-Karşımdaki kadının ağzından çıkan iki kelime kulaklarımda defalarca yankılanırken dik duran başımı düşürmemek için çabalamam gerekmişti. Bunu beklemiyordum, bizi ummadığımız yerden yakalamıştı ve üstünlüğün onda olduğu bir savaşın ortasında kalmıştık.
"Bunu yapamam," dedim gözlerinin içine bakarak. "Ben sadece kapıda bekleyen biriyim."
"Sadece kapıda bekleyen biri olarak mı kalmak istiyorsun?"
Benimle oynuyor olmalıydı. Aklımdan geçen ilk düşünce onun planımızı anladığı ve bize daha büyük bir oyun düzenlediğiydi. Annemin bile haberinin olmadığı, Toprak'ı gördüğünde yüzünün kasılmasına engel olamayacağı bir oyun. Bu olabilirdi. Karşımdaki kadın, ablam, bir şeytana bile pabucunu ters giydirebilecek birine benziyordu. Birinin hayatını almaktan bu kadar kolayca bahsederken ben onun karşısında savunmasızdım.
Toprak lafı aldığında, birkaç saniyeliğine nefes alabileceğim boşluk yarattığı için sevindim. "Abimden bahsediyorsun. Bunu yapmana izin veremem."
"Onu buraya getirebiliyorsan, o kadar da önemsediğin biri olmamalı?" Sorgular bakışları bu sefer Toprak'ı bulduğunda omzundan dökülen saçlarını savurdu. "Zayıflık yok."
Annemin yüzündeki ifade iyice donuklaşırken, onun bile kendi kızından korkuyor olabileceğini düşündüm. Bu yüzden mi onun yanındaydı, bu yüzden mi en başından beri beni ölüme itip duruyordu? Kendi canını kurtarmak için.
"Senin zayıflık olarak bahsettiğin şey, kan bağı. Hayatında seni seven kimse olmadı mı?" Toprak'ın bakışları annemin üzerinde kısa bir süre duraksadığında, ikisinin arasında garip bir hava oluşmuştu. Diğer yandan Miray ise bunu umursamadan az önce kalktığı koltuğa oturmuş, gözlerini boşluğa dikmeyi seçmişti.
"Sen sadece zayıflık barındırıyorsun," dedi Toprak'a bakmadan. "Onu buraya getirmeyi başaramadın, şimdi de benim onu buraya getirecek hamleyi yapmamı engellemek istiyorsun. Amacın ne senin?"
Toprak cevap vermeden önce odanın içinde birkaç adım attı. Yakıp yıkmaktansa sözleriyle zehirlemeyi seçen biri vardı karşımızda.
"Melodi'yle mezarlığa gittiğimizde ne yapmayı planlıyordun?" dedi Toprak bir anda. Konuyu bu şekilde değiştirmesine şaşırmıştım.
"Eğleniyordum," Sözcükler dudaklarından döküldüğünde yüzüne bir sırıtma yayıldı ama keyiften çok uzaktı. Birkaç saniye sonra az önceki donuk ifadesi tekrar yerini aldı. "Çık dışarı."
Anlamamıştım, gözlerini bana çevirdiğinde ise hedefinin ben olduğumu fark ettim. Dışarı çıkmak bir işime yaramazdı, burada kalmanın bir yolunu bulmam gerekiyordu. O yüzden artık doğaçlama ilerleyecektim. "Emrinizi yerine getirmek istiyorum." dedim.
Toprak bana baktığında gözlerimi ondan uzak tuttum. Vücudunun kasıldığını fark etmek zor değildi.
"Buna izin vermem," dedi bana bakarak.
"Emirlerimi sizden almıyorum." Sesim bir buz kütlesi kadar soğuktu. Gözlerimi karşımda duran simsiyah saçlı ablama diktiğimde bu sefer gözlerine ulaşan bir keyifle bana baktı. "Toprak, otur."
Yan tarafındaki koltuğu eliyle işaret ederken bana bakmaya devam etti. Ortalığa sessizlik hakimdi, bu yüzden tekrar o konuşana kadar Toprak da hareket etmedi.
"Fikrini değiştiren ne?" diye sordu.
"Size daha iyi hizmet etmek istiyorum. Söylediğiniz gibi, zayıflık yok." dedim başımı dik tutarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Efendisi | GÖLGE
Fantasy-Tamamlandı. Bu kitap Gölge serisinin ikinci kitabıdır. Melodi'nin hayatında her şey yolunda gitmeye başlamışken öldürülen bir kızın cansız bedeni üzerinde kendisine bırakılmış bir not bulunur. Kendini feda etmezse herkes birer birer ölecektir. ...