2.0

74K 4K 1.1K
                                    

"Ödevleriniz masaya!" diye konuştu Balın Hoca.

Hepimiz ödevleri masamıza koyarken eline meşhur tahtasını aldı.

Herkesin ödevini bir bir inceleyip Ceyhun'un önünde durup tahtayla onu dürtmeye başladı. Kafasını kaldırıp tek kaşı havada olan Balın Hoca'ya yüzünü buruşturarak baktı Ceyhun.

"Ödevin nerede?" diye sordu Balın Hoca.

"Hasta olmuş, Hocam. Bugün gelesi yok." deyince Balın Hoca sinirden köpürerek "Dışarı!" dedi otorite sesi ile.

Omuz silkerek ayağa kalkıp çantasını sırtına takıp umursamaz bir şekilde sınıftan çıktı Ceyhun.

"Bir kez daha ödevini yapmadan gelirse onu edebiyattan geçirmeyeceğim. Kendisine iletirsin, Cenay." dedi keskin bir şekilde Balın Hoca.

"Tamam, Hocam." dedi kafasını sallayarak Cenay.

Edebiyat dersi hızla ilerleyip bittiğinde, Ceyhun tekrar sınıfa gelmişti.

"Gitmemiş miydin?" diye soran Cüneyt'e "Moruk bırakmıyor." dedi kafasıyla arkayı işaret ederek. Sanırım müdür yardımcısını diyordu.

Ceyhun'a yaklaşarak "Şey," deyince baygın bakışlarını bana çevirdi. "Bende edebiyat notları var, istersen sana verebilirim."

"Almayacak, güzelim." dedi Cenay elini omuzuma atıp. Şaşkınca ona bakınca "İkizinden bile almıyor. Boşuna uğraşma zaten." dedi hafif gülümseyerek.

Tekrar Ceyhun'a baktığımda göz kırpıp işaret parmağıyla Cenay'ı gösterdi. "Yine de sağ ol." dedi kafa sallayarak.

----------

"Elhamdülillah muhteşemim." diye konuştum Berkay'a göz kırparak.

"Allah, Allah." dedi sırıtıp saçlarımı karıştırarak.

"Hanımlar, ne isterseniz?" dedi ayaklanan Cüneyt.

"Tost ve Sandviç değil mi?" diye sordu bana bakarak Asu.

Kafa sallayınca Berkay da Cüneyt'le birlikte uzaklaştı masadan.

"Yaaa, meyve suyunu unuttum!" dedi telaşla Berkay ve Cüneyt'in arkasından giden Asu.

Kantine gelen Alp ve Ceyhun'u görünce hafif gülümsedim. Ceyhun masaya doğru gelirken Alp kantinciye doğru gidiyordu.

Ceyhun masaya oturunca "Cenay ve diğerleri nerede?" diye sordum, omuz silkerek "Cenay lavabodadır, kesin. Diğerleri ile ilgilenmiyorum." dedi ilgisiz bir biçimde.

"Neden? Diğerleri arkadaşın değil mi?" diye sordum şaşkınca.

Hafif öne geldi masasında, "Arkadaşlık senin için nedir, Asena?" diye sordu.

"Arkadaşlık benim fikrimce, fedakârlıktır, umursamaktır, koşulsuz inanmak, güvenmektir. Yanlışı olursa bile, bir bildiği vardır diye düşünmektir yani kısaca gönülden bağlanmaktır." dedim fikirlerimi dile dökerek.

"Aşk gibidir, yani." deyince kafamı salladım. Aşk gibidir...

"Dediğin gibi fedâkarlık ve güvenden oluşan bir çizgidir ve maalesef ben o çizgiye alabileceğim pek insan göremiyorum karşımda. Burada olanlar, sizinkiler ve bizimkiler gerçek arkadaş değil. Lise bitince hepimiz puf olacağız. Yani bitene kadar birlikteyiz. Biz arkadaş değiliz, Asena. Biz sadece birlikte lise sıkıcı ilerlemesin diye eğlenen birtakım kişileriz. Masal sonunda, geriye kimse kalmayacak. O yüzden buradaki kimseye güvenip sırtını dayama. Sırtındaki 12'lik bıçak seti ile uzun bir yıl yaşamak zorunda kalacaksın sonra. Herkes sana kazık atabilir, zamanında bana da atıldı. Bu yüzden iyi bilirim." konuşmasını bitirdiğinde göz kırparak uzaklaşmıştı benden.

Biraz şaşkına uğramıştım. Bunların farkındaydım, belki de değildim. Ama kesinlikle gerçekle yüzleşmiş gibi hissetmiştim. Bunun iyi gelmediğini de açıkça belirtmeliyim. Gerçekten herkes gider miydi? Hızlı hızlı nefes aldığımı fark edince telefonumu çıkarıp, telefonumla uğraşmaya başladım. Kafamı dağıtmam gerekiyordu. Bugün Aşk'la konuşmadığımı hatırlayıp ona mesaj attım. Onunla konuşmak iyi geliyordu.

WhatsApp

Asena: N'aber?

Asena: Neredesin?

Mesaj attığım an birkaç metremde bildirim sesi duyunca telaşla ayaklanıp oraya doğru baktım. Sakarlık ettiğimden masada olan ders notlarımı düşürmeyi başarmıştım. Yere eğilince Ceyhun'un da eğilmiş olduğunu fark ettim. Benden önce o aldığından ben kafamı kaldırmak istediğimde kafam masaya değmişti ve ufak bir gürültü kopmuştu.

Elimle kafamı tutup notları bana uzatan Ceyhun'a zoraki bir şekilde gülerek baktım. "Sakarlık işte."

Notları elinden tutup çekmek istediğimde hâlâ bana şaşkınca bakıyor olduğunu fark ettim. Gülümseyerek "Sorun mu var? Not mu istiyorsun?" sordum kaşlarımı kaldırarak.

Bakışmamız uzun sürünce "N'oldu? Neden bana öyle bakıyorsun?" diye sorumu yeniledim.

Omuz silkerek "Çünkü güzelsin." deyince şaşkınca baktım. Notları karşıma koyup umursamazca etrafına baktı.

Yutkundum. Bir anda böyle bir şey duymak garip gelmişti. "Ş-şey, teşekkür ederim de, ne oldu birden öyle dedin?"

"Bunu ilk kez benden duymuyorsundur. İlla da birileri sana güzel olduğunu söylemiştir kesin."

Bok söylemiştir! Ailem ve kuzenler harici söyleyen birini hatırlamıyordum. Söylemiş olsalar bile hatırlamadığım için ne önemi vardı?

Kaşlarımı kaldırıp indirdim. "Öyle olmalı. Tabii ki, yanımda 2 tane kutup ayıları ile gezmeseydim. Yine de teşekkürler."

Bilmiyorum, ama kendimi fazlasıyla rahatsız hissetmiştim. Bu durum hoşuma gitmemişti ve en önemlisi sakarlığım yüzünden Aşk'ı bulabileceğim zaman bulamamıştım. Şansıma tüküreyim.

Rehberimde AŞK Var?! | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin