Oturduğum rahatsız sesler çıkaran iskemlede dik durmaya çalıştım, her ne kadar boynumu büküp düşüncelere dalmayı istesem de dik durdum.
"Seanslara gelmeyeceğini söylemiştin." Yeşim Hanım'ın güzel gözlerine baktım.
Çok garip, bundan önce kadının gözlerini değişik ve korkutucu buluyordum.
"Gelmeyecektim."
"Seni bu kararından döndüren nedir?" Yutkundum ama boğazımdaki yumru gitmiyordu.
Bir hafta daha geçmişti. Sessizlikle ve onsuzlukla geçen bir hafta sanki bir ay gibi gelmişti bana. Katlanamıyordum, onsuzluğa katlanamıyordum, onu gördüğümde sadece başımla selam vermeyi kendime yediremiyordum.
"Ahlaksız bir insanım ben." Yeşim Hanım'ın ince kumral kaşları dudaklarını zorlayan hoş bir tebessümle kalktığında oflayarak kafamı geri attım.
"Neden?"
"Çünkü sözümden dönmek istiyorum! Ona o sözlerini yedirmek istiyorum! Nasıl benden uzak durmak isteyebilir?" Yeşim Hanım her şeye yabancılaşmıştı, son bir haftada olanları bilmiyordu tabi.
O sahadan nasıl bir sabırsızlıkla çıktığımı bilmiyordu, okulda onu gördüğüm an sırf onunla konuşmamak için kaç kez yolumu değiştirdiğimi bilmiyordu, ortak derslere girmemek için alt sınıfların sınav kağıtlarını okumaya gönüllü olduğumu bilmiyordu mesela.
"Kim o? Yağız mı?"
"Yağız tabi!" Yeşim Hanım güldü.
"Dilek Hanım'ın oğlundan mı hoşlanıyorsun?"
"Hayır, ona aşığım." Nefes alıp verir gibi rahatlıkla söylemiştim ama bunu Yağız'a söylesem öldürürdü herhalde beni.
"Peki ya o? O senden hoşlanıyor mu?"
"Bilmiyorum! Delirtecek beni! Bir yakın bir uzak! Bir soğuk bir sıcak! Ne yapmaya çalıştığını anlayamıyorum!" Sesimi kontrol etmeye çalıştım.
"Dengesizin önde gideni."
"Bir erkekten hoşlanmakla ilgili bir sorunu olabilir mi peki? Bunu kendisine yediremiyor olabilir."
"Hayır, öyle bir sorunu yok." Üzerindeki dekolteli beyaz gömleği düzeltip tekrar konuştu.
"Bunu nasıl bilebilirsin? Onunla bir şey mi yaşadın?" Bakışlarımı kaçırdım.
"Bak Doruk, seanslara başladığımızdan beri buraya gelip bir şeyler anlatıyorsun. Ancak hepsi ya uydurma yada bir şeyleri gizleyerek. Sana bu şekilde yardımcı olamam, sana yardımcı olmak istiyorum ve senden tek isteğim açık olman, bana açık ol."
"Pekâlâ. Her şey o ilk kavga ettiğimiz zaman başladı..."
*
Seansımız olması gerekenden biraz daha geç bitmişti. Normalde erken çıktığım için Yeşim Hanım ek ücret almayacağını, o erken çıktığım zamanları telafi ettiğini söyledi ancak son söyledikleri yüzünden benden bir milyon istese itiraz etmez verirdim.
Belki de sorun bir erkekle olmakla değilde seninle olmaktır. Açık konuşmak gerekirse Yağız'ın güven problemleri olduğunun farkındasın ama onu zorluyorsun. Bu şekilde onu kendinden sadece uzaklaştırırsın ve açıkçası onun seninle yakın olmaya çalışarak, arkadaşça takılarak sana güvenmeye çalıştığını düşünüyorum.
Onu ürkütmüşsün ve bu konuda yapabileceğin tek şey sert durmak. Bu kez onun sana gelmesine izin ver. Sana güvenip güvenmediğini görmemize izin ver.
Sadece Yeşim Hanım'ın odasının olduğu koridoru dönmek üzereyken birisiyle çarpıştım. Çarpıştığım kişinin erkeksi baharat kokusunu soluduğum an durakaldım.
Yağız üzerindeki soluk mavi bir kazakla ve altındaki siyah kot pantolonuyla karşımda duruyordu. Yüzü gerilmiş, gözleri ise çekingen bakıyordu.
"Selam." Bir haftanın ardından yüzüne bakmayı kesemiyordum. Onu uzaktan görmek, sahada formasını attıktan sonra sahaya bile gidememek dolayısıyla yüzünü özlemiştim.
"Selam." Aramıza giren tuhaf gerginliğin sebebi benmişim gibi alttan bir bakış attı.
"N'aber?" Soruyu sormasıyla aklımda saçma sapan bir sürü cevap belirdi ama hepsini yuttum.
"İyiyim, sen?" Gözleri yüzümde dolaştığında bende aynısını ona yaptım.
Benim gibi sararmış suratı ve artık iyice belirginleşen mor halkalar her geçen gün kötüye gittiğini gösteriyordu.
"İyiyim." Dedi yine de. Görüyorum Yağız, iyi falan değilsin sen.
"Burada ne işin var?" Sorum kulaklarına ulaştığında kısa bir an dudaklarını yaladı. Dilimin uyuştuğunu hissettim. Dudaklarını öpmek nasıl olurdu acaba?
"Ben..." Dedi ama ardından sustu. "Asıl senin burada ne işin var?"
Omuz silkerek cevapladım.
"Psikolojik destek alıyorum. Sen?"
"Bende." Fısıltısı kimse duymasın der gibiydi. Sanki buradan çıktığım an herkese söyleyip dünyaya bunu yayacakmışım gibi.
"Tamam." Dedim sertçe. Doktorun söyledikleri benim aklıma yatmıştı.
Bu kez peşinden koşan olmayacaktım.
"Doruk..." Yanından geçmek üzereyken yakaladığı kolumla ona döndüm. Güzel gözlerinden geçen ifadeye karşılık yutkunmaya çalıştım ama boğazıma oturan yumru bana engel oldu.
Hadi Yağız lütfen.
"Lütfen." O neye lütfen diyordu? Kanımın damarlarımdan çatlayarak aktığını beni delirttiğini hissettim.
"Neye lütfen diyorsun Yağız?" Kolumu elinden kurtarıp geri çıktım. "Neye lütfen lan?" Ellerim kalbini tutmak için yalvarıyordu, izin istiyordum ondan. Daha ne yapabilirdim onu istediğimi belirtmek için?
"Eskisi gibi olalım lütfen." Dudaklarımdan bir kahkaha firar etti. Alaylı kahkaham sessiz koridorda yankılandığı sırada yapmak istediğim tek şey onu eşek sudan gelinceye dövmekti.
"Eskisi gibi mi olalım?" Yağız bana dokunmak için elini uzattığında çok kırılgan duruyordu ama ben buz gibi bir suratla:
"Dokunmak yok." Demeyi başardım. Geri attığım adımıma karşılıksa eli yanına düştü.
"Eskisi gibi olmak yok!" Derin bir nefes verdi, sanki aldıkları da verdikleri de yetmiyordu.
"Ne istiyorsun ki benden? Düşündüm işte! Eskisi gibi olalım!" Onunda bağırmasıyla o kırılgan Yağız'ın yittiğini anladım.
"Senden ne istiyorum biliyor musun?! Senden bana güvenmeni istiyorum!" Ellerimi iki yana açarak bağırdım.
"Benim olmanı istiyorum!"
*
the end.
hikayenin bir sonraki bölümü için hazır mıyız? baya gerdim bizi.bu arada yorumlarınızın bildirimleri bana gelmiyor. internetim salak olduğu için sanırım, okuyamıyorum düzgünce. bir ara düzgün wifi'ye bağlanınca halledeceğim bu işi de. bu kadar bb.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
animosity |boyxboy|
Random[Tamamlandı.] bilinmeyen: senden nefret ediyorum doruk: kulübe hoş geldin |gay kurgu.|