Muş'un bir köyünde yaşayan ailenin tek kızıydı. Zilan, on beş yaşında türbanlı çok güzel bir kızdı. İlkokul mezunuydu, ailesi onu ilkokuldan sonra okutmamıştı. Zilan'ın yalvarmalarına rağmen babası iknâ olmamıştı. Çünkü o köyde ve daha bir çok civar köylerde kız çocukları eski devirden beri okutulmazdı. Nedeni de on altı, on yedi yaşlarında kız çocuklarını evlendirecekleri için koymalarına gerek duyulmazdı. Okuma-yazma bilmeleri yeterdi ailelere.
Günah ve sevabı ayırt edemedikleri şu dönemde Zilan dahil onca kız çocuğunun günahına giriyorlardı.
Annesi Zilan'a ev işlerini yapmayı öğretmek istiyordu.
Çünkü evlendirilecekti.
Annesinin ısrarlarına rağmen ev işlerini yapmıyor aksine gidip kitap okuyordu. Zilan okumak istiyordu, evlenmek değil. Bir meslek sahibi olup aldığı maaşla en büyük hayali olduğu dünyayı gezmekti ama şimdiden, bir sıfır kaderine yenilmişti.
İçine dönük, duvarları olan bir kızdı. Sosyal çevresi arkadaşları yoktu arkadaşların sır saklayamayacağına hatta insanoğlunun nankör olduğuna inanıyordu. Arkadaş edinip dertleşmek yerine on iki yaşından beri her gününü günlüğüne yazıyordu dertlerini, umutlarını, hayallerini. Zilan fazla konuşmayan, gülmeyen, sadece duygularını belli etmek için gülümseyen biriydi. Bu yüzden köydeki kuzenleri tarafından fazla sevilmezdi. Kuzenlerinin onu sevmemesini umursamazdı, onu seveni severdi sevmeyeni ise umursamaz ilgilenmezdi. Çünkü kimse kimsenin sevgisine muhtaç değildir. Zilan annesiyle saatlerce oturup sohbet etmeyi çok sever hatta hemen hemen hergün annesinden babasını iknâ edip onu okula göndermesini istiyordu.
Annesi, Zilan'a "Babanın beni dinlemeyeceğini herkesten çok sen biliyorsun. Onun için kitap okumayı bırak ev işlerine yoğunlaş," diyordu.
Annesi kızını okul sevdasından vazgeçirmeye çalışıyordu. Çünkü kocasının vermiş olduğu karardan hiçbir güç vazgeçiremezdi. Bunu bildiği için kızına umut vermek yerine vazgeçirmeye çalışıyordu ama Zilan kolay pes etmeyen küçük umutların bile peşinden giderdi. Babasının onu okula göndermesi için her fırsatı değerlendirirdi.
Annesi kızına umut vermiyordu ama Zilan'ın olmadığı zamanlarda kocasına, "Kızını okula gönder, küçük yaşta evlendirme" demesi kocasını çılgına çevirirdi. Tartışmaları böyle başlamıştı. Çünkü kadının erkeğin sözünün üstüne, söz söylemesi kendilerini aşağılanmış gibi hissetirirdi. Bu da erkeği sinirlendirirdi.
Zilan nerede nasıl davranacağını bilmeyen medeniyetsiz insanlar gibi olmak istemiyordu. Kendini hayallerine ve babasını iknâ etmeye odaklandığı için anne ve babasının arasında onun yüzünden olan tartışmalardan haberi yoktu, çoğunlukla odasında kitap okuduğu için anne ve babasının son bir ayda olan büyük tartışmalarını bilmiyordu. Zilan odasında kendini hayallerine fazlasıyla kaptırmıştı, dünyadan kopmuştu resmen.
Anne ve babasının günden güne birbirlerinden uzaklaştığını ve her geçen günle beraber tartışmalarının şiddetlendiğinden haberi yoktu ve yine annesi babası okul mevzusu yüzünden tartışıyorlardı. Annesi tartışmanın uzamaması için Zilan'ın odasına gitti ve Zilan'ın yanına oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜRT KIZI
Short StoryIrkçılık ideolojik bir düşünce değil, aksine pisikolojik bir hastalıktır. Malcolm X Hiç kimse kendi kaderinden sorumlu değildir. Herkes kendi kaderini yaşar ama unutma herkes yaptığından sorumludur. ...