*İyi okumalar
Soğuk çocukların bedenine işlemişken, buna alışmış olanlar uyumayı başarmıştı. En köşedeki yatakta titreyen çocuk, gözlerini her kapadığında ürpertiyle açıyordu. Yanındaki yataktan bir hışırtı geldi.
"Berat, uyu hadi."
Kız, kardeşinin yanına yatıp ona sarıldı. Ailelerini kaybedeli 3 hafta olmuşlardı. Babasının daha önce hapse tıktığı adam afla çıkmıştı. Büyüklerin cenazede dediği buydu. Daha sonra akşam yemeği için sofradalarken kapı çalmıştı. Annesinin sofradan kalkışını hatırlıyordu. O akşam sinemadan döndükleri için yemek yapmamıştı. Kapıyı açtıktan bir kaç saniye sonra kadın elindeki pizzayla içeri girmişti. Gülümseyerek giden kadın, donuk gözlerle dönmüştü. Önce elindeki pizza düşmüş, ardından dizleri üstünde yere yığılırken "Ahmet" diyebilmişti. Babası hızla ayağa kalktığında, yüzüstü düşen annesinin kanlar içindeki sırtını görmüştü. Büyük bir bıçak, sırtından içeri girmişti. Berat "Anne!" diye bağırdığında arkasından bir adamıj girdiğini hatırlıyordu. İğrenç bir yüzü vardı. Babası "Sen!" dediğinde silahı ona doğrultmuştu. Babası hızla çocuklarının önüne geçtiğinde, yerde yatan karısının can çekişmelerini görüyordu.
"Ahmet Yağız, tekrar karşılaştık."
Adam "Çocuklar yukarı çıkın!" dediğinde iki beden de hareketsiz kalmıştı. Adam kafasını eğip onlara bakmış, ardından büyük bir gülümsemeyle silahı ateşlemişti. Ses gelmemişti ama ne olduğunu iki çocuk da biliyordu. Babasının kasılan sırtını gördüler ilk, ardından anneleri gibi yere yığılmıştı. Ağlayan iki çocuk birbirine sarılırken adam onlara kısa bir bakış atıp "Anneannenizde olmanız gerekiyordu çocuklar. Beni suçlamayın." demişti.
Sanki yaptığı şey çok normalmiş gibi silahı beline takıp can çekişen bedenlere doğru yürümüştü. Cebinden çıkardığı bıçakla adamın kulağını keserken Berat ona doğru koşup "Bırak babamı!" demişti.
Adam çocuğu masaya doğru savurduğunda kafasını vuran çocuk baygınca yere düşmüştü. Kız ise annesinin ağlayan gözlerini görüp, inleyen sesini duyuyordu sadece. Adam, babasının göğsünü baştan sona deşmeye başladığında "Hapiste senin yüzünden çok azı çektim savcı Ahmet." diye kinini kusuyordu.
Ardından bıçağı adamın tam kalbine saplamıştı. Kalkıp karısına doğru ilerlerken "Seninle biraz eğlenelim." demişti.
Deniz, küçük bedenini yere bıraktı. Adam kanlar içindeki annesinin giysisini çıkarırken küçük yumruklarını sıkmıştı. Kendi giysilerinden de kurtulan adam iğrenç şekilde sırıtırken, Deniz'in gözü masadaki bıçağa kaymıştı. Küçük elleriyle bıçağı alıp, adama doğru koşmuştu. Adam aldığı zevkten, gelen çocuğu fark edememişti. Tam boğazına saplanan bıçakla nefesi kesilmişti. Güçsüz beden bıçağı yeterince derine saplayamamıştı ama ağlayan gözleriyle tekrar çıkarıp soktuğunda adam kanlar akan boğazını tutmuştu. Elleri kan olan kız bıçağı tekrar tekrar adama saplamıştı. Artık hareket etmeyen bedeni gördüğünde kendisini annesinin yanına atmıştı. Her yeri kan olmuştu, annesi artık inlemiyordu. Babasından ses gelmiyordu. Kardeşine bakmak için kafasını çevirdiğinde onun da başından aşağı kanlar aktığını görmüştü.
Gözlerinde ki yaşlar çoğalırken elindeki bıçağı sıkıca tutmuştu. Daha 8 yaşındalardı ve ne yapacağını bilmiyordu.
Dakikalar geçmiş, dışardan sesler gelmeye başlamıştı. İçeri giren bedenleri gördü. Herkes çığlık atmıştı. O hala uzanırken onlara doğru gelen kişilere bakmıştı. Biri kardeşinin başına çökmüştü.
"Ambulansı arayın!" derken diğerleri annesiyle babasını kontrol ediyordu. Ona bakan yoktu. Birilerini aramışlardı. Polisler olay yerine gelmişti.
Sonunda kapıdan giren adamlardan biri elinde bıçakla uzanan kıza ve ardından yerdeki adama bakmıştı.
"Ölmüşler mi?"
"Çocuklar yaşıyor."
Adam eğilip kızı kaldırdığında, Deniz hala bıçağı sıkıca tutuyordu.
