8. BÖLÜM

14.1K 798 67
                                    











İçimde nedenini bilmediğim bir  huzur ile uyandım. Herzamanki rutin işlerimi yapıp namaz kıldım. Bu gün pazar olduğu için herkes uyuyordur. Bende odadamdan sessizce çıkıp güzel bir kahvaltı sofrası hazırladım. Saat 10 olunca da bizim uykucuları uyandırma vakti gelmişti.

İlk önce annemin odasına girdim. Annem uyanmış üzerini giyiyordu.
"Günaydın Elmas sultan " diyip yanağından öptüm.

"Günaydın güzel kızım" dedi.
"Kahvaltı hazır annem ben diğerlerini de uyandırıyorum hadi sende mutfağa geç" dedim.

Arkamı dönüp odadan çıkıcakken
"Lavin kızım, bir şey söyliyicem" dedi.
Arkamı dönüp anneme baktım
"Haftaya babanın ölüm yılı. Bu sene de  Mevlüt yapalım " dedi.

Canım annem... Babamın ölümünden sonra bana onun yokluğunu hiç hissettirmedi. Annemi cenazeden sonra ağlarken görmedim. Hep güçlü durmaya çalıştı...

Annemin yanına gidip ona sarıldım.
"Tabi yapalım annem. " dedim. Annemi öpüp odadan çıktım. Her zamanki gibi Oğuz un odasına girdim. Onu da uyandırdıktan sonra Aslan ve Yusuf'u uyandırmak için odaya girdim.

Kapıyı çalıp biraz bekledim. Ses gelmeyince kapıyı açıp girdim. Birbirlerini sarılmış uyuyorlar. O kadar tatlı duruyorlar ki.  Yanlarına gidip resimlerini çektim.

"Uykucular sizi, hadi kalkın " dedim. Aslan gözlerini açıp bana baktı. Yusuf ise hala uyuyordu. Yusuf'un saçlarını okşayıp öptüm. O da gözlerini açıp bana bakınca sarıldı.
"Günaydın Lavin" dedi.
"Günaydın Yusuf, hadi gelin de kahvaltı edelim bir sürü şey hazırladım " dedim.

İkisi de tamam diyince odadan çıktım. Mutfağa girince annem çayları koyuyordu. Oğuz da  masada oturmuş yemeğe başlamış bile . Herkes gelince kahvaltımızı ettik. Kahvaltı sonrası Nisa aradı. İşler çok yoğun olduğu için yardıma ihtiyaçları varmış. Diğerleri bir siparişi götürmeye gitmişler. O da tek kalmış.

Oğuz ile odalara girip hazırlandık. Yusuf da bizimle beraber gelicek. Oradan da Karan gelip alıcakmış. Beyaz bir tişört giyip mavi bir takım giydim. Üzerine de siyah şalımı takıp çantamı da alıp odadan çıktım. Yusuf ve Oğuz kapıda beni bekliyorlardı. Yanlarına gidip ayakkabılarımı da giydim.
Evden çıkınca Oğuz un arabasına bindik. Ve Karanın dediği korumayı bir türlü göremedim. 'Varlığını sana hissettirmez ' demişti ama...



Hayale gidince Yusuf ve ben mutfağa geçtik. Oğuz da garsonluk yapıyordu.

Nisa yine her zamanki gibi şarkı açmış kurabiye yapıyordu. Pişen kurabiyelerden Yusuf a verip yanına da meyvesuyu verdim. O bir köşede oturmuş hem onları yiyor hemde bizi izliyordu.





Bir pastanın daha sonuna geldik. Yusuf pastaya ben seni yerim der gibi bakıyordu. Bende gurur ile...
Pastayı dolaba koyup kurabiyeler için kolları sıvadık. O sırada Nisa da bir ilahi açtı. Murat Belet in ilahisi.

Ben bir yandan ilahiye eşlik edip bir yandan da şekil veriyordum. Tek tek tepsiye düzüp saldaleyeye oturdum.
Nisa her zamanki gibi una parmağını batırıp Yusuf un burnuna ve yanağına sürdü bu sefer. Sonra da kulağına eğilip bir şeyler söyledi. Yusuf Nisa ya gülerek bakarken ayağa kalkıp o da elini una batırdı. Sonra da bana yaklaştı 

"Hayır , yapma " diyerek yüzümüzü kenara çevirmeye çalışsam bile minik elinin izi yüzümde çıktı bile. İkisi de bana gülerek bakarken mutfağın kapısı açıldı.

Karan Hakan ve Oğuz içeriye girdi.
Şu tipim ile karşılarına çıkmış bulundum. Üzerimdeki önlüğü ellerimi silip yüzümdeki unu atmaya çalıştım.

LOYA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin