özel bölüm 2

10K 678 224
                                    

Çantamın fermuarını çekip sırtıma yüklerken sızlanmadan edemedim, sıra arkadaşım Buğra bunu duymuştu.

"İyi misin Yağız?" Çocuğun dalgalı açık kahve saçları bana Sancak'ı hatırlatıyordu. Sancak okuldan mezun olmayı iple çekerken çalışmaya başlamıştı, bir spor salonuna eğitmen olarak giren arkadaşım aynı zamanda baba evinden de ayrılarak Rana'yla bir ev tutmuştu. Şimdilerde ne yaptığı konusunda en ufak bir fikrim yoktu ama onu özlemiştim.

"Hiç, bugün biraz daha fazla yoruldum sanırım." Okulun kursunu bugünlük askıya alarak merdivenleri inmeye başladığımda Buğra peşimdeydi. Kahverengi gözleri yüzümü arşınladı ve güldü.

"Gerçekten kötü görünüyorsun, istersen kütüphaneyi iptal edelim." Bunu diyince dudaklarımı büzdüm, ne kadar isterdim iptal etmeyi ama şuan için imkansızdı, yarın deneme vardı. Çalışmam gerekiyordu.

"Hayatta olmaz." Yürümeyi kesmeden ana kapıdan dışarı çıkarken kot ceketimin içine giren keskin rüzgarla söylendim.

"Bu ne böyle Mayıs'ın başında? Şubat değil Mart değil." Bu dediğime gülerken okulun bahçesine bakındım. Futbol oynayan erkekleri görünce gözlerimi tanıdık bir bulanıklık kapladı.

Hataydı.

"Hey, şu herifi tanıyor musun? Sana bakıyor." Burak'ın sesiyle kendime geldim, gösterdiği yere baktım.

Doruk'un beyaz Lamborghini'si gözüme çarpan ilk şey olurken Doruk kollarını kavuşturmuş, kaşlarını çatmıştı. Fark edildiğinde kalçasını arabanın kaportasından ayırıp üzerime doğru yürümeye başladı. Dejavu hissiyle göğsüm sıkışırken gözlerim üzerindeki beyaz iç gösteren gömleğin göğüs kısmında durdu.

"Siktir." Diye tısladım dudaklarımın arasından.

Yürüyüşü aynı aslan gibiydi: Asil ve tehlikeli. Her adımında yer çatırdıyor, gökyüzünde şimşekler çakıyordu.

Önümde durduğunda delici gözleri beni süzdü, üzerine atlamamak için zor durduğumun farkında gözüküyordu. Çantamın kolumdan kayışını görünce eli omzuma dokundu ve çantayı yeniden omzuma sabitledi. Dokunuşuyla içim titredi.

"Merhaba, ben Doruk ve sende..?" Buğra elini uzatınca Doruk benden elini çekmeden diğerini uzattı.

"Buğra." Doruk hafifçe gülümseyerek bana baktı ama gözleri ateş saçıyordu.

"Arkadaşın mı?" Dedi imayla.

"E-evet." Doruk cevabımla omzumu sıktı ve dilini dişlerinde kısaca dolaştırıp:

"Bu kadar karizmatik bir arkadaşın olduğundan bahsetmemiştin, bilseydim daha önceden gelir tanışırdım." Buğra aldığı iltifata gülümserken ben saman altından bana giren laflara şokla karışık bakıyordum.

Kıskanmış mıydı o?

"Herneyse Buğra, tanıştığımıza memnun oldum ama Yağız'ı senden kaçırıyorum, ufak bir işimiz var da." Buğra bunun üzerine bana döndü.

"Kütüphaneye gitmeyecek miydik?" Doruk'un yanımda kasılan bedeniyle Buğra'ya gözlerimi büyüttüm.

İyi bir çocuktu, ölmek için çok gençti.

"Um, biz o işi erteleyelim en iyisi. Doruk çok çok yakın bir arkadaşım, onunla vakit geçirmeliyim." Buğra başını anlayışla sallayıp Doruk'a baş selamı vererek kısaca veda ederek yürümeye başladı.

Hızlıca Doruk'a döndüm.

"Burada ne işin var? Yarın İspanya'ya gitmiyor musun sen?!" Umarsızca omuz silkti ve elini tenimden çekmeden omzumdan kaydırarak elimi buldu, çekiştirdi.

animosity |boyxboy|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin