Ertesi gün ilk kez keyifli uyandım. Aslında gece boyu çok kez uyanmış olsam da sanki deliksiz bir uyku çekmişim gibi rahat ve enerjiktim. Giyinirken çoraplarımı yanlış giymiş, kahvaltıda ise hiç sevmediğim sütü annem zorlamadan içmiştim.
Okula geldiğimde bugün ders işleme günü olduğunu unuttuğum için Sancak'ın defterlerinden birini almıştım, Akın'ın verdiği kalemlerden birisiyle de derse hazırdım.
Dört sınıfı içine alan–Resimciler, Futbolcular, Voleybolcular ve Müzikçiler– geniş sınıfta biz futbolcular grubu olarak cam kenarına geçiyorduk. Fazla kalabalık değildik ama voleybolcuların altı kişilik kız grubu olduğunu düşündüğünüzde on bir kişilik erkek grup kalabalık ve gürültücüydü.
Resimciler ve Müzikçiler henüz gelmediklerinden Sancak Voleybolcu kızlardan Rana'yla konuşuyordu. Dokuzuncu sınıftan beri aynı sınıfta olduğumuzu ve yan yana sahalarda antreman yaptığımızı düşündüğünüzde daha yakın olmalıydık belki ama hayır. Ben insanlarla yakınlık kurmayı çok becerebilen bir tip değildim. Sancak'la yakındı Rana, onun sayesinde Doruk'la onları aynı gruba almıştım ya zaten.
Kız benim izlediğimi fark ettiği an bana göz kırptı ve bende utanarak gözlerimi cama çevirdim. Sınıfta sıralar ikiliydi ve dört tane sıra bölümü vardı. Her sınıf için ayrılmış bir alan işte.
"Kaptan!" Sanırım Rana, benim onu izlememe karşılık beni yanına çağırmaya karar vermişti.
"Efendim?"
"Gelsene." Sancak'ta eliyle gel işareti yapınca Akın'ın uyuyan bedenine değmeden sıradan çıktım. Öğretmen kürsüsünde konuşan ikilinin yanına vardığımda kızın etkileyici yara izi bir kez daha gözüme çarptı.
Neden olduğunu bilmiyordum ama sol yanağının tümünü kaplayan bir bıçak izi gibi görünüyordu, tehlikeli bir hava katıyordu ona.
"Doruk'tan bahsediyorduk." Diye açıkladı Sancak.
"Neden?" Rana huzursuzca kıpırdandı.
"Dün, benden özür diledi ve söylentilere göre sadece benden dilememiş." Kız çevresine göz attı ve yavaşça bana eğildi.
"Kalbini kırdığı herkesten özür dilemiş. Bütün kızlardan, bütün o kavga ettiği çocuklardan, öğretmenlerden ve bir sürü kişiden..."
"Şaşırtıcı bir durum." Diye yorumunu yaptı Sancak.
"Demek ki burnu düşse eğilip yerden alıyormuş." Akın esneyerek öğretmen masasına kurulduğunda bana bakarak söylediği bu cümleyle omuz silktim.
"Evet, Doruk'ta bir insanmış."
O sırada Müzikçiler sınıfa girmeye başladıklarında Kaya ve Betül öğretmen kürsüsüne tünemiş bize ters bir bakış attılar. Betül'ün değişimi şaşırtıcıydı.
"Bu Betül'ün de götü kalktı amk." Akın'a fazlasıyla katılıyordum. Doruk'un arkadaş grubuna katılan tek kız olduğundan sanırım, daha bakımlı ve daha kendinden emin bir kız haline gelmişti Betül. Ama yine de o benim geçmişimin olduğu bir kızdı, her ne kadar benim arkamdan tuvalette dedikodu yapmış olsa ve beni kendi ilgi isteğini söndürmek için kullansa da...
"Şşt." Dedim sessizce. Kaya ve Betül yan yana sıralara oturdukları sırada kendi küçük grubumuza döndüm. "Arkasından konuşmayın."
Akın omuz silkti.
"Yüzü olsa yüzüne de söylerdim." Rana buna sağlam bir kahkaha attıktan sonra Akın'la beşlik çaktılar. Başımı onaylamaz tavırla sallarken Sancak konuştu.
"Resimciler geldi." Eh, assolistler en son gelirmiş.
Şaka yapmıyorum, bu grup cidden fazla havalı bir grup. Kendi içlerinde 'Havalı olacağız!' falan diye naralar mı atıyorlardı bilmiyorum ama hepsi fazla değişik tiplemelerden oluşuyorlardı. Diğer resimciler sınıfı da bunlar gibiydi.
Doruk ve Sarp en son sınıfa girdiklerinde ders zili çalmaya başlamıştı. Kapıyı kapatan Sarp, Doruk'un peşinden giderken Doruk en arka sıraya oturdu, Sarp'ta Kaya'yla beşlik çakıp Doruk'un yanına çöktü. Eğer sıralamam gerekirse; cam kenarında biz futbolcu erkekler, yanımızdaki sırada voleybolcu kızlar, ardından resimciler ve duvar kenarında ise müzikçiler vardı. O sırada kapı çalınarak açıldı ve içeriye kız futbol takımından İlayda girdi.
"Kaptan!" Gözleriyle dağınık sınıfı taradı ve bizi görünce içeriye girip yanımıza gelmeden kapı üstünden söyledi.
"Ders sonunda antrenmanınız varmış." Tabi bizimkiler isyana daha kızcağız cümlesini bitirmeden başladığı için ürktü.
"Tamam İlayda sen git." Yasin bağırıyordu o sırada:
"Ya sokayım bir gün erken çıkacağız abi alt tarafı!" Sancak kafasını öğretmen sandalyesine vurmaya başlamıştı bile.
"Al canımı kurtulayım."
"Herif durmuyor amk. Sanki Dünya ligine hazırlanıyoruz."
"Ben emekliliğe ayrılamıyor muyum ya?"
"Lan hoca değil koca sanki! Her delikten çıkıyor amk!"
"Bir gün lan! Sal bizi sal!" İlayda geldikten sonra sessizleşen diğerleri ve İlayda geldikten sonra iyice coşan bizimkiler... Ah, bu çocuklar!
Ellerimi çırparak dikkati üstüme topladım.
"Kapayın çenenizi! Bu okula gelirken böyle olacağını biliyorduk!" Sancak hızla itiraz etti.
"Ben bilmiyordum!"
"Oğlum bütün gün sadece belli başlı saatlerde sınıfta olacağımız, onun dışında sürekli beden dersinde olacağımız bir okuldan bahsediyoruz! İki günü geç beni iki yıl burada tut bir şey demem." Diye onu taklit ederek söylediğim cümle sınıfta bir kahkaha tufanına sebep olurken devam ettim.
"Böyle derken iyiydi ya lan oç!"
"Dört yıl oldu amk çocuğu!"
"Kes o sesini, Koç'a söylersem yedek kulübesinden izlersin bütün seneyi!" Sancak ve diğerleri susarken bir başka ses duyuldu.
"Kaptan'ın ateşi başına vurmuş!" Bu neşeli ses elbette Doruk'a aitti. Elbette!
Sınıf bir anda sessizliğe büründü.
"Ne?" Ciddileşen suratıma karşılık;
"Bir şey demiyorum Kaptan'ım, sakin ol." Ama parmağının ucuyla tişörtünün yakasını silkeleyerek ateşini dağıtıyormuş gibi bir görüntü çizdi. Yine değişik bir şokla onu izlerken o bana ilk kez samimi bir gülüş atıp göz kırptı.
Bir şey diyemedim.
*
the mı end?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
animosity |boyxboy|
Aléatoire[Tamamlandı.] bilinmeyen: senden nefret ediyorum doruk: kulübe hoş geldin |gay kurgu.|