28. Bölüm "Kabus"

35.2K 1.5K 411
                                    

Sabah uyandığımda belimde bir el vardı gözümü açtım ve tam karşımda bir bebek gibi uyuyan Savaş'ı gördüm. Önüne saçından bir tutam düşmüştü. Uyandırmaktan korkarak yüzündeki saçı yavaşça aldım ve onu izlemeye başladım. Uyurken çok farklı gözüküyordu kirpikleri bir düzen içinde duruyordu kaşları hayatımda gördüğüm en güzel erkek kaşıydı burnu dünyadaki en iyi ressamın bile çizemeyeceği bir orandaydı dudakları... dudakları çok güzeldi. Elimi fark etmeden dudaklarına götürmüştüm oradan yanağına oradan da saçlarına götürdüm uyanmaması için bunları çok hafif yapıyordum. Dün gece söyleyemediğim o cümleyi çok sessiz bir şekilde fısıldadım.

"Ben seni çok seviyorum."

Bunu o kadar kısık seslerle söylemiştim ki ben bile zor duydum. Kolumdaki saate baktım. Saat 9:30'a geliyordu. Ayağa kalktım ve banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım hava sabah çok serin olmuştu. Üstüme siyah okul eteğimi ve beyaz gömleğimi giymiştim allahtan üstünde amblem yoktu. Üzerime çok üşüdüğüm için Savaş'ın siyah sweatshirtünü giydim. Yatakta uyuyan Savaş'ın üstünü iyice örttüm ve kendimi tutamayarak yavaşça saçlarına küçük bir öpücük bıraktım kahverengi yumuşak saçları tenimi gıdıklamıştı. Sweatshirtteki kokusu burnuma geldiğinde gülümsedim. Bu koku çok güzeldi. Odadan çıktım, Safiye Teyze kahvaltı hazırlıyordu.

"Günaydın."

Dedim ve mutfağa girdim.

"Günaydın yavrum, nasılsın ?"

"İyiyim, siz nasılsınız ?"

"Bende iyiyim yavrum, dün gece rahat uyudunuz mu ?"

"Çok rahattı her şey."

"İyi iyi, çok sevindim."

Tabakları salondaki yemek masasına götürdüm. Geri dönerken vücudum sert bir bedene çarptı. Kafamı kaldırdığımda Savaş olduğunu gördüm.

"Günaydın."

Dedim ve mutfağa gittim. Birkaç kahvaltılıkla dolu tabağı daha aldım Savaş'ta benimle birlikte götürüyordu. Sofrada eksik kalmadığında herkes sofraya oturdu. Sofradaki neredeyse her şey organikti ve tadları çok güzeldi. Sohbet ederek uzun bir süre kahvaltı yaptık. Her şeyden konuşmuştuk çocukları, tanışma hikayeleri... tanışma hikayeleri çok güzeldi gerçekten, Safiye Teyze bir gün fırına ekmek almaya giderken fırında çalışan Semih Amca'yı görüyordu ve ona aşık oluyordu beraber gizlice hep dağlarda dolanıyorlarmış ve birbirlerine şiirler yazıyorlarmış bir gün Safiye Teyze'nin evleneceğini duyunca da Semih Amca hemen gidip Safiye Teyzeyi kaçırmış ve buraya gelmişler o günden beridir de bu evden hiç ayrılmamışlar.

Kahvaltı bittiğinde Semih Amca ve Savaş kahve eşliğinde veranda da tavla oynarken biz Safiye Teyze'yle bulaşıkları topluyorduk.

"Savaş ve Semih sabah erkenden telefon etmeye gittiler sizin araba çekiciyle gitti. Bir araba gelecekmiş galiba birazdan."

"Aa Savaş sabah erken mi kalktı ? Hiç duymadım."

"Evet, gelince tekrar uyumuştur."

Bulaşıkları hallettik ve bizde birer kahve yapıp verandaya oturduk. Biz gelince tavlayı kaldırmışlardı.

"Ee siz nasıl tanıştınız ?"

Diye sordu Safiye Teyze. Savaş'la göz göze geldik. Savaş konuşmaya başladı.

"Biz lisede tanıştık farklı okullardaydık ama Arya bizim okulun konferans salonunu kullanıyordu..."

Savaş'ın gözlerinin içine bakıyordum. Bahçedeki ağaçlara bakıyordu gözleri masmaviydi.

Düşman OkullarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin