BÖLÜM 17

99 11 1
                                    

Vedalaşma sırası amcasına geldi.
Zilan, amcasının elini öpüp başına koydu.
Amcası eğildi, Zilan'a sarılıp sevgi gösterisinde bulundu.
Sonuçta ondan kurtuluyordu.
Dayısı, Zilan'ın elini tutup,
"Biz artık müsadenizi isteyelim."
Amcası,"Müsade sizin," dedikten sonra dayısı Zilan'la beraber evden çıktı.
Köyden Muş'un Merkezine gidip Muş'tan İstanbul'a gidecek olan otobüse bindiler.
Şoförün gelmesiyle otobüs yola çıktı.
Zilan çok heyecanlandı.
İlk defa köyünden dışarı çıkıyordu.
Zilan dünyanın sadece köyünden ibaret olduğunu düşünüyordu ama otobüsün yol almasıyla dünyanın sadece köyünden ibaret olmadığını anladı.
Gözünü köylerden, dağlardan, göllerden, derelerden, yemyeşil arazilerden ve şehirlerden alamıyordu.
Zilan, dayısını dürtüp,"Yerini bana verebilir misin? Cam kenarına geçmek istiyorum."
Dayısı,"Olur."
Zilan dayısıyla yer değiştirdi.
Pencere kenarına oturup hayran bakışlarla etrafı izliyordu.
Zaten bu yüzden değil miydi en büyük hayalinin dünyayı gezmek olması?
Yeni insanlar ve daha önce görülmemiş yerler keşfetmek istiyordu.
İnsan dünyaya bir kere geliyordu.
Zilan da on altı yaşında evlenip herhangi bir yerde kendisinden yaşça büyük kocasına çocuk doğurup, dizinin dizinin dibinde oturup, hayatın zorluklarına şimdiden germek istemiyordu.
Renkli bir hayat ve etrafında cıvıl cıvıl her dinden, dilden insanlar istiyordu ama kaderin ona sunduğu hayat kötü başlamıştı. İyi gitmesi için elinden geleni yapacaktı.

Zilan için yolculuk güzel gidiyordu.
Otobüste sessizce konuşan insanların sesi ve batmak üzere olan güneş kürt kızı için eşsiz ve huzur dolu bir ortamdı.

Dayısı, Zilan'ı kendi haline bırakmıştı.
Çünkü sevincini ve gözlerindeki ışıltıyı bölmek istemiyordu.
Koltuğa yaslanıp uyumaya çalıştı.
Hava iyice kararmış epey geç olmuştu.
Zilan günlüğünü ve kurşun kalemini sırt çantasından çıkardı.
Bugünün tarihini yazan beyaz sayfayı açtı ve başladı.
Belki de hayatına heyecanı, mutluluğu, ümidi getirecek olan yolculuğunu büyük bir heyecanla yazmaya...
Yazmayı bitirdikten sonra günlüğünü çantasına koydu.
Başını dayısının dizine koyup derin bir uykuya daldı.
Zilan yanlız kaldığı zamanlarda kendisine niçin doğdun biliyor musun? Bu dünyayı, yaşamak durumunda olduğu, bu hayatı eşsiz ve akıl almaz düzenin yaratılış sebebini merak ediyordu ve bunun gibi deli sorular ama hiçbirine yanıt bulamıyordu.
İnsan zekâsı bu düşünceler ile sınırlandırılmış, bu soruların devamını getiremiyordu.
Bu düşüncelerini başkasıyla paylaşmıyor karşı tarafın onun delirdiğini ve saçmaladığını söylemesinden çekiniyordu.
Güzel bir uykunun ardından sabah oldu.
Zilan uyanmış çapaklı gözleriyle dayısına baktı.
Dayısı hâlâ uyuyordu.
Elleriyle çapaklı gözlerini temizledi.
Hemen ardından dayısı uyandı.

Zilan bu güne kadar televizyondan izlediği İstanbul'a kendince-özgür şehir- ismini vermişti.
Çünkü kendi köyüne göre İstanbul'u sınırları olmayan bir şehir olarak görüyor ve o şehire giden herkesin kendini şehrin ışıltısından aslını, benliğini kaybedeceğini düşünüyor.

KÜRT KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin