Bölüm -13-

6.6K 387 77
                                    

Herkese merhaba! Uzun bir aradan sonra biz geldik. Niye geç geldik sorsunun cevabı çok uzun.
Son zamanda yaşananlar malum. Bunun üzerine bir de kendi dertlerim eklenince yazmak içimden gelmedi.

Elazığ depremiyle ilgili yazılacak çok şey var ancak yeri burası olmadığı için sadece baş sağlığı dileyebiliyorum.

Tüm bunların yanı sıra yazamamamın bir nedeni de yorumların az olması.
Arkadaşlar kitabın bitmesine yaklaşık 3-4 bölüm kaldı ve samimi söylüyorum 700-800 kişinin okuyup yorum yapmaması beni çok düşürüyor.

Lütfen bölüm hızlı gelsin istiyorsanız yorum yapmayı unutmayın.

Güzel, uzun bir bölüm getirdim size. Herkese keyifli okumalar dilerim.

•••

Tayfun, arabayı park ettikten sonra aşağı inip derin bir nefes aldı. Tedirginliğini Sema'ya ya da Yusuf'a belli etmemeliydi. Onları korkutmak istemiyordu ancak işler gittikçe daha da ciddileşiyordu. Ne yapması ya da nasıl davranması gerektiğini kestiremiyordu.

Bildiği tek şey sevdiği insanları korumak ve onların başına bir şeyler gelmesini engellemekti.

Cebindeki anahtarı çıkardıktan sonra ağır adımlarla bahçe kapısından geçip eve ulaştı. Kapıda bekleyen korumalarla göz göze geldiğinde başıyla selam verdi.

"Kolay gelsin çocuklar. Herhangi bir sorun yok değil mi?"

"Yok abi. Birkaç saat önce Mine Hanım geldi. Sen gelmeden kısa bir süre önce Yusuf'la birlikte çıktılar."

"Sema?"

Adam başını iki yana salladı. "Yenge evde abi."

Genç adam kısa bir süre kapıya baktıktan sonra adamın omzuna elini koyup, "Kolay gelsin." dedikten sonra kapıyı açtı.

İçeri girdiğinde ışıklar kapalıydı. Sessizlik ironik bir şekilde kulağını sağır ederken duvardaki düğmeye basıp etrafı aydınlattı. "Sema?"

Herhangi bir cevap alamadı. İçini bariz bir korku kaplarken adımlarını mutfağa yönlendirdi. Ancak orada da kimse yoktu. Sesini biraz daha yükseltti.

"Sema!"

Yine cevap alamadı. Hızla yukarı çıktığında hiçbir ses duyamadı. Karanlığa rağmen adımlarını yavaşlatmadı. Yatak odasına ulaştığında kapıyı açıp içeri girdi.

Komodinin üstündeki lambadan yayılan loş ışık en azından etrafını görmesini sağlıyordu. Yatakta yatan bedeni gördüğünde kısa bir süre için gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.

Bir eliyle kapı pervazına tutunurken sakinleşmeye çalıştı.

O iyi. Sakin ol. Sema iyi...

İçinden sürekli bu cümleyi tekrarlarken yatağa doğru yaklaştı. Dizlerini karnına çekmiş, bir elini yanağının altına saklamıştı. Yastığa dağılmış olan saçlarına baktı.

Yatağın kenarına diz çökerken gözlerini üzerinden ayırmadı. Başının altındaki yastığa bakarken gülümsemek istedi. Hastayken burada yatmıştı ve o zamandan beri yastık kılıfını değiştirmediğine adı gibi emindi.

Londra'ya her gittiğinde kızı, bir önceki gelişinde kullandığı yastığa sarılıp uyurken bulduğunu hatırladı. Bu düşünce içini huzurla doldursa da canını acıttı. Ona biraz daha sokulduğunda aklını başından alan koku genzine doldu.

Aşktan Kaçış Yok || Berna Aslıhan [Aşkın Sen Hâli -3]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin