Cesetler için gereken işlemler bittikten sonra öğlen saatleri gibi cenazeleri defnetmek için köye geldiler. Cenazeleri yıkayıp sonra cemaatle cenaze namazlarını kıldılar. Tabutları omuzlarına alıp mezarlığa kadar taşıdılar ve cenazeleri defnettiler.
Zilan, gözyaşlarıyla izliyordu. Annesinin ve babasının gömülme anını onu tutan yengesine,"Bırak onların yanına gitmek istiyorum,"diye yalvarıyordu.
Yengesi, yalvaran Zilan'ı duymazdan geliyordu. Onu zor zapt ediyordu. Köylüler dağıldıktan sonra yengesi Zilan'ı bıraktı. Zilan annesinin mezarına doğru koşuyordu, ayağı taşa takılıp düştü. Amcası yanına gidip kaldırdı. Zilan, annesinin mezarının yanına oturdu. Düştüğü için sızlayan dizi ve anne babasını kaybetmenin acısıyla haykırarak annesinin üstüne atılan kara toprağa sarıldı. "Annemi bana geri verin,"diye bağırdı. Gözyaşlarına mani olamıyordu.
Amcası, Zilan'ın yanına geldi."Hadi eve gideceğiz."
Zilan'ı annesinin mezarından ayırıp kendi evine götürdü. Zilan, amcasına evine gitmek istediğini söyledi.
Amcası,"Artık bizde yaşayacaksın evine gitmeyeceksin."
Zilan bağırmaktan kısılan sesiyle,"Tamam ama kıyafetlerimi almak için gideceğim."
Amcası,"Git ama geç kalma."
Zilan kendi evine gitti. Kapının önünde biraz bekledikten sonra içeri girdi. Salondaki kanepeye oturdu. Üstü başı kan içindeydi titreyen ellerine baktı. Neredeyse kandan görünmüyordu. Kıyafetleri de kanlı ellerinden farksızdı. Daha yeni duran gözyaşları yine akıyordu.
"Anne kızın artık yetim,"diye mırıldandı. Kanlı ellerini kıyafetine sürerek temizlemeye çalıştı ama kan kuruduğu için temizlenmiyordu. Bağırmaktan sesi çıkmaz hale geldi.
Zilan, kanepeden kalkıp odasına gitti. Aynanın karşısına geçip yazmasını başından çıkarttı. Beline kadar uzanan saçlarını taradı ve masanın üstündeki makası alıp saçını omuz hizasında kesti. Çünkü artık saçlarını tarayacak bir annesi yoktu. Daha sonra banyoya gitti kovayı sıcak suyla doldurdu. Kanlı kıyafetleriyle banyonun zeminine oturdu. Tası alıp başından aşağı sıcak suyu dökmeye başladı. Elleriyle kıyafetlerine bulaşan kanı temizlemeye çalıştı fakat olmuyordu, kan kıyafetlerinde leke olarak kalmıştı. Yine ağlamaya başladı. Ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüştü. Yetim, yanlız ve savunmasızdı, korkuyordu. Temizlenmeyen kanlı kıyafetlerini çıkardı. Kovadaki sıcak suyun tamamını başından aşağı döktü. Ardından banyonun zemininden kalkıp odasına gitti. Temiz kıyafetlerini giydi. Banyoya gidip ıslak kıyafetlerini aldı. Kuruması için balkondaki çamaşır ipine aştı ve içeri girdi. Acıkmıştı, dünden beri hiçbir şey yememişti. Sofrayı hazırlayıp bir şeyler yedi. Sonra salona geldi. Annesinin odasındaki kanlı halıya gözleri takıldı. Odaya gidip halıyı topladı dışarıya çıkarıp basamaklarının önüne bıraktı. Balkonda kurumuş olan kıyafetlerini yani annesinin babasının öldüğü gün ne giydiyse hatta saç tokasına kadar hepsini getirip, halının üstüne bıraktı. Son olarak okuduğu kitabı ve çakmağı alıp dışarıdaki basamaklara oturdu.
Kitabın bir sayfasını yırtıp çakmakla yaktı ve kitabın sayfalarıyla halının tutuşmasını sağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜRT KIZI
Short StoryIrkçılık ideolojik bir düşünce değil, aksine pisikolojik bir hastalıktır. Malcolm X Hiç kimse kendi kaderinden sorumlu değildir. Herkes kendi kaderini yaşar ama unutma herkes yaptığından sorumludur. ...