Eğer süper bir güç seçecek olsaydım, insanların zihnini okumayı seçerdim sanırım. Bir günlüğüne yada kısa bir süreliğine birilerinin zihninde neler oluyor, orası da benimki gibi kaos halinde mi merak ediyordum bazen. Mesela abimi merak ediyordum.
O bodrumda bilinci kapalı bir şekilde geçirdiği krizden sonra nasıldı mesela? Hiç konuşmazdık böyle şeyleri ama merak ediyordu işte insan. Gidip soramıyordu da üzerinden geçen yıllardan sonra. Bir şeyleri arkamızda bırakmaya çalıştığımız anlarda yüzümüze vurmak istediğim şeyler değildi bunlar ama abimi özlüyordum bazen.
Onunla beraber oturamaz, konuşamaz olmuştuk. Aramıza adı konulmamış bir soğukluk girmişti ve bu durumu dokuz yıl sonra fark etmiş olmam neyi değiştirirdi ki? Şu saatten sonra kapısında "Kardan adam yapsak senle!" Diye serenatlar yapsam ne fark ederdi?
Yada annem...
Yıllar geçtikçe iyileşen, değişen annem. Nasıl bir beyni vardı mesela? Beni ve abimi o bodruma attığında evimizi yakacak kadar delirdikten sonra nasıl toparlanmıştı mesela? Babamın ihanetlerini nasıl sindirmişti? Yada bizi bodruma kilitlediği için duyduğu ızdırabı taşıyor muydu hâlâ göğsünde? Yüzlerce kez özür dilese bile, bizi hangi doktorlara götürürse götürsün unutamayacağımız bir anının başrollerinden biri olduğu için nasıl hissediyordu mesela? Kendini mi suçluyordu hâlâ?
Doruk...
Nasıl bir çocukluk geçirmişti acaba? Nasıl bir zihin oluşturmuştu o yıllar onda? Neden her şeye gülüyordu mesela? Neden kızlara göt gibi davranıyordu? Neden kimseyi umursamıyordu? Nasıl birisiydi o? Olgun mu? Egoist mi? Çocuk mu? Kahraman mı? Yaptığı şeylerin sebepleri neydi mesela? Beni orada bırakmasının sebebi neydi?
Bir şekilde bu soruların cevaplarını istiyordum. Kalbim bu soruların cevaplarını almadıkça rahatlamıyor aksine mengene gibi sıkıştırıyordu beni.
"Günaydın." Akın'a aynı şekilde cevap verdikten sonra sırada bir süre müdürün konuşmalarını dinledim. Ardından dün gece hiç uyuyamadığım için Akın'a yaslanarak enerjimi korumaya çalıştım.
Bu sıralar takımın kaptanı gibi değil de, takımın yüz karası gibi davranıyordum ve bende dahil herkes bu durumdan şikayetçiydi. Açıkça konuşmak gerekirse, ilk baştaki hallerimi özlüyordum. Doruk'a olan nefretimin yeni açan bir gül gibi taze olduğu zamanları özlüyordum çünkü öfkeden gözüm kör olmuştu. Hırsım tavan yapmış, okulun takım kaptanı olmakla yetmemiş üç kez o hırsla birincilik getirmiştim.
Herkesin hatırladığı Doruk yüzünden ağlayan sporcu çocuk diye anılmaktansa Kaptan diye çağrılmayı istemiştim. Betül'ün sevgilisi, Kaptan olmak istemiştim.
Fakat onu izleyerek onun gibi hırslı, egoist birisi olup çıkmamış mıydım?
Seni siktiğimin piçi! Ben züppeyim de sen nesin lan!? Egoist piç!
Böyle demişti bana kavga ettiğimiz gün.
Ona diyememiştim ki üzüm üzüme baka baka kararırmış, ona diyememiştim ki körle yatan şaşı kalkar. Seni izleyerek, seni gözlemleyerek senden bir parça olup çıktım diyememiştim.
"Akın." Dedim bir anda doğrulup.
"Hm?"
"Kaptanlığı sana devredeceğim."
"Ne?! Neden?! Ne alaka abi?" Yavaşça omuz silktim.
Egoist olmak istemiyorum, Kaptan olmak istemiyorum, Betül'ün sevgilisi olmak istemiyorum, Doruk'a benzemek istemiyorum...
Ben sadece biraz... Kendim olmak istiyorum.
Kendimi tanımak, düşüncelerime önem vermek, korkularımın üzerine gitmek istiyorum.
Artık yorgun, tükenmiş bitmiş hissetmek istemiyorum. Uykusuz kalmak istemiyorum.
Belki affetmek istiyorum.
Belki de kaçmak istemiyorum.
"Kaçmak istemiyorum." Dedim Akın'a bakmadan. Kimsenin yüzüne bakacak kadar gücüm yoktu artık. Tek isteğim kendimi dinleyebileceğim bir alandı, gücümü toplamak, Yağız olabilmek için biraz zaman istiyordum.
"Neyden kaçmak istemiyorsun?"
"Kendimden."
*
siz sadece doruk'u görüyorsunuz diye sadece o suçlu olmuyor.
yağız çok hırslı bir çocuk, sorunları olan ve o sorunları bireysel olarak çözemeyen korkak bir çocuk.siz yağız'ı tanıyorsunuz tamam.
çünkü ondan okuyorsunuz ama doruk'u yağız'ın size anlattığı kadar biliyorsunuz.yani
lütfen doruk'u suçlamayın.
ve şu anne konusu...
yağız'ın annesi basit bir karakter değil. o kadın şiddet gören bir kadındı ve mesleği ne olursa olsun delirmiş, patlamış bir insanı hiç kimse durduramaz.
şöyle düşünün; eve para getiren tek kişisiniz, ancak şiddet görüyorsunuz ve çocuklarınızın babası sizi en yakın arkadaşınızla aldatıyor.
sizce bu kadın o an cidden mantıklı düşünebilir mi? cinnet geçiriyor kadın, çocukları aldığı gibi kilitliyor sonra evi yakıp yıkıyor zaten.
sanırım hikayede olanlardan çok yağız'ın iç dünyasına önem verdiğimden bu tarz şeyleri size aktaramıyorum, bilmiyorum. yine de kendimi burada anlatabildiğimi umuyorum çünkü bir daha geçmişe dönmeden-doruk'la bir tane daha flashback var- ilerlemeyi düşünüyorum.
ULAN AÇIKLAMA BÖLÜMDEN UZUN OLDU PU SİKEYİM GİDİYOM BEN Bİ DAA DA YAZMAYACAM AÇIKLAMA FALAN
ORTAYA KOYUYORUM BEN HİKAYEYİ ANLAYAN ANLASIN AMK (niye yükseldim ki şimdi pu skm)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
animosity |boyxboy|
Random[Tamamlandı.] bilinmeyen: senden nefret ediyorum doruk: kulübe hoş geldin |gay kurgu.|