İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... BOL KEYİFLER...
"Erebus burayı benim için özel olarak yaptı" dedi Konstantinova. "Güçlerimi çok uzun süre kontrol edemedim ve bunun için çalıştım. Bu yüzden sağlamdır endişelenme"
Onu getirdiği oda bir yer altı zindanıydı. O kadar çok merdiven inmişlerdi ki Juvia, dünyada olsalardı magmaya yaklaştıklarını düşünürdü. Karanlık zindan çok büyüktü. Gerçekten durdukları bir uçtan diğerini göremiyordu. Muhtemel olarak bütün kaleyi kaplayacak kadar genişti. Buradaki duvarlar obsidyendi. Siyah taş gücü emebilme yeteneğine sahipti.
Üç erkekte hemen karşılarındaki duvarda dizilmişler onları bekliyorlardı. Erebus, dediği siyahlar içindeki gizemli adamdı. Mithras sarı saçlı ve mavi gözlüydü. Torin, gümüş rengi saçları ve yeşil gözleri vardı. Onun etrafında olmamasını istemiş olmasına karşın kadın onu hiç ciddiye almamıştı belli ki.
Torin'e bakışları kilitlenmiş ve öfkesi artıyordu. Konstantinova, ağabeyine baktı. Sırtını duvara yaslamış ve kollarını göğsünde birleştirmişti. Gözleri kapalıydı ve ne olup bittiğinin pek de farkında değil gibi görünüyordu. Yalan söylemek kadar rol yapmakta da çok iyiydi gerçekten.
Elini Juvia'nın omzuna koydu ve hemen ileride karanlıktan dolayı görünmeyen noktayı gösterdi. "Dikkatli bak" dedi.
Kaşlarını çattı ve o noktayı görmeye çalıştı. Bir şekilde sonsuz gibi nokta aydınlandı. Neden karanlığın arkasında saklandığı belli oluyordu. Pek çok zincir, çengel ve prangayla dolu bir yerdi. Her noktasında engeller vardı. Birini burada tutmak için muhteşem bir yerdi burası.
"Bunları kendimi kaybettiğimde beni engellemek için kullandılar" dedi Konstantinova. "Erebus yanımdayken sorun yoktu ama Mithras için ciddi sıkıntılara neden oldum. Yani burası savaşmak için muhteşem ve eğer kontrolümü kaybedersem endişelenme"
Endişelenmiyordu. Juvia, onunla başa çıkabilirdi. Ne kadar kabul etmek istemese de bu iyi bir fikirdi. Antrenman yapması gerekiyordu. Mızraksız savaşmayı öğrenmeliydi.
Üzerini değiştirmişti. Konstantinova, kıyafetlerinin temizlenmesi gerektiğini söylemişti ancak Juvia onları bir süre giymeyi düşünmüyordu. Onlar geleneksel gardiyan kıyafetleriydi ve Juvia gardiyan değildi. Şimdilik...
Farklı şartlarda savaşmayı bilmiyordu. Kendi adasının tüm güçlü ve zayıf yanlarını bildiği için en iyi şekilde savaşabilirdi. Kendi kıyafetleri dışında hiçbir şey giymezdi ve mızrağı olmadan hiç savaşmamıştı. Bunların hepsinden vazgeçerek sıradan bir majo olarak dövüşmeyi öğrenmesi gerekiyordu.
Şimdi üzerinde siyah bir pantolon vardı. Aynı renk üzerinde gümüş işlemeleri olan bir korse ve çizmeler. Doğrusu eteğini şimdiden özlemişti. Bacaklarını böylesine sıkı saran bir şey varken ne yapabileceğinden emin değildi.
Onun karşısına geçti ve bacaklarını hafifçe bükerek pozisyon aldı. Bu eski bir öğretiydi. Elbette mızrağını kazanmadan önce silahsız dövüşmeyi öğrenmişti.
"Güzel" diye mırıldandı Konstantinova. "Sana karşı nazik olmayacağım"
Bir günahın iblis halini ilk defa görüyordu. Torin'in dönüştüğünü daha önce hiç görmemişti. Kadının başında boynuzlar belirdi ve uzamaya başladılar. Köpek dişleri uzadı. Tırnaklarının yerini pençeler aldı. Belli ki o dakikadan sonra şemsiyesine ihtiyacı olmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH 3- YALAN
FantasiaYedi ölümcül günahlardan biriyim, İnsanların en çok kullandığı günahım Bilmezler ne kadar ölümcül olduğumu Bilmezler tatlı kelimelerin zehirle dolu olduğunu Sizleri zehirlemeye geldim. Ben günahların derinlerinde yatan zehirim. Ben yalanın ta kendis...