"Tamamdır Mad , götürebilirsin."
"Sen götürecektin ama neden bana paslıyorsun şuan?"
"Bak , daha şuradaki masayla ilgilenmem lazım. Öldürecek gibi bakıyorlar,tostlarını hazırlamam gerekiyor."
Göz devirmemek için kendimi tutsam da benimle bütünleşmiş bir hareket olduğundan engel olamadım.
"Bu seferlikte seni kurtarıyorum, borçların birikiyor."
Tepsiyi alarak masaya doğru ilerledim. Çalıştığım kafe pek büyük sayılmasa da güzel bir dizayna sahipti.
Kırmızı siyah ve beyaz hâkimdi. Girişte bahçe alanı vardi ve bahçeyi rengarenk çiçeklerle süslemiştik. Burada ilk başladığımda bomboştu pek gelen de olmazdı. Zamanla renklendirmeye başladık ve mobilyaları değiştirdik. Müşteri de artmaya başlayınca birçok şeyi değiştirdik.
California da çok fazla kafe var elbette ancak çalıştığım kafe ayrı bi havaya sahipti ve daha sakindi. Gelenlerde genelde aynı müşterilerdi.
Ilk defa gelen kişilerin oturduğu masaya ilerlerken garip hissettim. Istem dışı ellerim titremeye başlamıştı.
"Hadi ama Steve ! Ne zaman söylemeyi düşünüyordun?"
Esmer adamın karşısındaki sarışın adam gülerek cevap verdi.
"Dostum bunları konuştuk ve bitirdik. Olay mı istiyorsun?"
"Kaçıyorsun. Bak yine aynısını yapıyorsun korkaksın Rogers!"
Tartışıyor gibilerdi ama gülüyorlardı aynı zamanda.
Esmer adamı inceledim sarışınlardan pek hoşlanmadığımdan.
Siyah bir pantolon üzerine bordo bir tshirt giymiş , siyah kot ceketi de üzerine geçirmişti. Saçları özenle taranmış hafif yana yatırılmıştı. Tshirt ile uyumlu gözlük takmıştı ve çok hoş görünüyordu.
"Hoşgeldiniz." Diyerek kahveleri önlerine bıraktım.
"Kızılı neden sevmiyorsun? Nat ile olabilirsin. Bilirsin güzel kadın. "
"Senin ilgi alanın, benim ilgi alanıma girmiyor Tony. "
Adının Tony olduğunu ögrendiğim esmer adam bakışlarını masaya bıraktığım kahveye çevirdi. Sohbeti orada kesti.
"Üzgünüm öyle demek iste-"
"Sorun yok." Bıçak gibi kesti sarışın adamın lafını. Beni yeni farketmişlerdi.
"Teşekkürler."
Arkamı dönmüş gidiyorken seslendi.
"Pardon bir saniye bakar mısın?"
"Buyrun,kahvede sorun mu var?"
"Yok hayır, biraz daha kafein rica edecektim."
Fincanı almak için elimi uzatırken o da aynı anda uzanınca fincan devrildi. Bez ile masayı silmek için eğilince yardımcı olmaya çalışarak peçeteye uzandı. Hiç yüzüme bakmamıştı şuana kadar.
Ancak sarışın adam hiç kıpırdamıyordu. Bir terslik vardı sanırım.
"Iyi misiniz ?"
"Ikiziniz var mı ?"
"Anlayamadım?"
"Pardon , benzetmiş olmalıyım. " gözleri yaka kartıma takıldı.
"Mad.. Madison..."
Esmer adam ise hala masa ile uğraşıyordu.
"Pardon , arkadaşınız pek iyi degil sanırım, ilgilenseniz iyi olur. "
Ilk defa başını kaldıtarak gözlük ardından bana baktı.
Aynı sarışın adam gibi kaldı ve baktı. Güzel kahverengi gözleri vardı ve dolan yaşlarla koyulaşıyordu.
"Sorun mu var ?"
"Hey Rogers , bu mümkün mü ?"
"Hayatında bir stark varsa mümkün olmayan ne olabilir ki?"
"Steve!"
"Benzetiyor olmalıyız. Mümkün değil."
Esmer adam yeniden bana döndü.
"Soyadınızı sormam da sakınca var mı?"
Ne yapacaktı soyadımı.
"Gerek olduğunu düşünmüyorum. Gitmeliyim , kahvenizi hemen getiriyorum."
Kafalarını sallamakla yetindiler. Garip tiplerdi.
Kahvesini alıp masaya gittim , masa bomboştu. Masaya hesaptan fazla para ve bir kağıt bırakmışlardı.
Kâğıdı açtım sadece bir isim ve soyisim yazılıydı.Madison Sunrise.
Beni tanıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
《 Like a Star'k 》
Fanfiction《Read Me 3.000 Times.》 "Ya dönemezsem?" diye sordu esmer adam karşısında yaşlı gözlerle ona bakan esmer kadına. Esmer kadın bu soruyla afalladı, onun dönmeme ihtimalini hiç düşünmemişti. "Cevap ver Madison." kadının yüzünü okşadı. içten bir gülü...