*iyi okumalar 🖤
Sabah alarmın sesiyle gözlerimi ovuşturdum. Kapattıktan sonra esneyerek yerimden kalktım. Saat 6.30'du. Her gün 7'de evden çıkıyordum. Okul 9'da açılıyordu. Ömrümün yarısı okul yollarında geçiyordu. Sürüne sürüne yataktan çıktım. Üstümü değiştirip saçımı taradım. Dişlerimi fırçaladıktan sonra daha yeni yeni ayılmıştım.
Ayılmamış olmayı diledim.
Salondaki her şey dağılmıştı. Sadece maç izleyen 4 öküz bunu nasıl yapabilmişti ya! Annem geldikten sonra bu manzarayı görüp bana çatacaktı. Bir kez abime çatsa belki bunu görmek zorunda kalmazdı.
Saate baktım. 6.45'di. 15 dakikada yapabileceğim en hızlı temizliği yapıp eldekini kurtarmaya çalıştım. Abime de içimden sövüyordum.
Azar yememi biraz daha azaltacağına emin olduğum odaya göz gezdirip, saate baktım.
Olamaz ya!
Hızlı bir şekilde montumu ve ayakkabımı giyip evden çıktım. Saat 7.05'di. Beş dakika beni kırk dakika sonra kalkan otobüse bırakabilirdi. Geç kalamazdım. Durağa koşarak vardığımda kendimi geçen otobüsün önüne attım. Adam durduğunda hızla bindim. Abi bana söverken akbil basıp geçtim. İstediği kadar sövebilirdi, benim geç kalmak gibi bir şansım yoktu.
Devamsızlık hakkımı bu sabahki ders için kullanmıştım. Ne kadar hasta olursam olayım okula gidiyordum. O gün ise cidden ölüydüm.
Yani ölmediğim sürece derse geç kalamazdım.
Boş bir koltuk olmadığı için ayakta gitmeye başladım. 1 saat böyle geçecekti. Sonra dolmuşa geçip, 20 dakika da öyle gidecektim. İndikten sonra 30 dakika başka bir otobüse binip serüvenimi tamamlayacaktım.
Okumak için yol ve çile çekiyordum resmen.
Her şey geleceğim içindi. Gelecekte bunun karşılığını alacağıma emindim. Alamazsam kafama sıkardım.
Her neyse.
Otobüs yavaş yavaş giderken Ulus'a mesaj attım. Onun yol gibi bir derdi yoktu. Okulun yurdunda kalıyordu. Yurtta sadece 20 kişilerdi. Bende kalmak isterdim. Şehir dışından gelenler için olduğundan kalamıyordum. Benim eviminde şehir dışı sayıldığını onlara anlatamazdım.
Kocaeli 1.30 saatti, benim evim 2 saat.
Gözlerim kapanıp dururken hissettiğim eskiklikle sırtımı yokladım. Cüzdanım her zaman cebimde olurdu bu yüzden akbili basarken fark etmemiştim ama...
Çantamı unutmuştum.
Olamaz ya! Eğer otobüste olmasaydık yerimde tepinirdim. Çantamın içinde bugünün sunum dosyası yer alıyordu. Telefonumu unutmadığım için şanslıydım.
Hızlı bir şekilde abimi aradım. Sunum 3.dersti. O zamana kadar yetiştirebilirdi. Abim açmazken tekrar tekrar aradım. Sonunda açılınca derin bir nefes verdim.
"Abi! Acilen benim çantamı alıp evden çıkmalısın."
Bir kaç hışırtı sesi gelirken "İzel abin uyuyor." dedi biri.
Okan abiydi bu.
"Hemen uyandırman lazım. Ölüm kalım meselesi."
Okan abi "Tamam bekle." dedikten sonra tekrar sesler yükselmişti.
Onun, abimi kaldırdığını anladım.
"İzel telefonda." dedikten sonra telefonu ona vermişti.
"Kızım ne arıyorsun bu saatte?" dedi öküz.
Sesi oldukça uykulu geliyordu. Kelimeleri yuvarlamıştı bir de. Eğer gelmezse ben de onu yuvarlardım.
"Çantamı unutmuşum alıp gelmen lazım." dedim.
"Çantanı nasıl unuttun?"
Şimdi sorunun sırasıydı sanki
"Otobüse yetişmem gerekiyordu. Öncesinde sizin pisliğinizi temizledim. O yüzden aceleyle çıkınca unuttum."
Açıklamam hafif sitemkardı. Aslında daha da sitemkar olabilirdim ama getirmeyip beni deli ederlerdi.
Abim "Tamam. Okan arabanın anahtarını versene."
Yatak gıcırtısı sesini duyuyordum. Araba varken otobüslerde sürünen kendim için uzun hava istiyordum. Hüzünlü ve en ağlatanlardan.
Abim 2 mahalle alttaki üniye gittiği için ailemden araba ödülüne hak kazanmıştı. Ben ise her ne kadar iyi bir liseye gitsemde ailem için üniversitenin liseden daha önemli olduğu gerekçesiyle bir tebrikler bile almamıştım.
Ailemin adaletine bayılıyordum.
"Şimdi çıkma. Arabayla 1 saatte gelirsin." dedim.
Sonra vazgeçtim.
"Ya da çık. Sen şimdi yolu karıştırırsın."
Boş yere riske atmaya gerek yoktu.
Abim "Mete'yi gönderiyorum." dediğinde "Neden?" dedim.
"Arabayı o almış. Dönecek şimdi. Okan'da çantayı indiriyor."
Abimde sadece yatıyordu işte. Her neyse kimin getirdiğinin bir önemi yoktu.
"Tamam görüşürüz." deyip kapattım telefonu.
Okulun adresini Mete abiye attığımda bana 'tamam fıstık' yazmıştı.
O bana bu sıfatlarla hitap ederken tüylerim diken diken oluyordu. Keşke o yerine başkası getirseydi. Önemi yok demiştim ama abim olmadan Mete abiyi görmek istemiyordum.
Gerçekten şerefsiz herifin tekiydi.
Otobüsten inme zamanım gelince duracağa bastım. Açılan kapıdan çıkıp dolmuşu beklemeye başladım.
Keşke beni de arabayla bırakmalarını isteseydim.
Yollarda sürüne sürüne sonunda okula gelmiştim. Ulus beni kapıda bekliyordu. Ona el sallayıp yanına koştum.
"Geç kalacaksın sandım."
"Kanlı Nigar'ın dersine geç kalmam mümkün mü?" dediğimde kahkaha attı.
Az kalsın mümkün oluyordu.
Kanlı Nigar lakabını hak eden bir öğretmendi. Size takarsa bir kaç gün içinde okulu terk ederdiniz. Bizim lisenin korkulu rüyası olurdu kendisi. Bakışlarıyla öldürüyordu. Neyse ki bize takması için bir neden yoktu. Okula girdiğimizde, sınıfa çıkana kadar Ulas bana dünki olayı sordu. Ona anlatacağım dedikçe daha da ısrar ederek soruyordu.
"Tenefüsü bekle." Dedim.
Böyle anlatsam da yarım kalırdı zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karmakarışık Kız (gxg)
RomanceTAMAMLANDI Sosyetik bir fen lisesi, güzeller güzeli disiplin kurulu başkanı ve o liseye hiç uymayan bir öğrenci; Disiplin başkanı bu öğrenciye takarsa, neler olur? Sıradan bir lise hikayesi olması gerekirken karanlığa gömülen İzel'in hikayesi.