Bölüm 18 - Güven

9.5K 1K 490
                                    

Özlemin, aptal insanlara yaptırdıkları ne garip.

(Yukarıya sizin için şarkı bıraktım.)

Yürüyordum. Farkında olmadan adımlar atıyor, ilerliyordum. Gözlerim sadece karşıya, çıkışa odaklanmışken tek istediğim yürümekti. Saatlerce, hiç durmadan ilerlemek, buradan kaçabildiğim kadar kaçmak istedim.

Kolumu kavrayan bir elle sarsılırken vücudum bir oyuncak gibi sallanmıştı. Boşluğa kilitlenmiş bakışlarım yavaşça yanımdaki adamın gözlerini buldu. Bir şeyler söylüyordu, benimle konuştuğunu görüyordum. Yakınımdaydı, ben ise onu duyamıyordum. Boş bakışlarımı gözlerinden çekip yürümeye devam ettim. Ruhumun daraldığını her saniye hissediyordum, üstümdeki elbiseyi çıkarıp atmak, fırlatmak istedim.

Tekrardan kolumu tutan elle sarsılırken bu kez kaşlarım çatık baktım ona. Hareket halindeki dudaklarından çıkan kelimeler bana yabancıydı. Anlamadığım bir dile ait gibiydi, duymak istemedim.

"Melodi dedim!" Kolumun acısıyla duyduğum kelimeler anlam kazanmaya başladığında elinden tek hamlede kurtuldum. Çok sıkı tutmamış olsa da, tepkimde hissettiği güçle şaşırmıştı. Bundan daha fazlasını taşıyordum ben.

"Ne var, Murat?" Onun gibi hırçın bir ses tonuyla konuşmuş, çatık kaşlarla ona bakmıştım. Aramızdaki saygının ortadan kalktığı ilk an, bu andı.

Çenesi seğirirken bu durumu onun da fark ettiğini görebiliyordum ama bozuntuya vermedi. Kahverenginin en koyu tonlarına ev sahipliği yapan gözlerini ovaladıktan sonra yorgun bir ifadeyle bana baktı. "Sen iyi değilsin. Duyuyor musun beni?"

"İyiyim ben." dedim başımı çevirerek. İyi değilim.

Hapishanenin kapısından dışarı çıktığımızda temiz havayı içime çektim. Başımı döndürmüştü. Hasta mı oluyordum yoksa? Vücudum artık normal olan her şeye bile tepki göstermeye başlamıştı.

"Duyuyor musun beni?" Bir kez daha, sözlerinin bana ulaşmadığını fark ettim. Boş bakışlarımla karşılaştığında burnunun kemerini sıktı. "Böyle olmayacak. Senin oturup, dinlenmen lazım."

Omzumdan tutup neredeyse çekiştirerek beni arabaya götürürken direnmedim. Bir ablam vardı demek?

"Ben süreceğim." dedim siyah arabasının önüne geldiğimizde. Şaşkın bakışları tekrar üstümde dolaşsa da başını sallayıp anahtarları bana fırlattı ve yolcu koltuğuna geçti.

Kapıyı açıp koltuğa oturdum ve kemerimi bağladım. "Bana bir sigara ver." dedim kendimden emin çıkan bir sesle.

Şaşkınlığı daha da artarken konuştu. "Ne? Hayır."

"İçmek istiyorum." dedim. "Ver, lütfen."

"Bunun alkol gibi olduğunu mu sanıyorsun Melodi? Kafanı dağıtmak istediğini anlıyorum ama mantıklı düşün." Başta sinirli çıkan sesi sonlara doğru yumuşamış, anlayış dolu bir hal almıştı.

"O halde alkol içeceğim." dedim. Öğlen saatleriydi, bense uzun zamandır içmemiştim.

"Çocuk gibi davranıyorsunuz, Melodi Hanım. İyi değilsiniz." Ha? Demek o mesafe geri gelmişti.

Karanlığın Efendisi | GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin