Bölüm 16

2.2K 333 156
                                    


İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... OTUZ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR BİLGİNİZE... BOL KEYİFLER...


Ne yaptığı hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Neden öyle konuşmuştu ki? Konstantinova yakınlarda bile değilken kendinden geçip Juvia'ya hiç olmayacak şeyler söylemişti. Pişman mıydı? Pek sayılmaz yeterince acı çekmişti ikisi de. Öyleyse uzak durması en iyisi değil miydi?

Sırtını ağaca yasladı ve gözlerini kapattı. Ardından kafasını arkasındaki ağaca sertçe vurdu.

"Bu işin çok zor olduğunu biliyordum ama onu imkânsız hale getirmek içinde çok çaba harcamışsın gibi görünüyor"

Gözlerini araladı ve karşısındaki ağaca yaslanıp oturmuş olan Reaver'a baktı. Juvia ile kavgasından sonra daha fazla orada durmak istememişti. Dünyaya kaçmak son derece korkakça bir hareket gibi görünebilirdi ancak kafasını toparlaması gerekiyordu.

Bulundukları yer bir zamanlar Punk Hazard'ın olduğu bölgenin çevresindeki adalarından biriydi. Buradan bakıldığında o minik adayı görebilirdi. Ancak şimdi uçsuz bucaksız denizden başka bir şey göremiyordu. Gerçekten de gittiğini fark etmek çok tuhaftı.

Dudakları alaycı ama neşesiz bir gülümsemeyle kıvrıldı. "O iş uzun zaman önce imkânsız hale gelmişti" diye fısıldadı denize bakarak. "Sadece ben bunu kabul etmek istemedim"

Huysuz kadınlar en zorlarıydı. Reaver, başını iki yana salladı. "Şu saçmalık da neyin nesiydi?" derken gözlerinde hain bir parıltı vardı. "Eşinden vazgeçeceksin ha" dedi ve kahkaha attı. "Prens hazretleri gerçekten havalısınız"

Havalı olsun diye söylememişti. O an buna karar vermişti sadece. Zaten o vazgeçmese de Juvia onu bırakırdı. Yaptığı her şeyde onu uzak tutmak için çok fazla efor harcıyordu. Artık buna gerek olmayacaktı. En azından Mithras ve Erebus'un sözünü dinlemişti. Aralarındaki sorunu kökünden çözmüştü.

Gözlerini gölgeleyen gümüş rengi perçemlerin arasından ona baktı. "Sence bu zor bir şey mi?"

Reaver, bir kediye yakışır bir şekilde sırıttı. "Zor mu? Hayır" derken başını iki yana salladı. "İmkânsız."

Öyle diyordu ama başka şansı varmış gibi görünmüyordu. Başını bir kere daha arkaya vurdu. Daha ne kadar dibe batmayı düşünüyordu ki? Sadece en başından suçun kendisinde olmadığını bilmek rahatlamasına neden oluyordu. Lilian'ın bunu bilinçli ya da bilinçsizce yapıp yapmadığını bilmiyordu. Kendisine karşı hiç güç kullanmamışken bunu nasıl yaptığını da bilmiyordu. Ancak emin olduğu bir şey vardı. Güçleri onu yanıltmıştı. Lilian'ı kendi eşi olduğuna inandırmıştı ve o da bunu kendisine karşı kullanmıştı.

Dünya üzerinde sayısız yaratık vardı. Pek çoğunu biliyor çoğunu bilmiyordu. Buna karşılık o gidip en huysuz ve kibirli olanı seçmişti. Mikaela ile iyi anlaşmalarına gerçekten şaşırmamalıydı. Kardeşiyle yarışıyordu.

"Mikaela yapardı" diye mırıldandı ancak bunu Reaver'dan çok kendisine söylüyor gibi görünüyordu.

"Efendim?"

Başını kaldırıp tekrar ona baktı. "Kız kardeşim Mikaela" dedi. "O yapardı. Ondaki o kraliyet gururu ve asaleti varken istese eşinden bile vazgeçerdi herhalde"

Sanki ne dediğini anlamamış gibi Reaver omuz silkmekle yetindi. "Bilemem" dedi. "Ama söylediğin şey duyulmamış bir durum. Sonuçta baban bile karşı koyamamışken kendini ne sanıyorsun bilmiyorum"

YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH 3- YALANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin