5.7

19.9K 1.4K 819
                                    

O olaydan sonraki gün okula gelmediğinde kalbim yavaşlamıştı sanki. O akşamı konuşmalıydık, yaptığım şey için bana yumruk atmasına bile razıydım ama böyle okulda olmayışı beni daha da germişti.

Ancak beni daha da geren şey, sonraki günde okula gelmemesiydi ve onu aramak istesem de buna cesaretim yoktu.

Üç günün sonunda ise cesareti falan siktir etmiştim. Kendimi yine sahaya yürürken buluyordum ve bu kez bacaklarım koşar gibi hareket ediyordu.

"Selam Doruk, nereye böyle alelacele?" Akın'ı görmemle gözlerim büyüdü.

"Yağız nerede? Üç gündür neredesiniz siz?" Sancak bir eli giydiği eşofmanın cebinde, dudaklarının arasına sıkıştırdığı kürdanla ve yüzündeki o rahat ifadeyle Akın'ın yanında dikildi.

"Bu seni hiç alakadar etmez." Gözlerimi devirip Akın'a odakladım bakışlarımı.

"Akın?" Onun söyleyeceğini biliyordum.

"Yağız belini incitmişti–" Sancak dirseğini Akın'ın karnına gömmese devam da edecekti.

"Sancak!" Diye hırladım.

"Ne var Manken'ciğim?" Gıcık gıcık sorduğu soruya kafa atarak cevap vermek isterdim ama endişeden onu umursayamıyordum.

"Akın devam et."

"O gelmeyince bizde öyle devamsızlık hakkımızı kullanalım dedik Doruk, bir şey yok." Sancak oflayarak Akın'ı iteledi.

"Akın var ya dedikoducu teyze gibisin amk."

"Sen bir sus amk. Karışmasana işime." Onlar kavga etmeye başladıklarında onları orada bırakıp sahaya yürümeye devam ettim.

Sahaya bakındığımda Yağız'ı orada göremedim. Soyunma odasında olabilir miydi?

Kapıyı açıp sıcak suyun buharından sis yapmış dolap ve uzun, sırt kısmı olmayan sandalyelere bakındım. Kimse yoktu ama bir ses geliyordu. Duşların olduğu kısma yürüdüğümde açıklık alandaki saç kurutma makinelerinde gördüm onu.

Sırtı bana dönüktü. Beline sardığı beyaz havlu her an düşecekmiş gibi duruyordu ve saç diplerinden başlayan damlalar tenini yalayarak aşağıya iniyordu. Saçlarını kurutmak için biraz başını eğmişti bu yüzden dövmesini de mosmor belini de net bir şekilde görüyordum.

Dövme çok... fazla güzeldi. Erkeksi bir yapısı olduğu belli olan dövme, keskin hatlarla iki omzunun altından başlıyor, ince beli boyunca devam ediyordu. Kanatların arasında kalmış temsili yaradan akan kansa kuyruk sokumuna kadar iniyordu.

Siktir.

Beli ve kalçası arasında düştüğü o alan, mosmordu ama morluklar yavaşça yeşile döndüğü için o kadar da kötü görünmüyordu. Sanırım cidden belini incitmişti.

"Yağız?" Küfürle arkasına döndüğünde kolonlardan birine yaslanmış beni görmesiyle rahatladı.

"Öyle sinsi sinsi gelinir mi lan?" Makineyi kapatıp saçlarını karıştırmak için kolunu kaldırdı. Önüne döndüğü için üst bedenini tamamıyla görmüş bulunuyordum.

Ve...

Yıllarca spor yapmış birisinin bedeni nasılsa onunki de öyleydi işte. Kasları insanın iştahını kabartacak kadar ağız sulandırıcıydı, damlaların izlediği yolda dilimi gezdirmek istiyordum ama yutkunarak kendimi dizginledim.

Vücuduna bakma!

"Belini incittiğini bana neden söylemedin ki?" Ona doğru yürüyeceğim sırada elini kaldırdı.

"Yaklaşma Doruk." Kaşlarımı çatarak durduğumda bana dokunmadan soyunma odası kısmına geçti.

Peşinden bir köpek gibi gittiğimde bana bakmadan eşyalarını alıp kabinlere yürüdü.

"Neden sana yaklaşmıyorum?" Kapıyı yüzüme kapatıp kilitlediğinde kaşlarım mümkünmüş gibi daha da çatıldı.

Kapının dibinde beş on dakikaya yakın onu bekledim ama düşünceler yüzünden bir saat geçmiş gibiydi.

