3.7

24.7K 1.5K 372
                                    

"Okula geldiğim için sevineceğimi hiç zannetmezdim ya!" Dedi Sancak okulun ana giriş kapısından içeri girdiğimiz sırada.

"İki gün sonra görürüm ben seni." Şapkasından tutarak kendime doğru çektim onu, yoksa insan görmüş sivrisinek gibi kendinden büyük kızlara yürüyecekti.

"Oğlum bütün gün sadece belli başlı saatlerde sınıfta olacağımız, onun dışında sürekli beden dersinde olacağımız bir okuldan bahsediyoruz! İki günü geç beni iki yıl burada tut bir şey demem."

"O zaman kardeşim acı gerçek. Lise dört yıl." Sancak'ın yüzü buruştu.

"Dört mü? Ne yapacaklar bize dört yılda? Messi mi yetiştiriyorlar, Cristiano Ronaldo mu olacağız? Dört yıl ne amk?" Kahkahalarla onu kalabalığa çektim.

"İşte burada da lisenin dört yıl olduğunu yeni öğrenen bir ergenus görüyorsunuz." Dedim elimle yoldan geçenlere onu gösterirken. Kafama vurmaya çalıştı ancak kısa boyu yüzünden tavşan gibi zıplayıp duruyordu sadece.

"Salak." Kafasını kolumun altına alarak onu eğdim ve döve döve sevdim biraz.

"Boğuldum amk çocuğu–" Tam o sırada birisine çarptım. Geriye çekilip baktığımda gördüğüm kişi belki de hayatımda gördüğüm en tatlı çocuklardan birisiydi. Tanıdık suratı kaşlarımı çatmamı sağladı.

"Seni tanıyor muyum?" Diye sormak için ağzımı açtığım an çocuk umursamazca yoluna devam etti. Bende Sancak'ı serbest bırakıp yoluma devam ettim.

"Kimdi bu çocuk?" Dedim Sancak'a gösterirken.

"Doruk Kantarcı. Vay be, zengin züppeyle aynı okuldayız demek! Bu güzel, en yakın kankalar olup onunla paramız olmadığı için gitmeyi ertelediğimiz Aquapark'a gidebiliriz!" Gözlerimi devirdim.

"Kim bu çocuk? Çok tanıdık?"

"Televizyonda görmüşsündür ya. Annesi Esilay Öztürk. Hani şu kokoş moda ikonu var ya? Heh işte o." Kafasına bir tane patlattım.

"Ben magazin mi takip ediyorum lan! Nereden bileyim bu çocuğu?" Diye konuştum.

"Lan şu Koton'un çocuk mankenlerinden biri bir de! Oradan tanıyorsundur!" Tekrar arkama dönüp baktığımda çocuğu harbiden o markanın afişlerinden birinde gördüğümü hatırladım.

Göz göze geldik.

Tek kaşı etkileyici bir şekilde kalktığında soğukta kalmışım gibi titreyerek önüme döndüm.

*

Gözlerim aniden açıldı ve gecenin bir yarısı yine kalktığım için kendi kafama vurmak istemelerimle beraber çarşafı üstümden attım. Terim üzerimde kuruduğundan rahatsız edici hissediyordum, bir duşa girsem rahatlayacaktım. Bu sebeple giysilerimi hazırlayıp kendimi geniş banyomuzun duşakabinine attım.

Suyu açıp kendimi önce soğuk sonradan sıcak ve tekrar soğuk suyla düzgünce yıkadım. Tüm bu süreçte aklımı yasaklı bölgelere-Doruk, geçmişte yaşananlar- sokmak istemediğim için ıslık çaldım.

Ama bu sadece bir süre işledi.

Dünkü kavganın izleri yüzünden annemle biraz konuşmuştuk ve sanırım bu son yaptıklarımı onaylamıyordu. Özellikle Doruk'a yalan söylemiş olmam ve onu bu şekilde kandırmış olmam her ne kadar bunlara gülmüş olsa da doğru değildi ve Doruk'un şimdi bana böyle davranması, bana saldırması normaldi.

Düşününce haklıydı da.

Doruk hovarda bir tipti ama onun da bir kalbi olduğunu çoğu zaman unutuyordum. Sinirlenebileceğini, üzülebileceğini, kırılabileceğini, korkabileceğini kısacası tüm o insani duygulara sahip olabileceğini unutuyordum.

Bunun sebebi beni o atölyeye kilitledikten sonra çıktığımda sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmasındandı sanırım. Ağlamış olduğumu belli eden suratımla öğrencilerin arasında dalga konusu olduğumda bana o egoist gülüşüyle bakmış ve sadece "Cidden ağladın mı amk?" Demişti. Yüzünde hiçbir duygu belirtisi yoktu, sanki ben hiç korkudan ölmemiştim sanki hiç ağlamamıştım gözünde. Bu anıyla beraber sanki tekrar yaşamışım gibi karnım kasıldı ve bende suyu kapatıp bornozu üzerime geçirdim.

O an her şeyi yapabilirdim. Ona atılıp yumruk atabilirdim, ki şimdiki ben yumruklarını kullanmaktan çekinmezdi, yüzüne tükürebilirdim, o an aklımdan geçen her şeyi yüzüne haykırabilirdim ama ben ne yapmıştım?

Ağlayarak yanından geçip gitmiştim.

*

"Pişt Patetes!" Sessiz koridordan duyulan fısıltıyla sağıma baktım. Manken Çocuk, delici mavi gözleriyle bana bakıyordu.

"Gelsene iki dakika!" Yanına adımlarken şüpheci davranmaya özen gösteriyordum ama sanki tap bana dese eğilip secdeye varacak kadar merak ediyordum bu çocuğu. Onun hakkında bir şeyler öğrenebilmek için bu koridora gelmemiş miydim zaten? En yakın arkadaşlarından Kaya'yla konuşmayı umuyordum.

"Ne vardı?" Kapının ardına sakladığı üst bedeni çıplak mıydı onun? Merakla kapı arkasına bakma girişimime karşılık olarak sesine biraz daha gizem katarak:

"Sana dürüst olacağım." Dudaklarını yalayarak devam etti. "Burada bir cinayet işledim."

Gözlerim irice açıldığında aynı anda ağzımda küfür etmek için açılmıştı ama bir anda o çekici bedeni dışarıya çıktığı gibi beni kollarının arasına sardı ve içeriye çekti. Bağırarak içeriye girmemle yükselirken eli dudaklarımın üzerine kapandı ve güldü. İnci gibi dişleri, çene gamzesiyle birleşince kahrolası şekilde çekici gözüküyordu.

Neden bu kadar ilgimi çekmişti? Zengin olduğu için mi? Züppe olduğu için mi?

"Ne salak bir şeysin sen!" Kaşlarımı çattım ne alaka manasında. O da beni odaya bakmam için etrafımda döndürdü. Şimdi sırtım çıplak üst bedenine değiyordu. Sırtım alev alev yanarken önüne döndürdü beni.

"Bak etrafa. Cinayet falan yok, gördün mü?"

"Sen neden çıplaksın?" Şakacı bir şekilde kaşlarını kaldırıp indirdi.

"Ateşim tişörtümü yaktı." Dudaklarımdan bir kahkaha firar ettiğinde benimle beraber güldü ve yüzlerimiz birbirine biraz yaklaştı.

"Seni sevdim." Dedim arkadaşça omzuna vurarak.

"Bende. Hadi gel sana burayı gezdirmeme izin ver." İki yana başımı salladıktan sonra kapıyı açmak için uzandım.

"Ya ama baksana bir dakika, resmimi göstermek istiyorum sadece!" Elim kapının kulbunu tuttuğunda endişeyle bağırdı. "Hem arkadaş olabiliriz?"

Arkamı dönüp onu süzdüğümde üst vücudunda olması gereken bütün o kasların olduğunu gördüm. Yutkunmak için kendimi zorlarken sesimi bulduğum anda;

"Tişörtünü giyersen düşünebilirim Manken Çocuk." Güldü ve sanırım sürekli gülen birisiydi. Gerçi, düşününce bende onun kadar zengin olsam, yakışıklı olsam bende gülüp dururdum.

Ahaha bok gibi param var.

Ahahaha tipim mükemmel.

Ahahaha.

"Tamam giyeceğim, ama önce o bedenini buraya yaklaştır Patates."

Tişörtünü başından geçirmeden önce kollarını geçirmişti, şimdi tişört üst bedenine temas halindeydi ama henüz kafasından geçmemişti. O haldeyken gülümsedi ve ben sanki sınıfa değilde yüksek dereceli fırına girmişim gibi terlemeye başladım.

*
the end:)

animosity |boyxboy|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin