Jungkook gittikten sonra odama geçip bir süre daha ağladım ve yarın için hastaneye randevu almam gerekiyordu.
Odama lisa girdiğinde göz yaşlarımı sildim ve uzun bir süre ona baktım. Yanıma gelip oturduğunda gözlerimi ona çevirdim. " jennie, aldırmakta emin misin? " kafamı eğdim ve gözlerim karnıma bakarken tek elimi yerleştirdim. " evet. " kendimden çok emin konuşmuştum ama bir o kadar da kararsızdım. Bulanık gören gözlerimi ne kadar silsemde sonunda yeniden yaşların dökülüşünü izledim. Karşıma baktığımda lisa bana garipçe baksa da onu umursamadım ve bacaklarımı bağdaş yapıp dik bir şekilde oturdum. Ellerimi bacaklarımın ortasında birleştirip elimle oynadım. Her şeyden habersiz ve durgunca. " jennie, " ellerini sarı saçlarına götürüp, saçlarını geri attı. Bana boş gözlerle bakarken onun o bakışları, kendimi yalnız ve çaresiz hissettiriyordu. " kendini üzmeyi kes. " dedi, elini sağ omuzma koyarak. Gözlerim, elini koyduğu sağ omzuna gittiğinde geri çekti ve ayaklandığında ona bakmadan gitmişti. Kendimle baş başa kaldığımda gözlerim karnımı izledi. Ellerimi karnıma koymaya korkmuştum, Ona dokunmaya, ona zarar vermekten korkuyordum. Gözlerimdeki yaşları serbest bıraktığımda teker teker yanaklarımdan gidişini gözlerimle takip ettim. Yatağın üzerinde duran telefonum çalmaya başladığında sessize aldım ve jungkook'tan gelen beş cevapsız aramaya cevap vermedim. Yarın okuldan sonra kontrole gidicektim ve Çarşamba günü artık karnımda bu bebeği taşımıycaktım. O, benim yüzümden ölü olucaktı ve bir kez bile ayaklarını yere basamadan bu dünyadan gidicekti. Bunların sorumlusu bendim. Bir kaç saat yatağımda öylece oturdum sadece boş duvarı izledim çünkü kafamı aşağı indiremiyordum. Ona bakmak bana acı verirken boş duvara bakmayı tercih ettim. Bu bana daha az acı veriyordu.
Kapımın tıklatılmasıyla yerimden kımıldamadım ve gelen kişiye baktım. Uzun kızıl-pembe saçlarını toplamıştı ve süt beyaz teni, ışığın altında parlarken üzerindeki kısa sarı üstü ve altında gri spor şortu vardı. İçeri girdiğinde bana baktı ve dışarıdan gelirken Yüzündeki gülümseme kurumuş bana bakıyordu.
" bana acırcasına bakma, Anlayabiliyorum. "" yemek hazır aşağı gel diycektim. " başımla onayladığımda odadan çıkışını izledim ve kapıyı kapattığında kapının boş odada yankı yaptığı sesi dinledim.
Aşağı inmek istemiyordum ve sabahtan beri hiç bir şey yemediğim aklıma gelmişti. Bu benim içinde onun içinde hiç iyi değildi. Benden bir parça kopacaktı ve en azından bir şeyler yemem iyi olucağı için yerimden doğruldum ve odadan çıktım. Merdivenleri bitirip aşağı indim. Burnuma gelen yemek kokusu iştahımı açarken yanağımdaki ıslaklıkarı temizledim. Masaya oturduğumda önümde duran tabağa baktım ve çatalımı elime alıp eti çatala geçirdiğimde ağzıma götürdüm. Masa da gözlerimi gezdirdim ve bana boş gözlerle bakan kızlara baktım. Acı vericiydi. Tekrar tabağa dönüp yemeye devam ettim ve tabağın çarprazında duran portakal suyunu ağzıma götürdüm. Su gibi içtikten sonra portakol suyumu yarısına kadar bıraktım. Çatalı yemeğimin içinde gezdirken duraksadım ve çatalı sertçe tabağa bıraktığımda tabaktan çıkan ses kulağımı kör etmişti. Kızlar yüzlerini rahatsız bir şekilde buruştururken tabağıma düşen bir damla yaşı takip ettim. Ağladığımı daha yeni fark ediyordum ve ayağa aniden kalktığımda beni engelleyen jı-soo olmuştu.
" jennie, sabahtan beri hiç bir şey yemedin ne yapmaya çalışıyorsun? kendine yararın yoksa o bebeğe yararın olsun! " yüzüme sert gelen sözler benim canımı yakmıştı ve tokat gibi gelen her kelimesinin altında ölü bir jennie, yatıyordu. " üzgünüm, "" hemde hiç olmadığım kadar üzgün ve çaresizim. " yaşlarımı tek parmağımla silerken aniden gelen sarılmayla gözlerimi kırpıştırdım. Kollarımı
jı-soo'ya sardığım da geri çekildi.
" git dinlen yarın okul var. " başımla onayladığımda mutfaktan çıktım ve merdivenleri tamamladığımda odama girdim. Bana dolu gözlerle bakan kumayı gördüğümde ağlamam şiddetlenmişti ve onu kendime sardığımda sıkıca sarıldım. Dilini dışarı çıkardığında anlık olsa bile gülümsememe yardımcı olmuştu. Yüzümü asmamak için kendimi zorlasam da başarılı olamamıştım. Yüzümü tekrardan astım ve yatağa uzanıp boş duvara baktım. En iyi yaptığım şeyi yaptım. Umutsuzdum ve çaresizce gözlerimi duvara diktim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
only you and me | jenkook
FanfictionCinsel içerik içerir! " Nasıl olduğunu bir türlü anlayamıyorum. Gardımı indirdim. Yemin ettim ; birdaha asla âşık olmayacaktım ; ama sırıl sıklam oldum. Sanırım bunun geleceğini görmeliydim. Gözlerinin içine düştüm. Çılgın dünyama geldin ; serin v...