4.2

23.9K 1.6K 746
                                    

Dersin ortalarında Akın uyuma bahanesiyle yerlerimizi değiştirmemizi istediğini söyledi ve çok geçmeden kendimi sıranın koridor tarafında otururken bulmuştum. Akın'sa zaten haftada bir gün olan Edebiyat ve Türkçe derslerinde uyumak için kafasını sıraya gömmüştü. Gerçi şöyle bir bakıyordum da, bütün futbolcular uyuyordu. Önümde Eren'le oturan Sancak'ı dürttüm.

"Uyan lan, ebem girmeyecek o sınava." Homurdanarak kalktığı sırada kafama bir şey geldi. Silgi parçacağı mıydı o?

Etrafa baktığımda Doruk'la göz göze geldik. İkimizde en arka sıralara oturduğumuz için ve voleybolcuların hepsi önde olduğu için birbirimize rahatça bakabiliyorduk.

"Ne var?" Diye fısıldadım. O sırada Sancak kafasını tekrar sıraya gömmüştü. Boşvermeye karar verdim bende, sonuçta bugün bir de antrenmanımız vardı ve hiçbirini yormak istemiyordum.

"Affettin mi beni?" Hocaya göz gezdirdiğimde Anlatım Bozuklukları için tahtada çözümler yaptığını görüp tekrar Doruk'a baktım.

"Bir şey mi kaçırdım ben? Bir şey yapmadın ki oğlum." Dilini dişlerinin arasına koyarak pirsingini gözüme sokarcasına gülümsedi.

"Bilmem, belki insafa gelmişsindir?"

"Evet, hatta erkeklerde doğurmaya başlamıştır?" Bir anda ağzından "Puah!" Diye bir tepki çıktı ve kahkaha atmamak için kafasını sıraya gömdü.

Mal herif.

"Doruk? Senden mi geldi o ses?" Gülşen Hocanın şüpheyle sorduğu soruya Sarp hızlıca yanıt verdi.

"Hapşırdı hocam hapşırdı." Doruk'un sırtını sıvazlayarak devam etti. "Çok yaşa kardeşim." Doruk bir şeyler geveledikten sonra hoca kınayarak derse geri döndü.

Kıpkırmızı suratıyla geri kalkan Doruk bana eğilerek voleybolcuların boş bıraktığı sıraya dirseğini dayadı.

"Sen var ya şeytansın." Göz kırptım.

"Estağfurullah o senin şeytanlığın." Başını iki yana sallayarak daha da yaklaştı. Yine de aramızda bir sıra ve iki koridor vardı.

"Çıkışta," Diye konuşmak üzereyken Gülşen Hoca bağırdı.

"Doruk!" Kıkırdadım. "Evladım n'apıyorsun öyle?" Tabi kendi sırasından diğer sıraya uzanmış bir çocuk ilgi çekici olmalıydı.

"Esneme hareketleri hocam." Diye kıvırdı ve Sarp'a dönüp ona doğru da aynı hareketi yapıyormuş gibi esnedi.

"Sonra yaparsın esnemeni. Derse odaklan." Hoca tekrar derse döndüğünde Doruk diğer sıraya kağıt kalemiyle beraber kayıverdi. Şimdi aramızda sadece bir boşluk vardı.

"Yerine geç." Omuz silkti.

"Sarp dersi dinlememi engelliyor."

"Sende benim dersi dinlememi engelliyorsun." Ona bakmadan konuşmaya çalışmıştım çünkü Gülşen hoca sıralar arasında dolaşmaya başlamıştı.

"Çıkışta buluşursak seni engellemem."  Hoca yanımıza vardığı için kalemle tahtaya yazdıklarını geçirmeye başladım.

"Hayır." Dedim hocanın arkasından.

"Evet." Başımı ona çevirip mavileriyle göz göze geldim.

"Ha-yır." Hızlıca parmağını kaldırdı ve hocanın dikkatini çekti.

"Evet Doruk, soruya cevap ver bakalım." Doruk ayağa kalkarken bana yandan çarpık bir gülüş attı ve tahtaya kalktığında anlatım bozukluğunun altını çizmesi gerektiği boşluğa bir şeyler yazmaya başladı. Gülşen hoca kaşlarını çatarak tahtaya bakarken bende hocayı taklit ettim.

Geriye çıktığında tahtada ne yazdığını gördüm, ardından boğulur gibi öksürmeye başladım.

Yağız benimle buluşsana :)

"Doruk bu ne demek oluyor?!" Diye gürledi Gülşen Hoca. Sınıf kaynamaya başladığı için Sancak ve Akın'da uyandı elbette.

"Ne oluyor lan?"

"Alt tarafı uyuduk aminyum. Hemen bi' şeyler." Gülşen Hoca şimşek gibi bana döndü ve bağırdı.

"Yağız!?"

"Hocam valla–"

"İkinizde dışarı! Dersimi sabote etmenize izin vermeyeceğim." Eliyle dışarıyı işaret eden Gülşen hocanın bu emrine itaat eden Doruk ve sinirden yanağını ısıran ben dışarıya çıktığımız anda bağırdım.

"Senin derdin ne?"

"Sana kendimi affettirmeye çalışıyorum."

"Beni dersten atarak mı?"

"Yapma," Kelimeyi uzattığı için minik bir çocuk gibi görünüyordu. "Dersi dinlemiyordun bile!"

Hâlâ gülüyordu kafayı yiyecektim.

"Neden acaba?" İğneleyici soruma karşılık omuz silkti.

"Mükemmel cazibem seni bundan alıkoymuş olabilir ama olsun... Ben sana anlatırım Anlatım Bozukluklarını." Dedi yanıma yanaşarak. "Uygulamalı olarak."

Yumruğumu gösterdim.

"Yaklaşma, sinirliyim." Gözlerini kısarak güldüğünde geriye doğru adımlamaya başladım. Aptal herifin ne gülüşünden kopabiliyordum ne de onun yaklaşmasına izin verebiliyordum.

"Buluşacak mıyız?" Ona arkamı döndüğüm sırada sorduğu soruya orta parmağımı göstererek cevap verdim.

"Nah!"

*
the end

animosity |boyxboy|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin