İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... OTUZ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMİYOR... BOL KEYİFLER...
Torin, artık o kadar yorulmuştu ki daha fazla kavga edecek gücü kalmamıştı. Juvia'nın itirafı onu gerçek anlamda çok sarsmıştı. Bu zamana kadar olaylara hep kendi açısından bakmıştı. Nasıl da aptaldı. Hapisten çıktıktan sonra Lilian'ın ölümünden dolayı o kadar çok acı çekmişti ki Juvia'nın da bunu yaşadığını fark edememişti. Elbette ki ebedi eşi olduğunu biliyordu. Nasıl bilmezdi ki?
Bunca zamandır her şeyi içinde saklamıştı. Torin çektiği acının Lilian'ın ölümünden kaynaklandığını sanmıştı. Hayır, gerçek eşinden ayrı olduğu için acı çekiyordu. Bu yüzden onu gördüğü anda yaşadığı acı son bulmuştu.
Üzerindeki kıyafetleri çıkarıp kendisini yatağa bıraktı. Duş alması gerekiyordu ancak bunu bile yapacak gücü yoktu. Kendisini olduğu gibi yatağa bıraktı. Konstantinova her zaman sabırsız olmuştu ancak bugün için çok fazla koşturmaca yaşanmıştı.
Adayı kaybedeli henüz yirmi dört saat olmuştu. Bu süre içinde Juvia ile kapışmış, Mikaela'nın peşine düşmüş, sarhoş olmuş ve en sonunda da ebedi eşinin itirafını duymuştu.
Gerçi onu affetmeyecekti hiç şüphesiz ancak artık biliyordu. Emindi. Juvia'da hissediyordu. En başından beri hem de. Ona kızgın olmasının nedeni ablasının ölümü değildi. En başından beri acı çekiyordu ve Torin yüzündendi. Onu suçlayamazdı.
Derin bir nefes alıp gözlerini kapadı ve kendisini hiç beklemeden derin bir uykunun kollarına bıraktı.
"Juvia, senden hoşlanmıyor. Bunun nedenini yanlış anlama. O, meleklerden de şeytanlar kadar hoşlanmıyor"
Her zamanki gibi güzel görünüyordu. Uzun sarı saçları, mavi rengi gözleri ve altın rengi kıyafet duruyordu karşısında. Onu görmek şaşırmasına neden olmuştu. Lilian'ın, Juvia ile karşılaştığından beri onu rüyalarında hiç görmemişti.
Genç kız, başını yana eğip dalgın bir şekilde yanan alevlere baktı. "O biraz öfkeli biridir. Bunun nedeni adaya olan bağlılığının çok yüksek olması. Bende onun gibi adanın eski şaşalı günlerine kavuşmasını istiyorum ama ben diğer türleri suçlamıyorum"
Torin kaşlarını çatarak etrafına bakındı. Bu çok eski bir anıydı. Lilian'ın yaşadığı zamana aitti. Etrafına bakındı. Punk Hazard'daydı. Adanın yanan kısmında bir tepenin üzerindeydiler. Oturabilecek nadir yerlerden biriydi burası.
Lilian nazikçe onun yanağını tutup başını kendisine çevirdi. Endişeli görünüyordu. "Torin" diye mırıldandı. "İyi misin? Dikkatin dağınık gibi"
Hayır, bu bir anı değildi. Bu anıda böyle bir an yoktu. O zamanı net bir şekilde hatırlıyordu. Yavaşça ayağa kalktı ve başını iki yana salladı. "Bu bir anı değil" diye fısıldadı.
Genç kadının bakışları keskinleşti. Dudakları alaycı bir ifadeyle kıvrıldı. "Ah, demek anladın" derken sesinde aşağılayıcı bir tını vardı. Geri doğru yaslanıp ağırlığını kollarına verdi ve bacak bacak üstüne attı. "Halbuki biraz daha zaman alırdı diye düşünmüştüm"
Hayır, almazdı. Gözlerini sımsıkı kapadı ve uyanmak dileğiyle açtı ancak Lilian hala karşısında duruyordu. Kadın, onun bu hareketini görünce kahkaha attı. "Bu bir illüzyon" diye fısıldadı Torin. "Benim güçlerim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH 3- YALAN
FantasyYedi ölümcül günahlardan biriyim, İnsanların en çok kullandığı günahım Bilmezler ne kadar ölümcül olduğumu Bilmezler tatlı kelimelerin zehirle dolu olduğunu Sizleri zehirlemeye geldim. Ben günahların derinlerinde yatan zehirim. Ben yalanın ta kendis...