Fıfeteen

2.3K 90 21
                                    

Sabah yüzüme gelen güneş ışıkları yüzünden uykumdan uyanmak zorunda kaldım ve yataktan kalktım. Uykulu uykulu lavaboya giderek yüzümü yıkayıp kahvaltıyı hazırlamak için aşağı indim.

Kahvaltı yaparken masaya oturdum ve keyifle yemeğimi yerken kulağıma gelen zil sesi ile gözlerime kapıya yönelttim. Kızlar evde değillerdi lalisa'nın çalışması için şirkete gitmesi gerektiği için rosé onunla birlikte gitmişti jısoo ise Jın ile buluşacaklarından dolayı ev bugün sadece benimdi. Kapının kulpunu çevirdiğimde uzun boylu bir erkek vardı karşımda ama siyah şapkasından dolayı yüzünü çıkaramamıştım. Ani bir hareketle Kapının kapı kapanmıştı. Şapkası yüzünü kapatırken kalp atışlarımı kontrol edemiyordum. Kokusu burnuma geldiğinde beni kapının önüne almıştı elleriyle gitmemi engellediğinde başımı kaldırdım ve ona bakmaya başladım. "Jungkook?" Sesim tedirgin çıkarken eliyle şapkasını çıkarmıştı kenara fırlattıktan sonra saçlarını geri attı. Ona sımsıkı sarılırken ellerini belimde hissettiğim an gözlerimi yumdum. Kokusunu içime çekerken kuruyan dudaklarımı ıslattım.
" niye ses vermedin? " geri çekildiğimde sırtım duvarla tekrar buluştu.
"korkuttum mu?" Kafamı yana yatırdım.
Elini çeneme koydu ve tek eliyle kafamı dik hizaladı. Ona bakmamı sağladığında gülümsedim ve gözlerimi, kahvelere odaklandım. Başını bana yaklaştırdığında eğildi ve gözleri dudaklarıma kaydığında gözlerim gözlerini takip etti. İki eli duvarın üstündeydi ve başımı eğdiğim gibi aradan sıvrılarak geçmeyi başarmıştım.
"bende kahvaltı hazırladım sanada tabak çıkarıyım birlikte yapalım."

Önüne döndüğünde gıcık bir sırıtışı vardı yüzünde. Kıkırdadım ve salonla birleşik olan mutfağa geçtim. "ev boş mu?" Tabakları çıkarırken kulağım ondaydı. " evet kızlar yok ve kaçta geleceklerinden haberim yok."
Pis sırıtışını yüzünde eksik bırakmamışken dişleriyle dudaklarını ısırdı. " ne var? "

Yanıma büyük adımlarla gelirken bileğimden tuttuğu gibi sırtımı duvarla birleştirdi ağzımı açmama izin vermeden etli dudaklar dudaklarımla buluşmuştu. Hızlıca öperken ona ayak uydurmak imkansızdı. Boşlukta kalan dudaklarımı hareket ettirdim ve gözlerinin içine baktım tekrardan öpecekken elimle durdurdum. "şuan olmaz."

" akşam olur mu? " dedi saçını geri atarken muzipçe gülümsedim."hayır Olmaz." Kafasını yana attı ve  masum bakışlarıyla beni etkilemesi zordu.
" hayır jungkook. " oflayarak bana baktığında kabullendi ve kahvaltının başına oturduğunda tabağına üç tane pankek aldı ve bal ile birlikte yemeye başladı. Bende oturduğum da yavaşça kahvaltımı yapmaya başladım. Kahvaltının tadını almak istiyordum.
" bugün napıyoruz? " çatal ve bıçağı boş tabağımın üzerine koydum ve gözleriyle buluştum. " bilmem. "

" akşam seni alıcam. Günlük giyinebilirsin. " kaşlarımı havaya kaldırarak, " nereye? " güldü ve dudaklarını ıslattı. " şimdiden sorularına başladın, jennie. " soru sormaya devam etmeden masayı topladık ve sonra jungkook'ta gitti.

Saat neredeyse 20:00'a geliyordu ve jungkook beni 20:00'da alacağını söylemişti. Dolabımı açıp üstüme bir şeyler çıkardım. Üstüme beyaz kısa kollu göbeğimin açıkta kalacak kadar kısalıkta bluz altıma kot şort ve bluzüm'ün üstüne koyu kırmızı siyah ve beyaz renklerde olan kareli desenleri olan gömlek ve beyaz spor ayakkabılarımı giydim. Gözlerime rimel sürdüm ve dudak parlatıcımı sürdükten sonra parfümümü sıktım ve aşağı indim. Henüz kızlardan ses yoktu ve salonda otururken kulağıma o anahtar sesi geldiğinde gözlerimi kapıya yönelttim. Kapının açılmasıyla jısoo içeri girdi ve arkasından lalisa ile Rosé'de girdiğinde hepsinin gözleri bendeydi. " neden böyle giyindin? " diyen jısoo'ya baktım ve dudağım kapalı gülümsedim. " jungkook gelicek birazdan. " kafasını salladı anlar bir biçimde. " çalışma nasıldı? " kollarını bağladı, lalisa. " gayet iyidi. " gülümsedim ve jısoo'ya baktığımda yüzünde hiç sönmeyen bu gülümseme hoşuma gitmişti. "jısoo, bu kadar mutlu olmanın nedenini paylaşır mısın?" Onun her adını aldığında gözleri parlıyordu. " jin ile çok güzel bir gündü. Bunun için mutluyum. "

Gülümseyerek omuz silktim ve kapının çalmasıyla yerimde sıçradım. " ben gidiyorum görüşürüz. " kızların yanaklarından öptükten sonra kapıdan çıkacakken lisa'nın sözleri kulaklarımda doldu. "sakın saçma sapan şeyler yapma." Kıkırdadım ve hep annemmiş gibi davranan lalisaya son bir kez bakarken kendimi jungkook'un yanında buldum. " jennie, hadi gidelim. " kollarımı ona açtıktan sonra sıkıca sarıldım ve ondan ayrıldığımda arabanın ön koltuğuna bindim. Jungkook'ta sürücü koltuğuna geçtiğinde arabayı çalıştırdı ve gideceğimiz yere varana kadar hiç kimse konuşmadı. Sessiz yolculuğun ardından sahilde olan küçük kafe gibi bir yere gelmiştik. Arabadan indim ve dışarı çıktışımda denizin kokusu içime dolmuştu. İçime denizin kokusunu çektim ve jungkook yanıma geldiğinde elimi kavradı. Gülümseyerek ona baktım. Elimden tutarak kafeye ilerlediğinde küçük bir kapı vardı ve içeri geçtiğimizde açık pembeyle kaplı çiçeklerle süslenmiş duvarları içeriyi aydınlatan beyaz ışığı yeterince aydınlatıyordu içeriyi ve içeride az müşteri vardı. Bir bayan tezgahın başında ve biri ise pastaların konulduğu dolabın başındaydı. İçerideki sandalyeler rengarenkti ve bu güzel bir hava katıyordu içeriye. Bir bayan bizi güler yüzle karşılarken jungkook'la sarıldıktan sonra bana döndü ve tekrar jungkook'a bakarak konuştu.
" jungkook, kız arkadaşın mı?" Kollarını birbirine doladı ve vereceği cevabı bekledi. Karşımımda duran teyze elli li yaşlarda kısa boylu saçlarında beyazlar olan bir kadındı. Mavi önlüğü ile çok şirin duruyordu. " evet teyze, kız arkadaşım. " gülen yüzünü eksik etmeden söylediği bu cümleyle ellerini yanaklarına getirdi ve severcesine hafifçe tokatladı. Tekrar bana döndüğünde kocaman gülümsemesi yüzünde belirdi. "ben choonhee, jungkook'un teyzesiyim." Elini bana uzattığında bende elimi uzattım.
" jennie. " yutkundum ve cümlemi bitirdim. "mennun oldum, bayan choonhee." Tanışma fastı bittikten sonra bir masaya geçtik ve menüleri aldıktan sonra kendime sütlü dondurma söyledim. Jungkook'ta twısted aldı
Twisted kore'nin meşhur donat tatlısıdır. Ve açıkçası o yerken bile ağzım sulanmadı değildi. Çatal bıçakla yerken onu durdurduğum da bana şaşkın gözleriyle bakarken buldum kendimi. " noldu " gülerek, " o öyle yenmez. Bırak o çatalı bıçağı. " güldü ve beni izledi. Elime aldığım donattan bir ısırık aldım hem bu benim için güzel bir şeydi. Elimi jungkook'un ağzına yaklaştırdım ve bir ısırık almasını sağladım. Donatı onun eline verdim ve ısırarak yemesi için onu ikna ettim. Ellerimi peçeteyle sildikten sonra ağzımı da temizledim ve elime tatlı kaşığını alıp önümde duran sütlü dondurmamı yemeye başladım. Dondurmam çilekliydi ve sütlü olması ayrı güzel bir tat katıyordu.

elime telefonu aldım ve neredeyse gece yarısı olacaktı. Zamanın nasıl bu kadar hızlı geçtiğini anlamamıştım.
Ayakkabılarımız elimizde ve yumuşak kumların üzerinde yürürken ayağımı rahatsız eden bir şey olduğunda ayağımı havaya kaldırmamla bedenimin de kalkmasını beklemiyordum.
Kollarımın jungkook'un boynundaydı ve ayın ışığı yüzüne çarparken saçlarını hafif rüzgar ' da geri gidiyordu. Ellerimi boynuna daha çok doladım ve boynumu göğsüne gömdüm. Çok sürmeden yavaşça beni yere bıraktı ve kendimi toparlayıp yere oturdum. 
" jennie, " yanıma oturmuş gözlerim gözlerindeyken onu izledim.
" Efendim " omuz silkti ve saçlarını geriye atarak, "hiç öyle diyesim geldi."
Sustum ve kafamı omzuna yatırarak denizin sesini dinledim. Ayaklarıma gelen suyun gelip gidişini gözlerimle takip ettim bu can sıkıcıydı ama şuan hiç mutlu olamdığım kadar mutlu, huzurluydu.

                        __*__

Sövmek serbest Dxbdoxn. Yorumlarınızı ve aynı zamanda sizi özledim. Sizde beni özlediniz mi? ❣️

only you and me | jenkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin