Bölüm 13 - İçindeki Güç

11.4K 956 138
                                    

Birini,
Evini özler gibi özlemek...



Kitabın işaretli sayfasına baktığı ilk saniyelerde Melodi, hala sağlıklı düşünebildiğine şaşırdı. Beyni hızlı bir şekilde çalışmaya devam ederken ilk önce ne yapması, nasıl bir yol izlemesi gerektiğini düşündü. Fakat birkaç saniye sonra, şok dalgası gecikmeli olarak vücudunda yayılırken kalbinin atışını hissetti. Göğsü hiç olmadığı kadar sıkıştı, nefes almakta zorlanırken midesi bulandı ve kusmak istedi.

Kolları karıncalanıp güçsüzleşmeye başlarken elindeki kitap tonlarca ağırlaştı, tutmak imkansız hale geldiğinde parmaklarının arasından kayıp yere düştü. Nefes almak her saniye daha da zorlaşırken ağzını açıp elini boğazına götürdü. O sırada Elif'in koşarak Yusuf Hoca ve Çınar Hoca'yı çağırmaya gittiğini fark edemedi bile. Zihni uyanık kalıp ona sakin kalmasını bağırırken bedeni bir bez bebeğin bedeninden farksızdı. Parmaklarının arasından kayıp ayaklarının dibine düşen o kitap gibi, vücudu taşıyamayacağı ağırlığa ulaşmıştı. Toprak'ın kendisini kucaklayıp masanın üzerine yatırdığını görüş açısı değiştiğinde fark edebildi.

"Göz bebekleri kocaman olmuş. Tansiyonu çok düşmüş olmalı." Toprak'ın endişeli sesi, suyun altına kafasını sokmuş gibi boğuktu ve kulaklarına çok uzak bir yoldan gelmiş gibi cılız bir ses olarak ulaşmıştı. Aslında Toprak Melodi'nin bu haliyle neredeyse etrafındakilere bağıracak hale gelmiş, çok yakın vakitte yaşadığı endişeleri bir kez daha yaşama korkusuyla Melodi'yi kendine getirmeye çalışıyordu.

Melodi'nin beyni panik durumuna geçmişti. Kendi türünden birini korkusuzca kovalayan, eski baş düşmanını hapse tıkan o genç kız şimdi şokun içindeydi. Babasından bir süredir haber alamamıştı, içinde bir yerlerde her zaman endişe tohumları ekilmeye devam etmişti ama o, bunu görmezden gelmişti. Ailesiyle arasındaki tatsızlıkta babasının suçunun olmadığını bilmesine rağmen, aciz bir insan yüreğinin yapacağı şekilde onunla da iletişimini neredeyse kesmişti.

Neredeyse kesmişti, son birkaç aydır arada ona ulaşmaya çalışması dışında hiçbir hamle yapmamıştı. Ne kadar da aciz, ne kadar toy bir insandı... Babasının ona sırtını döndüğünü sanmıştı, tıpkı annesi gibi... Kim bilir ne acılar çekmiş, ne zorluklarla yaşamıştı o bu sürede? Düşünceleri sel olup gözlerinden taşarken başına eğilmiş birilerinin varlığını bulanık bir perdenin ardından izledi. Tekrar gözleri kapandı, bir süre sonra açıldı.

Ve tekrar kapandı... Bedeni yaşadıklarının acısını bile ayakta atlatırken, aile bağının aslında ne kadar kuvvetli olduğu, tek bir mesajla gözlerinin önüne serilmişti. Hiç olmadığı kadar panik halinde, hiç olmadığı kadar acınasıydı.

Etrafında ayakta duran herkes, bulunan mesaj ve Melodi'nin vücudunun verdiği tepki karşısında şok olmuş, ne yapacaklarını bilemez haldeydiler. Mert Melodi'nin elini tutmuş, Toprak'ın yatırdığı yerde onunla konuşmaya çalışıyor, gözlerini açması için uğraşıyordu. Ortalığa uğultu hakimdi.

Yusuf Hoca kapıdan görünüp yaşına rağmen şaşırtıcı bir çeviklikle Melodi'nin yanına koştuğunda herkesi susturması sadece birkaç saniyesini almıştı. Hemen arkasından içeri giren Çınar Hoca Toprak'ı kolundan tutup köşeye çekip ne olduğunu sordu. Birkaç saat yalnız bırakmaya gelmiyorlardı.

"Mezardaki tarihin bizi bir ipucuna götürdüğünü fark ettik. Buraya, okula girmiş. Kütüphaneden bir kitabı alıp sayfalarında doğru kelimeleri işaretleyecek kadar vakit geçirmiş." Yerden aldığı kitabı Çınar Hoca'ya uzatıp okumasını beklerken Toprak içten içe sinirliydi. Buranın Melodi'nin korunabileceği bir yer olması gerekiyordu ama açık hedeften başka bir şey değildi.

Karanlığın Efendisi | GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin