yaklaşık 15 dakika kadar sonra ikimiz de hazırdık ve Ashton'un arabasıyla gitmeye karar verdik. ilk sefer utandığım kadar utanmıyordum artık. yol boyu ikimiz de hiç sesimizi çıkarmadık. en sonunda dayanamayarak konuştum. " bugün yaptığımız, arkadaşlığımızı etkileyecek mi?" bana baktı ve yamuk bir gülüş attı. "bir şey hissettin mi Lena?" camdan dışarıya bakarak sordum. "tabiki hayır, sen? " aynı şekilde yola bakarak konuştu. "hayır, zevk için olan bir şeydi sonuçta. o yüzden arkadaşlığımızı neden etkilesin ki? " ciddi anlamda rahatlamıştım. çekinerek sordum. "peki... pişman mısın? " elini çeneme getirip okşadı. "senden asla pişman olmam güzel kızım." yola döndü. kendi kendime tebessüm ettim.
ciddi anlamda zevk veriyordu ve arkadaşlığımızı etkilemeyecek olması çok güzeldi, üstelik pişman da değildi. yüzüne baktığımda dudaklarının kuruduğunu fark ettim. parmağımı dudaklarına götürüp dokundum. "dudakların kupkuru olmuş baksana. " aynadan baktı ve yüzünü bana döndü. "öyle ısırırsan kurur tabii." gözlerimi devirdim. "şu an resmen abartıyorsun, o zaman keyfine diyecek yoktu ama. " içten bir şekilde güldü.
camdan dışarıya bakıyordum ama onun bana baktığını hissedebiliyordum. birkaç kez baktıktan sonra elini bacağıma koydu ve yavaşça parmaklarıyla yukarıya doğru çıktı. elimi elinin üzerine koyup "y-yapma.birazdan arkadaşlarımızla buluşacağız Ash" dedim. oflayarak önüne döndü.
kısa süre sonra buluşacağımız yere gelmiştik. içeride Luke,Liv ve Camila vardı. Luke ve Liv birbirlerinin içine girmiş gülüşüyorlardı. Camila ise telefonda Michael olduğunu düşündüğümüz kişiyle yazışıyordu. bizi görünce el salladı. heyecanla konuştu. "ah Lena! çok şükür, utanmasalar yanımda sevişeceklerdi!" kıkırdayıp hala bizi fark etmeyen Luke ve Liv'e baktım. en sonunda Ashton kendini tutamayarak bağırdı. "Luke, bir oda bulun artık." Luke ve Liv birden zıpladı. Ashton ve ben kendimizi boş olan koltuklardan birine attık.
kısa süre sonra önce Calum, ardından Aubrey ve en son da Michael geldi. Michael koltuğa oturur oturmaz Ashton'a bakarak konuştu. "anlaşılan gecen güzel geçmiş kardeşim." dedi ve sırıttı. Ashton'la göz göze gelmemeye dikkat ediyordum aksi takdirde anlayabilirlerdi. Ashton şaşkın bir şekilde gözlerini açtı. böyle şeylere alışkın olduğundan beklediğimden daha soğukkanlılıkla cevap veriyordu. şu anda da kızardığımı hissedebiliyordum ama gerek mekanın karanlık havasından, gerek ilginin tamamını üzerine toplamış olan Ashton'dan dolayı hiç kimse fark etmemişti. "ne alaka?" diyen sesini duyduğumda düşüncelerimden sıyrıldım ve Ashton'a baktım.
kafamı çok hafifçe 'hayır' anlamında salladım. öğrenmelerini istemiyordum, daha doğrusu işlerin daha da karmaşıklaşmasını istemiyordum. "dudaklarını görmedin sanırım,ya da boynunu." Ashton telefonunun ekranından dudaklarına ve boynuna bakarken Michael bana döndü. "sen evde değil miydin Lena? " dedi. ellerimi iki yana açarak dudak büktüm. "ben dün erken uyumuştum. naptıysa artık, bilmiyorum."dedim. Ashton gözlerimin içine bakarak ağzını açtı. söylemesini engellemek amacıyla bacak bacak üstüne atarken bacak aramı biraz açtım. giydiğim etek zaten kısa ve dardı. bana bakarak kuru dudaklarını yaladı. " iyi geçti. çok mu belli oluyor? " dedi.
kızlar kıkırdadı ve Olivia benim kolumu dürttü. kulağıma eğilerek "seninki de o kadar güzel miydi bari? " dedi. gözlerimi devirerek ona döndüm. "dün, erken yattım. Ashton geldiğinde ise uyuyordum. sabah gördük birbirimizi. " dedim. yalan değildi, o geldiğinde uyuyordum. Liv göz devirerek masaya döndü.
Luke ve Liv kısa süre önce aynı eve taşınmışlardı ve evleri ciddi anlamda büyüktü. büyük derken, hepimizin sığabileceği büyüklükte. ayda bir kez toplanır, birbirimizde kalırdık. çocuklar bir odaya toplanır biz de bir odaya toplanırdık. ama Liv'in evinde herkese yetecek oda olduğu için son birkaç buluşmamızda onlarda tek tek kalıyorduk. pek uyumazdık aslında. çoğu zaman sabaha kadar film izler ya da oyun oynardık.
mekandan çıkıp eve geçtik. Ashton'un gözlerinin bende olduğunu hissediyordum ama karşılık vermiyordum. uzun süre oyun oynadıktan sonra hepimiz odalarımıza çekildik. telefonun bildirim sesiyle irkildim. Ash:uyudun mu? Lena:hayır,ne oldu? Ash:hiçbir şey, sadece yazmak istedim. Lena:Tanrım! ciddi olamazsın, hemen yanındaki odadayım. Ash:ama gelemem. uyuyamıyorum, anlarsın ya. ufaklık. belki bir fotoğraf atsan uykum gelebilir.;) Lena:dalga geçiyorsun sanırım? Ash:hayır.. Lena:iyi geceler Fletcher.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ash:ne? çok güzelsin ama hiçbir şey görünmüyor. Lena:çok görmek istiyorsan gel. kısa süre sonra kapı çaldı. kapıyı kapatıp arkasında durdu ve kollarını önde kavuşturarak konuşmadan bana baktı. yatağımda uzanıyordum. "görmek istediğim sendin, Lena. iyi geceler güzel kızım." yavaşça yatağıma doğru geldi ve yanağımdan öptü. 'iyi geceler.' demek istedim ama sesimi çıkaramadım.
bazı anlarda, sanki o hınzır Ashton gidiyor, yerine bir kedi yavrusu geliyordu. sanki daha bu sabah bana o yamuk gülüşleri atan Ashton gitmişti, yerine bir çocuk gelmişti. onunla ilgili en sevdiğim şey de buydu sanırım. aramızdaki bağ çok özeldi ve bunu biliyordu. kısa süre sonra kendime geldim ve ben de onun odasına doğru yürüdüm. beni çekiyordu ayaklarım sanki. kapısını çaldım ve içeri girdim. ben de tıpkı onun yaptığı gibi onu öptüm ve "iyi geceler" diyerek cevap beklemeden odasından çıktım.