"Aferin. Biri sana acı çektiriyorsa, ona aynı acıyı vermelisin."
Hiç bir şey demeyen kızı kucağına almıştı. Elindeki bıçağı alıp, yere atarken onu evden çıkardı. Gelen ambulansı ve kardeşinin ambulansa bindirişini gördü.
Adam "Sen özel bir çocuksun. Özel çocukların olduğu yere gideceksin, merak etme." dediğinde hala gerçeklikte değildi.
Ardından simsiyah bir arabaya bindirildi. Dışarıdan gelen insanlarla bir şeyler konuştu. Deniz ise sadece önüne bakıyordu.
Bir hafta sonra kendini burda bulmuştu. Kardeşini de onunla birlikte bu yetimhaneye getirmişlerdi. Baştan beri burayı sevmemişti. Çocuklar keyifsizdi. Onun da yüzünde keyifli bir ifade yoktu çünkü ailesini yeni kaybetmişti. Berat ise hala korkuyordu. Sanki o adam tekrar gelecek gibi hissediyordu. Kardeşine biraz daha sarıldı. Dün gelen adam onu daha da korkutmuştu. Açılan yatakhanenin kapısıyla içeri bir fener tutuldu. Titreyen kardeşi, daha da titremeye başladı. İçeri her kim girdiyse adımlarını onların önündeki yatakta durdurdu.
"Yine mi altına yaptın?"
İğrenç bir ses odaya yayıldı. Ardından bekçi, yatakta yatan çocuğu kaldırdı. Çocuk ağlamaya başlarken "Sana bir daha altına yaparsan, cezalandırılacağını söylemedim mi?" diye sordu.
Berat korkuyla kendini yatağa bastırdı. Deniz ise kardeşine biraz daha sarıldı.
"Yürü."
Bir hışırtı geldi. "Sana yürü dedim."
Ağlamaya başlayan çocukla yanındaki yataktaki çocuk da kalkmıştı.
"Bırak onu!"
Adamın üzerine atlayan Musa, küçük bir hareketle kenara savruldu. Kutay iyice ağlamaya başlamıştı.
"Bırak, lütfen bana zarar verme!"
Adam onu çekerek dışarı çıkarırken, Musa yerinden kalkıp tekrar arkasından koştu. Sertçe kapanan kapı, ardından yurmuklarını kapıya geçirdi.
"Açın kapıyı!"
"Bağırman fayda etmeyecek."
10 yaşındaki bir çocuğa göre fazla soğuk olan ses odada yankılandı. Purs yerinde dikleşti. O an kimsenin uyumadığını fark etti.
"Purs onu yine aldı!"
Musa yere çöküp elini başına sardığında, siyah gözlü olan ona düzce baktı.
"Yatağına dön Musa. Seni de mi alsın istiyorsun?"
Ağlaması artan çocuk yerinde sallanmaya başladı. O kadar korkunçtu ki. 1 yıldır buradaydı. Bekçi arada bir yatakhanelere girip bir kaç çocuğu götürürdü. Onlara ne yaptığını bilmiyordu. Onun aksine 11 yaşında olan Purs bunu biliyordu. 2 senedir bu yetimhanedeydi.
"Ona ne yapacak?"
Purs "Bilmesen daha iyi." deyip gözlerini kapadı.
Berat "Bize bir şey yapacak mı?" deyip kız kardeşine baktı.
"Hayır, iyi olacağız."
Küçük kız bunu dese bile o da korkuyordu. Yatakhanedeki diğer çocuklarda ağlamaya başladığında, hiç kimse bu günün uykuyla bitmeyeceğini anlamıştı. Bir kaç saat sonra kapı tekrar açıldı. Sadece atlet ve donuyla olan çocuk içeri atıldı. Musa hızla çocuğun yanına gittiğinde çocuk geriye çekilip acıyla hıçkırdı.
Ağlaması sabaha kadar devam eden çocuğa kimse ne olduğunu soramadı. Gözlerini yanındaki bedene diken çocuğun tek dediği "Hani beni koruyacaktın?" olmuştu.
Kimse buna cevap veremezdi. Musa ona sarıldığında hıçkırıkları artmıştı. Bedeni acıyordu. Arkasında dayanılmaz bir ağrı vardı. O adamın ona ne yaptığını bilmiyordu. Sadece çok iğrenç olduğunu biliyordu.
Deniz ise ne olduğunu anlamıştı. Daha önce haberlerde duyduğu şey zihninde dönerken ağlamaya başladı. Tanrı, onları sevmiyor olmalıydı. Önce ailesi ölmüştü şimdi de iğrenç bir yere düşmüşlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karmakarışık Kız (gxg)
RomansaTAMAMLANDI Sosyetik bir fen lisesi, güzeller güzeli disiplin kurulu başkanı ve o liseye hiç uymayan bir öğrenci; Disiplin başkanı bu öğrenciye takarsa, neler olur? Sıradan bir lise hikayesi olması gerekirken karanlığa gömülen İzel'in hikayesi.