"Bu baş ağrısı beni öldürecek. "
Madison yatağından kalkarak ilaç dolabına ilerledi. Acilen bir ağrı kesiciye ihtiyacı vardı.
"Nerede bu ağrı kesici?" Söylenerek bakmaya devam etti ve kutuyu buldu. Kutuyu rastgele açınca bir küfür savurdu.
"Hadi ama! Boş olmamalısın." Sinirle kutuyu açık camdan dışarıya attı.
"Ah Tanrım! Bu mahallede gelenlere boş ilaç kutusu mu atıyorsunuz?"
Madison duyduğu sesle irkildi. Cama yaklaşarak dışarıya baktı.
"Bay Stark?" Onu hiç beklemiyordu.
"Merhaba ,Madison." El salladı.
"Siz burada ?"
Stark bir sağa bir sola baktı. Cümlenin devamını bekledi.
"Ne? Devamı yok mu? Peki, içeri gelebilirim öyleyse?" Madison kendine gelerek gülümsedi.
"Ah kusura bakmayın, tabi gelin lütfen " Kapıyı açtı ve içeriye girmesini bekledi. Tony önce etrafı inceledi.
Duvardaki bir resim dikkatini çekti. Bu tanıdık gelmişti Tony'e.
Tabi ya aynısı onda vardı. Madison'un doğum gününde çekilmişti. Ancak tüm ekip vardı bu resimde. Madison'un duvarındakinde ise sadece Madison.
Tony bu işi çözmeliydi ancak Madison bunu sorgulamadan yapamazdı. Bir anda ona hesap soramazdı , hatırlatmaya çalışamazdı. Birşeyler olması gerekiyordu ancak Madison önce bunu istemeliydi.
Aceleci olmayacaktı Tony. Daha onceki hataları yapmayacaktı. Bu sefer ona zaman verecek ve bekleyecekti."Sizi gormeyi hiç beklemiyordum."
"Ben de bana mesaj atıp günlerce geri dönmemeni beklemiyordum."
Yutkundu Madison.
Tony onu çok özlemişti onu her gördüğünde koşup sarılmak istiyordu, ona bağırmak istiyordu, neredeydin diye sormak istiyordu. Ancak yapamıyordu. Madison'u incitmek istemiyordu elbette iç yüzünü öğrenecekti ancak bu zamanla olmalıydı.
Belli etmiyordu ancak canı acıyordu, her gece kollarında uyuyan her sabah onu öperek uyandıran kadın yabancı gibi davranıyordu.
"Ah ben çok aptalım. Mesaj attım evet ama gerek kalmadı sonrasında. Rahatsız etmek istemedim."
Tony herşeyi biliyordu. Kafenin durumunu onun kirasını ödeyemediğini vs. Yardım etmişti ev sahibine kirayı kendisinin odeyeceğini ve Madisondan para istememesini söylemişti.
Ev sahibi Madison'a bu evden gelecek kiraya ihtiyacı kalmadığını dilediği kadar ücret ödemeden oturabileceğini soylemişti.
Madison da tüm saflığıyla "ne kadar iyi insan" diye düşünmüştü.
Olivia ise Los angelestan taşınmış başka bir eyalette Tony'nin yardımı ile yeni bir kafe açmıştı.
Madison , Olivia ile görüşmediği icin üzgündü ona kızmıştı da ancak affetmişti ve yeni kafesi için sevinmişti.
Peki kendisi ne iş yapacaktı? Cevapsız bir soruydu.
"Demek işin bitince hal hatır da sormuyorsun?"
"Bay Stark , lütfen demeyin öyle. Rahatsız etmek istemedim sadece."
"Tony de lütfen." Madison bakışlarını kaçırdı.
"Kahve alır mısınız?"
"Olur, sevinirim."
Madison mutfağa ilerledi ve kahve için su koydu. Dolaptan yapmış oldugu mozaik pastayı çıkardı.
"Sever misiniz bilmiyorum ama mozaik pasta yapmıştım. Yeriz değil mi?"
"Bayılırım. "
Nasıl sevmezdi , Madison yapmıştı.
Madison ona düzenli olarak haftada bir kez mutlaka yapardı. Hafif bir tatlıydı ve Tony'nin ağır şeyler yemesine izin vermezdi.
Tony onun yaptığı herşeyi severdi.
"Buyrun afiyet olsun."
"Demek burada yaşıyorsun? Güzel ev."
"Evet küçük ama yetiyor."
"Buraya nasıl geldin Madison? Seni zorlamak istemiyorum ama geçmişle alakalı hiçbirşey hatırlamıyor musun?" Madison fincanı masaya bıraktı ve arkasına yaslandı.
"Size güvenebilir miyim?"
Tony güven veren gülümsemesinden birini bıraktı.
"Bir saniye, bekleyin."
Odadan çıkarak kendi odasına ilerledi ve bir defterle döndü.
Defterden bir sayfa açarak okumaya başladı.
"Burada tutuluşumun 3. Günü. Ve geçen her gün hafızamdan birseyler siliniyor. Ailemi hatırlayamıyorum. Isimlerini hatırlayamıyorum. Arkadaşlarımın yüzünü unutuyorum. Korkuyorum onu unutnak istemiyorum."
2 sayfa çevirip tekrar okudu.
"7. Gün taytlı adamın adını hatırlamıyorum sadece sarışın olduğunu hatırlıyorum ancak ismini bilemiyorum. Onu unutnak istemiyorum."
Derin bir nefes aldı gözleri dolmuştu.
"10. Gün nerede olduğumu bilmiyorum. Korkuyorum. Başımda bekleyip gülüyorlar bana. Onu mahvedeceklerini söylüyorlar. Onun ismini hatırlamıyorum ama yüzünü anımsıyorum. Korkuyorum unutmak istemiyorum."
Madison gözünden akan yaşı sildi.
"O defter nedir Madison?"
"Ben bunu cok sonra buldum dolabımın arkalarında.. Ben yazmışım benim yazım . Belli ki bi yerde tutulmusum ne oldu nasıl oldu bilmiyorum ama hafizam silinmiş. Kötü olan ise hiç isim yazmamışım. Kimseye ulaşamıyorum bu yüzden. Keşke isim yazsaymışım . Böylelikle birilerine ulaşabilirdim öğrenebilirdim ."
Kendi kendine gülümsedi.
"Neye gülüyorsun?"
Tony onu cok özlemişti.
"Taytlı adam yazmışım, bu bana Steve Rogers'ı hatırlatıyor. Tayt giyen bildiğim başka biri yok. Ama onunla alakam olması da mümkün degil. Aslında hoş olabilirdi." Madison sadece egleniyordu ancak Tony onun Rogers'ı anmasıyla sinirlenmişti.
"Bay Stark , gidiyor musunuz?" Madison bunu istemiyordu. Konuşmak istiyordu.
"Gitmeliyim. Umarım birşeyler hatırlarsın." Kapıyı sertçe cekip çıktı.
Tony belki de sinirlenip gitmek yerine orada Madison ile kalmalıydı. Fırsat bulmuşken onunla konuşmalı belki de defteri okumasına izin vermeliydi.
Ne olduğunu anlamayan Madison defteri karıştırmaya devam etti. Defterin en arkasında yazılı olan şeyi daha önce hiç farketmemişti, gözyaşından silinmiş olmalıydı."To My dear Anthony Edward Stark.
Never want to forgot you."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
《 Like a Star'k 》
Fanfiction《Read Me 3.000 Times.》 "Ya dönemezsem?" diye sordu esmer adam karşısında yaşlı gözlerle ona bakan esmer kadına. Esmer kadın bu soruyla afalladı, onun dönmeme ihtimalini hiç düşünmemişti. "Cevap ver Madison." kadının yüzünü okşadı. içten bir gülü...