Neden ona yaklaşamıyordum? Beni görünce neden korkmuştu ki? Yoksa o olay yüzünden miydi? Hata yaptığımı biliyordum ama özür dilemiştim.

Kapı açıldı.

"Neden sana yaklaşmıyorum?" Yağız beni görmüyormuş gibi dolabının yanına gittiğinde peşinden gittim.

"Cevap versene." Duymamış gibi havlusunu dolabına astığında kolundan tuttuğum gibi kendime çevirdim ama sanki ateşe dokunmuş gibi benden uzaklaştı.

"Çünkü bana dokunmamalısın Doruk." Yutkundu ve etkileyici yüzünden bir ifade okuyamayacağım kadar hızla geçip gitti. "Bu yanlış."

Ne?

Tam olarak aklımdan geçen soru buydu ama kendimi daha detaylı sorma konusunda cesaretlendirdim.

"Neden yanlış olsun? Sana dokunmayı seviyorum." Gözlerinden yakıcı bir ifade geçtiğinde titredim.

"Ben bana dokunmanı sevmiyorum ama." Dudaklarını yaladığında yaptığı bu blöfe kanmadığımı söylemek için ağzımı açtım ama o lafı ağzıma tıkadı.

"Bu doğru değil Doruk, biliyorsun. Seninle doğru değil." Gözlerimi irice açıp onunkileri yokladım. Cidden böyle mi düşünüyordu?

"Beni affetmen için..."

"Seni affetmem için sırtımı öpemezsin Doruk! Kıçıma dokunamazsın! Bacağıma sikini dayayamazsın!" Patlaması ve neredeyse yakama sarılacak olmasıyla bir şey yere düşüp kırılmış gibi kalakaldım.

Kafamı suçlulukla eğdiğimde bacağını belli olmayacak kadar hafifçe salladığını fark ettim. Işık kadar kısa bir sürede kafam tekrar yukarı çıktı ve gözlerinin benim bakmadığımı sandığı o kısa anda dudaklarımda olduğunu gördüm. Sanki bir yılan yavaşça boynuma sarılıyormuş gibi bir hisle yaşamaya çalışırken sesimi buldum.

"Bir sorunun yok gibiydi. İnlerken bir sorunun yok gibiydi!" Sinirse sinirdi amına koyayım! Naz mı yapacaktı kız gibi?

"O an öyle olabilir ama sağlam kafayla düşününce bunun bir hata olduğunu anlıyorsun Doruk!"

"Ne hatası amına koyayım! Ben bir hata değilim!" İkimizinde sinirleri aniden yükselmiş gibiydi bu yüzden yakama sarıldığında hiç şaşırmadım.

"Sen bir hatasın. En başında seninle buluşmamalıydım. Sana mesaj atmamalıydım!" Ellerini yakamdan çekip onu göğsünden ittirdim.

"Siktir git Yağız! Köşkte sikimi tutarken hiç çekinmiyordun? Hiç hata gibi değildi, ne oldu aniden?!" Gürlemem bir saniyeliğine gözlerini kapatmasını sağladığında onunla bu kavgaların bile hastası olduğumu biliyordum.

Onunla kavga etmekten bile hastalıklı bir zevk alıyordum. Konu o olunca benim sevmediğim hiçbir şey yoktu.

"Hataydı amına koyayım hataydı!" Tükürür gibi konuşması durmadı.

Sen benim hiçbir şeyim değilsin... Henüz.

"Senin yaptıklarına karşılık ben ne yapacaktım kıçımı sikine mi dayayacaktım?"

Sen benim hiçbir şeyim değilsin... Henüz.

"Ben..." Dedi ve yüzüme bakmaya başladı. "Ben seninle ilişkimi kesmek istiyorum!"

"Ne?!"

"Beni duydun." Çantasını sırtlandı. "Benden uzak dur." Gitmek için arkasını döndüğünde herzaman ki gibi terk edildiğim için hırsla onu omzundan tuttum.

"Pişman olacaksın." Kulağına doğru fısıldadığım bu cümle onu elimin altında titrettiğinde bundan da hastalıklı bir zevk alarak, kulağının altındaki bene nefesimi üfledim.

"Yaz bunu bir kenarıya Kaptan. Çok pişman olacaksın."

*
the end.
BUNLAR VAR YA ALTMIŞINCI BÖLÜME KADAR ÖPÜŞEMEYECEKLER PU SKM

animosity |boyxboy|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin