*İyi okumalar :)
Nereye olduğunu bilmeden koşuyordum. Bacaklarım titriyordu, ellerim titriyordu. Olayların şokunu atlatamamıştım. Dayanamayarak bir ağacın arkasına geçip soluklandım. Ellerimi gözlerime kapatıp ağlamaya başladım.
Deniz bana en başından beri yalan söylemişti. Onun suçlu olduğunu düşünmüştüm, sonra saçmaladığıma karar vermiştim, yumuşamıştım ve ardından Ulus tarafından yine dürtülmüştüm. Onu tekrar suçlamaya başladığımda, sevgim ağır kaçmıştı ve yine vaz geçmiştim. Sonunda beni kırdığında, her şey için kendimi suçlayıp kendimden nefret etmiştim. Şimdi ise biliyordum, düşündüğüm şeylerin hepsi gerçekti. En başından beri, tedirgin olmakta haklıydım. Beni öldürmek istiyorlardı. 'av' dedikleri şey tamamen insan avıydı. Miray'ın ne halde olduğunu düşünürken elimle saçlarımı çekiştirdim. Ne yapacaktım?
Hışırtı sesleriyle kalbim göğüs kafesimi kırmak ister gibi hızlı atmaya başladı. Nefeslerim sıklaşırken elimi ağzıma götürüp, bastırdım. Biri geliyordu. Berat olmalıydı. Bu düşünceyle korkum katlandı.
"İzel, ses verme canım. Böyle daha eğlenceli."
Korkum daha da artarken, elimi biraz daha bastırdım. Buraya doğru yaklaşıyordu. Ölecektim. Önümden geçen insanla korkuyla yerime sindim. Tanımadığım bir bedenle kısa bir an göz göze geldik. Ardından durup çığlık atmıştı.
"Şuna bak oldukça uzağa kaçmaya başlamışsın. Çok yazık, soldan gitmeliydin."
Silah sesiyle korkuyla titredim. Yanımdan geçen tanımadık bedenin kafasından kanlar akarken, dişlerimi sıktım. Birini öldürmüştü, beni de öldürecekti. Yere düşen bedenin kafası bana dönünce hıçkırdım.
"Demek burdasın."
Yerimden son bir gayretle kurtulup koşmaya başladığımda ardımdan kahkahası geldi.
"Bu kovalamacayı sevdim!"
Tam yanımdan ateş ettiğinde yere düştüm.
"Iskaladım, tüh."
Benimle oynuyordu. Bunu bilerek yapıyordu. Tekrar doğrulup, sola doğru koşmaya başladım. Bedenimde güç kalmamıştı. Zihnim tamamen çökmüştü ama koşmaya devam ettim.
Bir kaç silah sesi daha duyunca göz yaşlarım, yanaklarıma süzüldü. Bunlar delirmişti. Ne kadar daha koştum bilmiyordum ama sonunda başka bir kulübenin önüne geldiğimde durdum. Hayır, burda normal insanlar olamazdı. Saklanırken ne yapmalıyım diye düşündüm. Telefonum, şoktan tamamen aklımdan çıkmıştı. Elimi cebime soktuğunda orda olmadığını gördüm. Tüm üstümü kontrol ettim. Düşürmüş müydüm? Aklıma Purs'un arabadayken kısa bir anlığına arkadan bir şey alacağım diye bana dönmesi geldi. O almıştı, öyle olmalıydı. Beni buraya ölmem için getirmişti.
Kulübenin kapısı açılınca kenara biraz daha sindim. İçinden çıkan bedenle gözlerim irileşti. Bu Kutay'dı, Miray onunla birlikteydi. Telefonunu çıkardığında beni görmesin diye kendimi iyice köşeye çektim.
"Neden bu kadar az silah sesi var?"
Öne doğru yürürken konuştu.
"Hala başlamadınız mı? Deniz ne yaptı dedin? Sikeyim alanda sadece Berat mı var!"
Deniz'in ismini duymamla dudaklarımı dişledim. Beni korumak istemişti. Onlar gibi miydi bilmiyorum ama beni korumak istemişti. Ona bir şey yapmış olabilirler miydi?
"Hayır, iki silah sesi duydum. Birbirlerini vuruyor olmalılar."
Korkum her geçen saniye katlanıyordu. Kutay bana doğru yürümeye başladığında bedenim kasıldı. Fark edilecek olma düşüncesi, öleceğimi tekrar aklıma getirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karmakarışık Kız (gxg)
RomanceTAMAMLANDI Sosyetik bir fen lisesi, güzeller güzeli disiplin kurulu başkanı ve o liseye hiç uymayan bir öğrenci; Disiplin başkanı bu öğrenciye takarsa, neler olur? Sıradan bir lise hikayesi olması gerekirken karanlığa gömülen İzel'in hikayesi.