakında senden özür dileyecek." Ellerimi yanaklarına koyup baş parmağımla gözyaşlarını sildim.

Burnu, yüzü ve gözleri kızarmıştı. Çok tatlıydı.

Burnunu çekip sweati ile gözyaşlarını silmişti. "Eve gideceğim."

"Ağlama tamam mı? Bak eğer ağlarsan gözlerinin altı şişer ve olumsuz etkilenirsin bu yüzden de okulda öğrencilerinle iyi anlaşamazsın."

Başıyla beni onayladı. "Teşekkür ederim hyung. Lütfen ona ağladığımı söyleme."

Gülümsedim. "Tabii ki söylemem."

Yoongi hyung...acımasızdı.

Jungkook bir çocuk gibiydi. Çok çabuk ağlayabiliyordu, hassastı. Ama bu sefer hem sinirden hem de kırgınlıktan ağladı.

"Seni eve bırakmamı ister misin?"

Gülümsedi. "Sadece...yalnız gitsem iyi olur."

Ellerimi yanaklarından çektim. "Mesajlaşırız."

Başıyla onaylayıp arkasına döndü ve yavaşça ilerlemeye başladı.

Daddy!!/Vmin ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin