İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... OTUZ YORUM SAYISININ ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...
Hepsi birbirine bağlıydı. Küçük kız kardeşinin nerede olduğunu bilmesine gerek yoktu. Hepsinin zihni birbirine bağlıydı. İstedikleri anda birbirlerini bulabilirlerdi. Eğer isteseydi onu kendine çekebilirdi bile. Ancak majestelerini o kadar da aşağılamak istemiyordu. Kendisinden çekiniyordu ama Mikaela'nın da sınırı vardı.
Kız kardeşi dünyayı seviyordu. Bunu asla itiraf etmezdi ancak dünyanın keyfini sonuna kadar çıkarıyordu hiç şüphesiz. Neden bu kadar dünyaya düşkün olduğunu hiç anlamıyordu.
Kendisini dünyaya götüren bir kapıdan geçti. Gökyüzünden aşağı baktı ve gözlerini kapatıp dikkatini Mikaela'nın üstünde yoğunlaştırdı. Bu bir yıldız haritası gibiydi. Karanlık zihninde beliren küçük ışıkların her biri bir kardeşini temsil ediyordu. Üçüncü ışık Mikaela'idi. Kralları temsil eden mor renkte parlıyordu.
Torin o ışığa dokundu. Gözlerini açtığında artık karşısında bir ada vardı. Burası Mikaela'nın daha önce tutsak edildiği adaydı. Orada durmuş hapishanesine bakıyordu. Onun gözlerinden görebiliyordu.
Mikaela zihninin artık yalnız olmadığını fark edince başını çevirip gökyüzüne baktı. "Mahremiyetimi bozuyorsun" derken sesinde bundan hiç hoşlanmadığını belirten bir tını vardı.
Küçük majesteleri gerçekten de kibri en çok hak eden günahtı. Torin başını iki yana salladı. "Senin için geliyorum" dedi gülerek. "Beni karşılamak ister misin?"
"Ben geleceğim"
Mikaela'nın Torin'den çekinmesinin bir nedeni vardı. Bu ondan büyük olması ya da güçlü olması değildi. Torin'in güçleriydi. Onun kalbinde ve zihnindeki en büyük zaaflarını ona karşı kullanabilecek olmasıydı.
Hayatları boyunca bir kere ağabeyine kafa tutmuş ve bunun acısını çok ciddi yaşamıştı. Torin, ona kim olduğunu hatırlatmak için üzerinde güçlü bir vizyon kullanmıştı. Mikaela bunu bir daha yaşamak istemiyordu hiç şüphesiz.
O zamanlar hissetmediği için kardeşine yaptığı şeyden yana vicdan azabı çekmemişti. Bugün hissediyor olmasına karşılık kesinlikle pişman değildi. Başka türlü Mikaela ile kimse başa çıkamazdı.
Annesinden korkuyordu. Gerçi Lilith'den hepsi korkuyordu. Son derece sevecen ve evlatları için en iyisini isteyen bir anneydi ancak ne kadar korkutucu olabildiğini geçen zamanlar içinde birkaç kere görmüşlerdi. Kimse o gözlerin siyaha dönmesini istemezdi. Yüce kral Samael'de dahil.
Çok uzun sürmedi. Mikaela birkaç dakika sonra karşısında duruyordu. Ona her baktığında annesinin favorisi olmasının nedenini anlayabiliyordu. Mikaela, Lilith'e en çok benzeyen kardeşti. Uzun simsiyah saçları ve kehribar rengi gözleri vardı kardeşinin.
İnce yüz hatları, beyaz teni, duruşu, konuşması...
Her şeyiyle annesini andırıyordu. Ancak onda Lilith'in sahip olduğu empati ve anlayış yoktu. Herhalde bu yüzden Mikaela en zor çocuktu...
"Yardıma ihtiyacım var" dedi Torin. "Benimle Araf'a gelmen gerekiyor"
Tabi ki hemen kabul etmeye niyeti yoktu. Ellerini beline koydu ve tek kaşını kaldırdı. "Sebep?"
"Konstantinova'nın bize ihtiyacı var"
En büyük ablasının adını duyunca hiçbir tepki vermedi. Zaten Torin'de bir tepki beklememişti. Mikaela, gösterişli bir şekilde esnedi. "Kosie, benim işlerimi yarım bırakmam için yeterli bir sebep değil" dedi tembel bir şekilde. "O ve kocasının balayında bulunmayı hiç ama hiç istemiyorum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH 3- YALAN
FantasiaYedi ölümcül günahlardan biriyim, İnsanların en çok kullandığı günahım Bilmezler ne kadar ölümcül olduğumu Bilmezler tatlı kelimelerin zehirle dolu olduğunu Sizleri zehirlemeye geldim. Ben günahların derinlerinde yatan zehirim. Ben yalanın ta kendis...